1- İkizler

2.1K 41 7
                                    

"Sen bakınca, sol yanımda, bir şeyler oluyor aşk tadında..."

Korkuyordum, ama neyden? Bilsem böyle çarpıntım tutmayacaktı belki ama korkuyordum, peki kimden? Birine koşuyordum başka birinden kaçarken... Seçim mi yaptım mecbur mu kaldım? Çok mu yanlış yoldayım, ya geri dönemezsem?

Uyan!

Nefes nefese uyanıp yanı başımdaki suyu içtim. Bu kabusların bir sonu olmalıydı artık. Kalkıp bir duş aldım. Rüyalarım genelde çıkardı, hislerimde yanılmazdım. Bir şeyler olacaktı, büyük şeyler. Elimden gelen sadece yaşamaktı...

Muhteşem bir yaz tatili sonrası güzel bir okul günü olacağa benziyordu. Bugün baya uzun bir süredir devam eden monotonluktan kurtulacakmışım gibi bir his vardı içimde. Sanki, mecazi yalnızlığımı sonlandıracak beyaz atlı prensim, bugün beni bekliyordu. Son sevgilimden ayrıldığımda aldığım kararlara uygun bir aday henüz girmemişti hayatıma. Bir daha kimseyi sevmeden onunla çıkmayacaktım, Cenk'te de olduğu gibi sonu hep hüsran oluyordu sonra.

Kalkıp hazırlanmaya başladım. Bugün Mert beni alacaktı. Millet aramızdaki dostluğu yok saymaya devam edip 'sevgili' lakabını daha kolay takabilsinler diye okulun kapısına kadar gelecekti benimle. Hiç birinin ne dediği ya da hakkımızda ne düşündüğü umrumda değildi. O benim bu dünyada, kendi ruhuma en yakın hissettiğim tek ruhtu. Komik, esprili, turuncu kafa bir dost... Hazırlanmam bittiğinde çantamı da alıp "Ben çıkıyorum!" diye çığırdım sessiz evin içinde.

Annemin kapısı kıyık bırakılmış odasının önüne geldiğimde asabım bir an bozulmuştu. Madem eve sevgilisini atıyordu, aynı evde kızının da yaşadığını kendine hatırlatabilirdi ve en azından gece sevişme sonrası kalkıp kapıyı kapatma lütfunda bulunabilirdi. Üstelik böyle bir manzarayla ilk defa karşılaşmıyordum ama yine de sesimi çıkartmıyordum. Çünkü annemin bu hali, 'Tek gecelik ilişki' alışkanlığından daha iyi ve katlanılabilirdi. Turgay amcayla uzun bir ilişkileri vardı. Dilerim bu ilişki evliliğe de giderdi.

Çünkü ben bıkmıştım. Dile getirmekten ne kadar rahatsız olsam da anneme katlanmaktan gerçekten bıkmıştım.

O kadar şanslıydım ki, etrafında bir sürü yeşillik bulunan bir mekanda yaşıyordum. Bahçe kapısının önünde siyah bir araba görmek tuhaf olmuştu doğrusu, tanımıyordum.  Ona doğru ilerlerken içeride bir erkek oturduğuna emin olmuştum. İyice ona kenetlenmiş arabanın dibine girmişken birden Mert çıktı karşıma. Korkmuştum ve onu özlememiştim çünkü yazı birlikte geçirmiştik. Ben ona gülümserken araba hızla ilerlemişti. 

"Mıncırık hanım naber?" Gülümseyip kapıyı kapattım ve kolunun altına girdim. "İyidir portakal bey sizden naber?" Yavaş yavaş bahçeden çıkarken cevapladı. "Muhteşem bir tatil sonrası, iyi." Ben kıkırdarken o ıslık çalarak güneş gözlüğünü takıyordu. Cidden keyfi yerindeydi. "Neşenize de doyum olmuyor doğrusu" Alayla tısladı.

Biz yürümeye devam ederken"Ee sen şimdi 8 saat ders işleyeceksin bende muhtemelen tatilin yorgunluğuyla rahat bir 15 gün uyuyacağım." Demesiyle yüzüm düşmüştü. Okulu bırakmıştı. "Doğru" dedim mırıltıyla karışık 1 yıl nasıl geçecekti böyle? "Üzül diye demedim mıncırık, ayrı kalacağımız falan yok yani öyle kolay kurtulamazsın benden hem 30 yaşına kadar seni kimse almazsa ben alacağım, söz." dedi alayla. 

