"Le Vieux Donjon Châteauneuf-du-Pape." dedi şişeyi göstererek.

Şaraplar konusundaki bilgisizliğimden dolayı hafif bir tebessümle başımı salladım. Daha önce sadece birkaç kez kuzenimin getirdiği ucuz şaraplardan içmiştim. Harry'nin stoğundaki kaliteli Fransız şarabı ve iki büyük kadehi sehpaya özenle yerleştirilirken arkama yaslanıp onu izledim. Becerikli parmakları açacakla şişenin tıpasını çevirdikten sonra bordoya çalan koyu kırmızı şarabı kadehlere doldurdu.

"Baron içki içmemden nefret ediyor. O halde..." dedi ve benimkini uzatıp kendi kadehini de kaldırdı.

"Baron Christopher'ın mükemmel evlat sevgisinin şerefine, sevgili Louis."

Kadehlerimizi tokuştururken çarpık bir gülümsemeyle göz kırptı. Durumuyla eğleniyordu ancak ne kadar canının yandığını biliyordum. Babasıyla arasındaki bu şey onu çok üzüyordu.

Merlot üzümünün yumuşaklık kattığı sıvı boğazımdan inerken Yorkshire güvercininin leziz tadına eşlik ediyordu. Sessiz bir yemek ve meyve kokularının burnumu gıdıkladığı zengin bir şarap. Aslında fazla dramatik bir sahneydi. Yemek odasında değildik. Harry'nin odasında küçük orta sehpanın etrafına oturmuş günler sonra neredeyse ilk kez yemek yemiştik. Harry evdeki istenmeyen birey olmasına rağmen anne ve ablasının büyük ısrarlarıyla buraya gelmiş ve kendisinden nefret eden babasından özür dilemek durumunda bırakılmaya zorlanıyordu.

Şarabını sakince yudumlayan Harry'nin kolunun altına sokuldum ve başımı ona yasladım.

"Duş almalıyım." diye mırıldandım onun diğerinin üstüne koyduğu şekilli bacağını izlerken. Elindeki kadehi sehpaya koydu ve ayağa kalkıp elimden tuttu.

"Belki de birlikte... banyo yapmalıyız."

Yatağın tam karşısındaki ahşap kapının önünde durup bana muzipçe sırıtarak baktı.

"Tek başıma olsam daha rahat ederim diye düşünüyorum."

Alt dudağını sarkıtarak kapıyı açtı ve girmem için bir adım geri çekildi. Ah evet. Büyük banyo. Yada salon. İçinde duş kabini ve klozet olan bir salon.

"Yıkanmam gerek sevgili Louis. Bunu benim için yapar mısın?"

Üstündeki kirlenmiş gri tişörtü çıkardı ve içeri girip kapıyı kapattı. Geniş vücudu ve dövmeleri görüş alanıma ziyafet verirken pantolonunun fermuarını indirdi.

"Şeyden sonra henüz duş almadım..." diye mırıldandı pantolonunu indirirken.

Başını kaldırıp gözlerime baktı. Bir an yeşilleri yeniden hüsranla dolarken ona bir adım yaklaşarak aramızdaki mesafeyi kapattım.

"Sorun değil. Seni yıkarım Harry."

Altında kalan siyah baksırı çıkarmamıştı. Tişörtümün uçlarından tutarak gözlerimizi bir an için bile ayırmadan tedirgince yukarı kaldırdı.

Parmaklarım pantolonumun fermuarını açtı. O beni daha önce çıplak görmüştü. Hatta telefonunda bunu ona istediği zaman hatırlatacak bir görüntü kayıtlıydı. Ancak yine de çekiniyordum. Harry dizlerinin üstüne çökerek eğildi ve pantolonumun belinden tutarak yavaşça aşağı kaydırdı. Bileklerime kadar indiğinde sırayla ayaklarımı kaldırarak pantolonun içinden çıktım.

Elleri hala çıplak bacaklarımın arkasını tutarken dudakları tenime değdi. İçimi gıdıklayan minik öpücükler bırakarak yukarı çıktı ve göbeğimin üstünde durdu. Kıkırdadım. Dilini tenimde hissediyordum. Yukarı çıkarken doğruldu ve kulağını sol tarafıma yaslayıp sessizce bekledi. Kalbim hızlanmıştı.

cipa | larry ✓Where stories live. Discover now