XIII| love is weakness

Start from the beginning
                                    

"Uzun zamandır görüşmüyoruz." diye karşılık verdi Zayn. Babasının kafilesinde Üstat Walter da olduğu için yolculukta onun yanında gitmek zorunda kalmıştı.

"Seni özledim demenin farklı yolu bu sanırım." Zayn de gülümsedi ve kılıcının kabzasını serbest bıraktı. "Burada bir süredir yokum ve geldiğimde bir bakıyorum ki neredeyse savaşa girmişsin." dedi Walter White alayla.

"İnsanlar beni rahat bırakmıyor."

"Bilmez miyim?" Üstat Kulesi' ndeki Walter' ın kendisine ait olan odasına girdiklerinde Zayn yine o tanıdık kokuyu ciğerlerine aldı. Şifalı ve zehirli otlar, tuhaf karışımlar, Walter' ın ilginç ve korkunç deneyleri... Bu odada her şey vardı ve burayı keşfetmek istese bu bütün bir ömrünü alabilirdi. 

Walter' ın yardımcısı Jesse Pinkman her zamanki gibi sadece Walter' ın üretebildiği bir çeşit sarma otu tüttürüyor ve keyfine bakıyordu.

"Jesse, prens burada." diye bir uyarıda bulunan Walter üzerine Jesse Pinkman oturduğu sandalyeden ayağa kalktı ve tuhaf bir gülümseme ile tuhaf bir reverans yaptı. 

"Prensim."

Hiçbir zaman Walter' ın Jesse gibi aklı havada olan birisini nasıl yardımcısı olarak seçtiğini anlamayacaktı. Adam resmen tanrı tarafından içki içerken konuşulacak ve şarkılar söylenecek adam olmak için yaratılmışken o inanılmaz bir üstadın yardımcısı olarak hayatına devam ediyordu.

"Kuzgunları besledin mi?" diye sordu Walter kafesten siyah kuzgunu çıkararak.

"Evet Üstat Walter, besledim. Evet."

Jesse Pinkman parmakları arasındaki silindir sarmayı dudakları arasına sıkıştırıp bir nefes daha aldığında "Prensin karşısında yapma seni aptal!" dedi öfkeyle baş üstat.

"Tamam. Tamam, işte bırakıyorum Üstat Walter." Jesse sarmayı masanın üzerindeki çelik tabağın üzerine bıraktı ve prens için bir selam daha verdikten sonra odadan çıktı. Baş Üstat Walter ise elindeki küçük silindir haline getirilmiş ve kral mührüne sahip mektubu siyah kuzgunun ayağına bağlayıp ardından kuzgunu büyük elleri arasına alarak pencereden dışarı fırlattı.

Zayn bir süre hızla uzaklaşan kuzgunu izlemişti. "Kuzgun ne kadar zamanda kuzeye varır?" diye sorduğunda Walter "On beş ya da yirmi gün içinde orada olacaktır. Kuzguna bağlı." cevabını verdi. Zayn aklında matematik hesapları yaparken gözleri ahşap masanın üzerindeki çelik tabağın üzerinde olan sarmaya kaymıştı.

"O sarmayı nasıl yapıyorsun?"

"Oldukça basit." Walter White küçük, ince, beyaz bir kağıt parçasını masanın üzerine koydu. Bu kağıt Zayn' in yazı yazdığı kağıtlar gibi değil, daha farklıydı. "Kenevir bitkisini yetiştiriyorum ve yeterince olgunlaştığında onu kurutuyorum. Kurumuş halini de bu kağıdın içine sarıyorum." Walter tuhaf ot parçalarını kağıdın içine düzgünce yerleştirdi. Sonra kağıdı silindir olacak şekilde sardı ve kağıdın kenarını dili ile yaladıktan sonra ıslak yeri kuru yere bastırdı. Parmakları arasında Jesse' nin az önce içtiği sarma ot duruyordu.

"Ancak şu an önemli olan bu değil. Clifford kızı ile ne yapıyorsun evlat? Ona karşı bu kadar korumacı olmanın bir sebebi var mı?"

Yüzündeki duyguları göstermemek için, duvara monte edilmiş raflardaki rengarenk şişelerin karşısına geçti ve üzerindeki yazıları inceledi. Kurtboğan, kabız giderici, Umi gözyaşları, papatya özü... Yüzlerce zehir ve ilaçlar karşısındaydı.

"Bilmiyorum."

"Bence biliyorsun."

"Ne demek istiyorsun?"

fire and blood • malikWhere stories live. Discover now