"Bence bu bir evlenme teklifiydi." dedim kahkahalarımın arasında. Hayır anlamında kafasını salladı. "Benden bir evlenme teklifi almaya bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum doğrusu." Islık çalmaya başladı. Onu durdurmadan önüne geçip geri geri yürümeye başladım. "Bence hayır derim diye korkuyorsun." Dilini şaklattı. "Hayır, asıl evet dersin diye korkuyorum Derin." deyip bir kahkaha atmasıyla kolunu çimdikledim. Minik bir iniltiyle sustu. "Bende evet demeyi düşünüyordum ama, madem bu bir teklif değilmiş..." dedim iç geçirerek. "Valla mı?" diye ani bir tepki vermesiyle dil çıkardım. "Salaksın." Güldü. 

Minik bir tebessümle sarıldım ve okulun önünde olduğumuzu anca fark edebilmiştim. "Görüşürüz." dedim. "Çıkışa gelirim" dedi tam giderken ona seslenmemle durdu. "Ha bu arada, bugün sana enişte yapacağıma dair bir his var içimde" Alayla kocaman bir kahkaha attı. "Sana benden başka kim katlanabilir be Mıncırık." demesine sinir olup offlamış, dil çıkartıp "Çürük portakal!" diye çığırmıştım ama beni takmayıp, yoluna devam etmişti, gıcık şey.

*.*

Okulun içerisine girmemle bir takım öğrencinin umurunda olmazken, bir takımı "kesin çıkıyorlar da bize arkadaşız diyorlar" bakışı atıyordu. Cenk ise yine kapıda beni bekliyordu. Lise de ilk tanıdığım insandı Cenk. Sarışın mavi gözlü ortalama her kızın düşebileceği bir çocuktu. Havalıydı ama onu tanımaya başladığınızda diğer erkeklerden farklı olduğunu anlayabiliyordunuz. O masumdu. Beni ilk gördüğü andan beri hoşlandığının farkındaydım ve farkında olmam da işine geliyordu. Çok ısrarcıydı ve denemeye çalıştım ama yalnızca 1 ay dayanabilmiş ve onu 'bana iyi davranmana dayanamıyorum' diyen Bihter gibi  terk etmiştim.

"Derin" dedi tam önünden geçecekken. Onu yeni görmüş gibi durup şaşırdım. "Cenk" dedim tebessümle. "Uzun zaman oldu" dedi evet anlamında kafamı salladım. "Tatilin nasıldı?" Sıkılmıştım bu muhabbetten "İyiydi, senin?" Tatilde neler yaptığıyla ilgili bir şeyler anlatmaya başlamıştı bile ama dinlemiyordum.  Bahçede duran siyah araba dikkatimi daha çok çekiyordu. Bu oydu, sabah evimizin önündeki arabaydı. 

Burada ne işi vardı?

Saçıma uzanan eller geri çekilmeme neden olmuştu. "Nereye daldın Derin?" belli belirsiz gülümsemeye çalıştım. "Yeni bir okul yılı, umarım hepimize iyi gelir." Kolumu sıktı. "Umarım Derin"

*.*

Hocayı dinler gibi yapıp kalemimle oynuyordum aynı zamanda. Siyah arabayı düşünüyordum. Okuldandı demek, ama kimdi? Sabah gördüğüm kabustan sonra başıma bir işler açılacağı belliydi. 

Kalbim hızla atmaya başladığında aniden kalkıp sınıftan çıktım. Evet nefes alma sorunum vardı ve ne zaman geleceği belli olmuyordu. Koridorlara tutunarak ilerlemeye çalışırken gözlerim kararmıştı.

Daha fazla adım atamıyordum. Kendime 'bırak ve olduğun yere yığıl' komutunu vermiştim ki, birisi tarafından kollanıp yavaşça yere oturduğumu hissettim. Gözlerim hala karanlıktı ve nefes nefeseydim.

Sakinleşmem için olduğunu düşünüyorum ki, saçlarım okşandı bir göğüse bastırıldım. Çok güzel kokuyordu.. "Şimdi nefes al." dedi yumuşacık bir ses. "Şimdi ver, benimle birlikte. Aynen böyle." Kalp atışlarına odaklanmıştım. Hatta o kadar odaklanmıştım ki, kendi kalbimin atışlarını onunkiyle senkronize etmeye çalışıyordum sanki. Güzel bir histi...

Kafamı kaldırdım, eli çenemdeydi. Gözlerim netliğe kavuştuğunda ise gördüğüm ilk ve tek şey, yeşil gözleriydi. "Zümrütler" dedim. Kaşlarını çattı "Anlamadım?" dedi sessizce. "Ben anladım." dedim gülümseyerek...

Aradığım buydu işte! Kabuslarımın rüyalarımın en güzel en mutlu ve en korktuğum şeylerin nedeni, içimi bir şey olacak diye kemiren hissin sebebi buydu.

Bu gün Derin Özer, bir hazine buldu!

Bu iki zümrüt, onun olacaktı!

| DERİN |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin