Snow' u üzerinden çekip ayağa kalktığında Mirza' nın yardımı ile bir prens için oldukça sıradan kumaşları üzerine geçirdi. İçi yünlü koyu lacivert bir pantolon, gri gömleği, kaynatılmış deriden yapılan yünlü lacivert yeleği, onu sıcak tutacak siyah pelerini ve omuzları üzerindeki siyah- gri renklere sahip kürkü... Üzeri mücevherlerle dolu süslü kıyafetleri, kısacası gösterişi, hiç sevmezdi. Zaten kız kardeşi Aaliyah ihtiyacı olan tüm süsü kendisine alıyordu.

Tebessümünü engelleyemediğinde kız kardeşini de yanında götürebileceğini düşündü ve Mirza ile haber gönderdi. Tahmin ettiği gibi, Aaliyah büyük bir arzuyla teklifini kabul etmişti.

Shawn ve Aaliyah, tüm hazırlıklar tamamladığında atlarının üzerinde yerlerini aldılar. Yanlarında on adet atlı muhafız ve üç yaver de onlara eşlik ediyordu. Devasa kale kapılarından, ardından Kralın Şehri' nin büyük surlarını da ardlarında bıraktılar. Krallıklarına en yakın yere, Kış Gülleri Köyü' ne, gidiyorlardı. Köy, kuzey tarafından çok da sevilmeyen kış gülleri ile -kış gülleri ölümü ve hüznü hatırlatırdı- dolu olduğu için bu adı almıştı. Kış gülü aklına Clifford hanedanından Rhoslyn' i getirdi. Genç leydiyi kuzeyde gerçekleşen turnuvalar sayesinde tanırdı. İyi bir insandı ve kış güllerine olan sevgisi ile tanınırdı. Şimdi ise güney topraklarında, ejderhaların arasında nefes aldığını duymuştu.

Shawn, Ashton Irwin' in nasıl bir canavar olduğunu ve bu yüzden Rhoslyn Clifford' un kendi isteği ile orada durduğunu çok iyi biliyordu. Evet, nişanlı bir leydinin evlilik dışında başka bir hanedanda yaşaması -özellikle düşman bir hanedanda- kurallara aykırıydı. Resmi bir savaş nedeniydi ama babasının da dediği gibi Mendesler savaştan yana olmayacaktı.

Yol boyunca atlarının hemen yanlarında kardeşlere eşlik eden Snow ve Ice ile birlikte komik sohbetler yaptılar. Shawn Aaliyah' a küçükken yaptığı eğlenceli sakarlıkları anlatırken Aaliyah sevimli kahkahalar atıyor ve aptallıklarına karşı çıkacak bahaneler arıyordu. Bir başka anıya geçecekken Aaliyah ansızın ondan önce konuştu.

"Shawn, ben düzenli ve gerçek kılıç dersleri almak istiyorum. Ya da ok." diye sızlandı. "Lütfen babamla yeniden konuş."

"Babamın ne söylediğini biliyorsun güzelim."

Bir leydi, leydi gibi davranmalıdır.

Aaliyah ise leydinin de ötesi bir prensesti. Ve bir prenses hayatında elini bir kere bile kılıç kabzasına değdirmemesi gerekirdi. Bu tamamen Kral Manuel' in fikirleri olsa da Aaliyah her zaman bu fikre karşı çıkar ve inatla elini babasının belinde asılı olan kılıcın kabzasına değdirirdi.

Shawn, kardeşinin bu tuhaf arzusunu bildiği için bazı geceler onu odasına çağırır, gizlice tuttuğu bir talim öğretmeninin -suskun kalması için çok para harcıyordu- Aaliyah' a çok da ağır olmayan kılıç dersleri vermesini sağlardı. Aaliyah o gecelerde öyle mutlu olurdu ki, Shawn güneş gibi ışıldayan -ki güneşi hayatında tam olarak çok nadir görmüştü- Aaliyah' ın gülüşlerini izlemeyi çok severdi... Shawn ise ne yazık ki kardeşi kadar bu konuda istekli olamıyordu. Kılıç kullanmayı biliyor ancak bu konudaki yeteneği tartışılırdı. Eline en ucuz çelikten yapılmış bir kılıç alan çocuk bile Shawn' ı yenebilirdi. İşte Yumuşak Prens olmak için bir neden daha... Ne yapabilirdi ki? Kılıcı birilerine saplamak yerine parmaklarıyla arpının tellerinden ruha dokunan melodiler çıkarmak ona daha tutkulu geliyordu.

fire and blood • malikWhere stories live. Discover now