24.BÖLÜM: "BATAKLIĞA DÜŞEN MENEKŞE"

13.8K 483 10
                                    

Keyifli okumalar.

Fekear-Neptune.
Sezen Aksu-Köz.

🕸

Hüküm giyen sözlerim bedenlerin arasına düşen bomba misaliydi. Sevgisiz büyüyen bir çocuğun verdiği sözlere güvenen bir insanın güvensizliği kadar yoğundu aşk.

Buharın verdiği sevimsizliğin dozunu kaçıran bilgisiz insanlar, bataklığa muhtaçtı. Menekşelerin hazin tutkulu sesi kulaklara dolduğu vakit, bataklığa tamamen batmış durumdaydım. Zira batmasam bile etrafımda bulunan şeytan yüzlü melekler beni batırmakta bir an bile terettüd etmezdi. Örümcek ağına batırılan menekşeler, viskinin keskin kokusuna bulanmıştı. Ah kendisini viskilere adamış adam, gönlümün duvarlarını sana çarpıp kaçmak istediğim vakit neden izin vermedin?

Bakışlarım somut bir şekilde karşımda bulunan veletlere döndü. Ali ne kadar iyise, Elif o kadar şeytandı. Evrenin kanunu böyleydi;
Bir hikâyede iki karakter olur, biri iyi biri kötü. Olmazsa olmazdı bu, değiştirilemez bir kanıydı.

"Efsa abla ne düşünüyorsun?"

Dışarıya dönük bakışlarımı, nazik ve sakin sesli Ali'ye çevirdim.

"Düşünülecek çok şey var Ali."

Cümlemden anlamlar çıkarmaya çalıştı, çıkaramadı. Küçük aklıyla benim işime burnunu sokarsa olacağı buydu. Benim cümlelerim bana hastı, birtek Asaf çözerdi. Birtek Asaf ilmek ilmek işlenmiş acıyı ve hüzünü o cümlelerden çıkarta bilirdi.

Birtek o.

"Boşuna uğraşma Ali cümlemde ki kelime laçkasını anlayamazsın."

Gülümseyerek bana baktı. Küçük bir çocuktu, fazla küçük.

"Asaf gelsede gitsem."

Mırıldandığım saniyelerde Ali yanımdan uzaklaşmıştı. Elif'in aksine daha sakin ve sesiz bir çocuktu. Bakışlarımı kuru ve soğuk havanın hakim olduğu gökyüzüne çevirdim. Kuru hava herzaman güzeldi, ya da bana öyle geliyordu.
Papatyaların solup menekşelerin açtığı bu suküt değerinde ki topraklara verilen isimlerin güvensizliğine sığınan kelebeklerin hazin sonu, bir viskinin kokusunu hatırlatıyordu.

Kulağıma dolan kapının sesiyle arkamı dönmek istesemde dönmedim. Hissediyordum oradaydı, kapının hemen önünde sırtıma gözlerini dikmişti.

Oradaydı.

Kötüleri uzaklaştıran, şeytanların etrafını sardığı masumluğa taş çıkaran çehresine baktım sadece. Bakmak kelimesi az bile kalırdı. Ben hangi ara bu kadar bağlanmıştım ona?

"Seni çok fazla zorladılar mı?"

Kafamı hayır anlamında salladım. İki veletle uğraşacak yaşa gelmiştim, belki de gelmemiştim.

"Gitmek istiyorum."

Başını sallayarak onaylamasını bekledim, çok geçmeden onaylamıştı bile. Hafif topuklu botlarımın çıkardığı tok sesle, salonu terk ettim. Hemen arkamda olan Asaf'ın nefes alış verişlerini hissediyordum. Kapıyı açtığımda tozlu merdivenin, küf kokusu soluk boruma bir mengene gibi yapıştı. Öksürtecek kadar ağır değildi, fakat bu bile rahatsız etmişti. Yavaş adımlarla merdivenlerden aşağıya indiğimde Asaf'la aramdaki mesafenin baya az olduğuna kanaat getirdim. Apartmandan dışarıya çıktığımda derin bir nefesle doldurdum ciğerlerimi.

"Efsa?" Bakışlarımı yolda gezen binbir çeşit insandan Asaf'a çevirdim.

"Hımm?"

MÜLHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin