2!

702 69 125
                                    

Mingyu horoz sesleri mi yoksa pencereden sızıp da kapalı gözlerini uyaran güneş ışınları yüzünden mi uyandığını anlayamamıştı. Başucundaki komidinde duran masa saatine gözleri ilişti. Yatağından doğrularak, gerildi,görmesini buğulu yapan çapakları silerek saate daha iyi gören gözlerle baktı. Saat sabahın yedisiydi. Az uyumuştu fakat aralıksız sürmüştü bu. Öyle ki dipdiri hissediyordu. Kasaba havasının insanı dinç tuttuğu kanaatine vardı. Şehirde bu şekilde uyuyor olsa baş ağrısından çıldırabilirdi. Mingyu kasabanın bu atmosferinden etkilenmişti.

Düşünmeyi bir kenara bırakıp,kulağına dolan,tahta parke sesleri üzerindeki dengesiz adımlara odaklandı.

Odasına giren beyaz pijamaları içinde, güleryüzüyle Wonwoo olmuştu.

"Günaydın. İlk gecen iyi geçmiş anlaşılan." Wonwoo dostani bir tavırla Mingyu'nun yatağındaki boşluğa oturup omzuna dokundu. Onun dinç durmasını iyi bir uyku çekmesine yoruyordu. Bu onu en az Mingyu kadar memnun etmişti.

"Evet migrenim bugün beni teğet geçti." Mingyu çocuksu sevincini gizlemedi. Öyle ki bu sesine de yansımıştı.

"Kahvaltıya inelim orada babamla tanışırsın yüz yüze."

"Sahi babanın ve kardeşlerinin resimlerini görmüştüm daha önce. Ama seni hiç göremedim..." Mingyu Wonwoo'nun yüzü asılınca susma gereğinde bulunmuştu.

"Yanlış bir şey söyledim sanırım." diye tamamladı Mingyu. Wonwoo ise reddeder gibi başını iki yana salladı.

"Hayır,ben resim çekilmekten pek hoşlanmam bu yüzden pek resmim yoktur." diye açıkladı Wonwoo. Mingyu ise bu konu hakkında daha fazla üstelemeden başını salladı anlayışla.

"Pekala hadi sofraya inelim. Bizimkiler bizi bekler."

Mingyu onun biz demesinden hoşnuttu. Birbirlerini benimsemiş olmalarından kıvanç duyuyordu.

Wonwoo odadan erken ayrılan olmuştu. Mingyu ise onun peşine takılmıştı.

Wonwoo,Mingyu'ya dönerek eliyle koridorun ucundaki kapıyı gösterdi.

"Banyo burası." dedi gülümseyerek. Ardından merdivenlere yönelip aşağıya inmeye koyuldu. Mingyu ise vakit kaybetmeden banyoya doğru adımlarını çabuklaştırdı.

Alelacele işini görüp sonunda o da merdivenlere yönelmişti.

Aşağıya indiğinde güzel kokular giderek artmış ve gürültüler daha da canlı olmaya başlamıştı.

Hizmetçinin ona gösterdiği yemek odası olduğunu yeni öğrendiği odaya girdi vakit kaybetmeden.

Orada Jeon ailesini koyu bir sohbete dalmış halde bulmuştu.

Wonwoo onun varlığını yeni farketmiş gibi ona doğru baktı.

"Otursana Mingyu biz de seni bekliyorduk." dedi.

Mingyu onun hemen karşısında bulunan ahşap sandalyeye kuruldu.

"Hoşgeldin evlat yolculuk nasıldı?" diye babacan bir ses işitti Mingyu. Sesin sahibine dönüp baktığında bunun baş köşede oturan Bay Jeon olduğunu görmüştü. Bay Jeon resimdekilerden daha ağırbaşlı ve yakışıklı görünmüştü Mingyu'ya.

Mingyu onun gençliğinin Wonwoo'nun şuanki haliyle birebir olduğunu düşündü. Haksız da sayılmazdı bu kanısında. Ortada herkesce kabul gören bir gerçek vardı ki kardeşler arasında babasını en çok andıran Wonwoo idi.

"Biraz uzundu ama buna değdi. Uyuduğum en iyi geceydi bu. Eviniz çok huzurlu. Huyum olmasına rağmen ben bile hiç yerimi yadırgamadan kesintisiz uyudum." diye açıkladı Mingyu uzun uzuna.

Smile FlowerWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu