Mevsim-i Hazinane ☄

En başından başla
                                    

Elindeki sigarayı yere atarak bakışlarını tamamen bana odaklandı. İkimizde konuşmuyorduk. Birbirimize bakarak öylece durduk. Konuşmaktan çok, konuşmaya korkak olmuştuk. Bakışlarının çektiği bataklık ikimizi de suskunluğa itelemişti. Katil kim? Sorusunu soracak olmanın azmeti ile sustuk. Konuşmayarak aslında acının zehrini ötelemiş sanıyordum, sanıyordu. Suskunluğun ilaçdan ziya de, zehrin vücuda sessizce yayılması olduğunu, nasıl bilebilirdik. Aslında biz, hep kolay yolu seçmiştik. Susmak gibi. Tıpkı şimdiki gibi...

Birbirimizden kaçan bakışlarımız boş zemine düşerken bedeninin gerilediğini hissetmiştim. Çehresine düşen öfke, gölge misali bedenine dolanmıştı.

Sustu.
Sustum.

Konuşmadan yürüdüğünde ardına kılıp, ölü bedenlerin arasında bir can daha yerini bulurken, usulca Yavuz'u takip ettim.

Fatma babaannem bakardı. Bakarsın değil mi? Kızım sana emanet ona bak emi?Bıraktığım cana iyi bak. Gözümden koca bir damla acı ile süzülmüştü. Pas tutmuş demir kapıyı örterek ayrıldık, mezarlıktan. Yavuz, arabaya bindiğinde, peşi ardında bende bindim. Kızımızı, toprağa vermenin üzerinden 3 gün geçmişti. Koskoca 3 gün tasasızca, umursamazca geçip gitmişti. Aslında biz kızımızım ölümü ile bize ait olanları da toprağın altına gömmüştük. Konuşulacak konuları, söylenecek sözleri, gülüşlerimizi, umutlarımızı... Neyimiz var ise kızımızla beraber gömmüştük.Camı aralayarak kafamı camın üzerine yasladım. Baş ağrısının, ağırlığı çökmüştü adeta.

Yavuz, ise ilk defa bu kadar uzun susmuştu. İlk defa sadece uzaktan teskin etmişti. Yavuz, sustukça, ben daha çok susmuştum. Aramıza duvar örerek birbirimize uzak olmuştuk. Bakışlarımız, dokunuşlarımız iki yabancıdan farksız değildi.

İçtiği sigaranın sinen kokusu ile derince soludum. Araba evimin önünde durduğunda Yavuza bakmıştım. " Sen içeri gir ,işlerim var"dedi.

Soğukça sarf ettiği sözleri üzerine omuzlarımı düşürerek boğazımı yıpratan bir acı ile "Peki" diyebilmiştim. "Akşama, gelecek misin?"

Çekinerek sorduğum soruya karşı saçlarını eliyle gelişi güzel düzeltip "Bilmiyorum" dedi. Bakışları bana uğradığında ise yüzümde yer alan acı dolu, anladım bakışlarıma karşı "İşlerimi halledebilirsem gelmeye çalışacağım" dedi.

"Peki" dedim sadece ve son kez yüzüne baktım. Bakışları benden uzak, bir noktada bağ kurarken. "Allah'a emanet ol" diyerek, arabadan indim.  Asfaltı inleterek sakin sokağı gaz sesine boğması ile hızla uzaklaşmıştı. O kadar hızlı yaşanmıştı ki, ardından bakışlarımın düşmesi, dakikalar sonra algılarıma sinyaller yollamıştı. Derince üzerime binen yükü soluyarak bahçe kapısından içeri adımladım. Zemine dokunduğum her adımla bedenime yorgunluk yüklüyordu. Zile basıp sakince açılmasını bekledim. Kapıyı açan annem tebessümle karşılamıştı. Güçte olsa dudaklarımı kıvırmaya çalıştığım da ağır bir yük binmişti. Herşey o kadar yabancıydı ki, bir tebessüm bile zordu. Boş vererek içeri adımladım.

Taziye ziyareti için gelen tanış komşular, ve akrabalar ile mevlut yaparak kızımız için son görev de tamamlanmıştı. Geçen zamanın ardında eskisinin gittiği, yenisinin doldurduğu  ahbaplar yavaş yavaş çekilmişti. Koskoca 3 daha öylece geçip gitmişti. Derdimizden, ömrümüzden...

Önüme itilen çorba kasesi ile zoraki bir bakış ile anneme baktım. Çorba içmem için dayattığı baskıyı, ne yazık ki
midem umursamıyordu.

"Anne" Mırıltıyla düşen omzuma, dokunarak. "Hepsi bitiyor" dedi. Baskısını dayatmalı bir şekilde öne sürerek, yanımdaki sandalyeyi çekip oturduğunda güçlükle kaşığı kavradım. Evde dönen muhabbet, hiçbir şekilde cazip gelmiyordu. Gerçi ne konuştuklarını duyduğum halde algılarım seçim yapmakta zorlanıyordu. Derince bir solukla çorbayı bitirdiğim de bulunduğum ortamdan kalkarak odama gitmek için izin istedim. Yorgunluktan titreyen bedenimi güçlükle odama attım. Uykunun tutmadığı uzandığım da sızlayan bedenim ile birkaç saat boş tavana bakarak öylece durdum. Uyku için geldiğim oda da, uyuyamıyorum. Yataktan doğrularak, pencereye doğru ilerleyip, duraksadım. Bakışlarım boşça dışarıda dolandı. Dakikalar, saatler geçti belki de, yine de bulunduğum andan bir an öteye gidemiyordum. Geçen vakte rağmen göğsüme sarılan acı kaburgalarım da dolaşıyordu.

OLMAZSA OLMAZIMSIN "Hicran-ı Layezali"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin