0.9 plz don't be sad

800 100 31
                                    

Changkyun tiyatro provası için okulun bahçesine girdiğinde içinde kötü bir his vardı. Sessiz ve soğuk okulun merdivenlerinden inerek bodrum kata ulaştığında tiyatro ekibinin provalara çoktan başladığını gördü. Kapıyı kapattığında salona yayılan sesle herkes ona döndü. Daha sonra gergin bir şekilde birbirlerine bakmaya başladılar.

"Sen söyle Jihoon." diye öne ittiler kısa boylu genci. Jihoon ensesini kaşıyarak Changkyun'un yanına geldi.

"Dışarıda konuşsak olur mu Changkyun-shi?" dedi çekingen bir tavırla. Changkyun anlamıyordu. Sahneye göz attığında Pablo karakterinin olması gereken yerde kendisinden başka biri olduğunu gördü. Ne olduğu kafasına dank ettiğinde gözleri kocaman açıldı. Jihoon onu kolundan tuttu ve kapıdan dışarı çıkardı.

"Dostum, üzgünüm. Pablo karakterini başkasına verdiler. Neden bilmiyorum, sen bana kalırsa harika oynuyordun. Fakat seni bir şekilde çıkardılar. Gerçekten üzgünüm. Belki başka bir oyunda beraber oynarız, ha?" Jihoon ezberlenmiş tesellisini sunduktan sonra kapıdan içeri girerek Changkyun'u orada bıraktı. Changkyun gözyaşları içinde arka bahçeye koştu.

Jooheon, Changkyun'u beklerken Voleybol kursuna kalacaktı. Arka bahçedeki büyük filede maç yaparak geçiriyorlardı zamanlarını. Jooheon kendilerine doğru koşmakta olan Changkyun'u fark ettiğinde top ona geliyordu. Kafasına çarpan top, onu biraz afallatsa da Jooheon hemen toparlanarak Changkyun'un geldiği yere doğru ilerledi. Oyuncular ona seslenirken onun tek yaptığı hiçbir şeyi duymayıp hızlı adımlarla yürümekti. Changkyun'la karşı karşıya geldiklerinde fark etti Jooheon, onun ağladığını. Terli ellerini pantolonuna sildi, daha sonra Changkyun'un gözyaşlarıyla ıslandı parmak uçları. Yanaklarında gezindi elleri.

"Neden ağlıyorsun kartanem?" dedi yumuşak bir sesle.

"B-beni t-t-t-tiyatrodan çıkarmışlar Jooheon-ah."

"Onlar kaybetti. Senden iyi Pablo mu bulacaklardı?"

"A-a-ama Hyung-"

"Seni mutsuz görmek istemiyorum. Lütfen gülümse. Karşına farklı fırsatlar da çıkacak."

Changkyun sakinleşmişti fakat hala bir burukluk vardı içinde.

"Şimdi gülümse Changkyun. Gülüşünden öpmek istiyorum."

Changkyun gülümsedi. Kendi dudakları üzerine kapanan yumuşak dudakların verdiği sarhoşlukla neye üzüldüğünü bile unutmuştu.

"Seni tatlı yemeye götürmemi ister misin Kyun-ah?"

Changkyun burnunu çekerken başını salladı. Jooheon arkadaşlarına el salladı ve okuldan çıktılar. Kırmızı ışığın yeşile dönmesini beklerken Jooheon sessizliği bozdu.

"Changkyun... Artık gitmem gerektiğini biliyorsun değil mi? Tamamen."

Changkyun'un gözleri kocaman açıldı. Sonu gelmişti. Mutluğunun, gülümsemelerinin, ona sarılmanın verdiği huzurun sonu gelmişti.

---

---

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

---

Akşam finali yayınlayacağım

Ayrıca aklıma çok güzel bir one shot kurgusu geldi

Uzun notumu finale saklıyorum

Duygulandım bir sn

14 Ekim 2017

The Way // joo-kyun ✔Where stories live. Discover now