Ve kız hatırlayarak, telefonu yere düşürdü;

XXXXX

¨Herkes birbirinden farklıdır,¨ dedi genç adam anlayışlı davranmaya çalışarak. ¨Sevebilmeleri, senden daha mutlu oldukları anlamına gelmez.¨

¨Elbette gelir,¨ Emma yerinde kıpırdandı. ¨Aşk, mutlu olmaktır Harry.¨

¨Aşk, mutlu olmak değildir.¨ Harry, gözlerini genç kızınkinden ayırmadı. ¨Aşk, kalp kırıklıklarını taşıyabilmektir.¨

Emma, ondan uzaklaşmak için bir kaç adım geriledi. Tam dengesini kaybedip düşecekken, Harry her zamanki gibi onun yanındaydı, asla düşmesine izin vermezdi. Kızı yakalamak için harekete geçti ve Emma'nın sırtı soğuk duvara değdiğinde, kollarını çoktan sırtına dolamıştı bile.

¨Peki Harry, benimkini taşıyabilecek misin?¨ diye mırıldandı. 

Emma, Harry'i itmesi gerektiğini biliyordu, zihni ona yapılması gereken en mantıklı hareketin onu itmek olduğunu söylüyordu ama vücudunun geri kalanı mantıklı davranmakla ilgilenmiyordu. Harry, genç kıza iyice yaklaştı ve onu öpücüklere boğdu.

Parmaklarını genç adamın omzuna sapladı, elinin altındaki ince kumaşı ve kumaşın altındaki kasları hissetti. Son birkaç gün boyunca yaşadığı umutsuzluk öpücüklere karışıp, zamanla birlikte akıp gitti. Harry inleyerek ondan uzaklaştı ama fazla uzağa gitmedi, bir elini kızın beline doladı ve Emma'yı kucağına aldı. Elleri artık, Harry'nin omzundaydı ama bu yeterli değildi. Harry'nin ona sımsıkı sarılmasını istiyordu. 

¨Neden benimle konuşmuyorsun?¨ diye kekeledi Emma. ¨Neden bana bakamıyorsun?¨ 

¨Çünkü, seni seviyorum.¨ Harry, umutsuzca kızın yüzüne baktı ve onu kucağından indirdi.

¨Ne zaman, sana bir şeyler söylemek istersem hemen üzerime atıyorsun. Bu daha ne kadar böyle devam edebilir?¨ Emma, önüne düşen saçını kulağının arkasına tıkıştırdı.

¨Ben artık sıkıldım,¨ diye fısıldadı genç adam. ¨Seni göremediğim her dakika daha çok özlüyorum ve, seni bırakıp gidecek olmamdan korkmuyor musun? Senin tadını çıkarmak istiyorum.¨

¨Aslında biliyor musun? Bence, bir yerde bitmeliydi ilişkimiz. Demek ki, buraya kadarmış. Her şeyin biteceği yer burasıymış.¨ 

Genç kız, arkasını döndü ve yağan yağmura aldırmadan siyah postalları ile birlikte yolda yürümeye devam etti. Oğlan, onun arkasından gelemeyecek kadar ruhsuzdu. Sanki biri, şırıngayla vücudunda bulunan tüm kanı çekmişti. Sadece, şu kelimeleri hatırlıyordu; İkisine ait olan eski şarkıdan;

¨Because maybe, you gonna be one that saves me. And after all, you're my wonder wall.¨

(Çünkü, belki; beni kurtaran sen olacaksın. Ve sonuçta, sen benim tek varlığımsın.)

Kız, sözleri duyduğu anda arkasını döndü ve şarkıyı tamamlaya çalıştı;

¨By now, you should've somehow realized what you're not to do.¨

(Şu an itibariyle ne yapmaman gerektiğini bir şekilde farketmiş olmalıydın.)

¨I don't believe anybody feels the ways I do about you now.¨

(Şimdi kimsenin, senin hakkında benim gibi düşündüğüne inanmıyorum.)

¨And all the roads that lead you there were winding, and all the lights that light the way are blinding.¨

(Ve, seni oraya götüren tüm yollar dolambaçlıydı. Ve, yolu aydınlatan tüm ışıklar kör edici.)

¨There are many things that I would like to say you, but I don't know how.¨

(Sana söylemek istediğim bir çok şey var ama, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.)

İki genç birbirine baktığında, kız koşarak ondan uzaklaşmaya başladı ve gecenin karanlığında kaybolup gitti.

                                                                                            SON.

Hayata DönüşOnde histórias criam vida. Descubra agora