"Sen, onun gibi misin? Yani Harry'nin hastalığını mı taşıyorsun?"

Başını yana eğdi ve elini uzatıp parmaklarını çeneme doladı. Elini ittirirken hala nasıl ona vurmadan durabildiğimi bilmiyordum.

"Bunu sana söylemek zorunda değilim." dedi gözlerini büyütüp bana anlayış göstermemi istediği bir çocukmuşum gibi bakarak.

Elini indirip keyifle sırıtırken gözlerim kısılmış ona düşmanca bakışlar atıyordum. Kollarımı karnımın üstünde birbirine doladım ve omuz silktim.

"Pekala. Umrumda da değil zaten."

Kahkahasını bastırmaya çalışır gibi dudaklarını birbirine kenetlemişti. Ve evet. Kesinlikle o da bir CIPA hastasıydı. Ancak anlayamıyordum. Harry gibi davranmıyordu. Harry daha melankolik ve mutsuz. Her zaman için temkinli. Oysa Ben, daha tasasız ve yaşını yaşayan bir genç gibi görünüyor. Biraz da başkasının oyuncağıyla oynamayı seven bir çocuk gibi.

"O halde soru cevap oynayalım. Önce ben soracağım sonra sen." dedi heyecanla.

Tedirgince arkasındaki kapıya baktım. Ahşap kapı sonuna kadar açıktı ve karşıdaki Harry'nin odasını gösteren kapı tam görüş alanımdaydı. Sağa doğru uzayan geniş koridorda kimse yoktu. Ben, gözlerini devirerek kapıya yaklaştı ve kapatıp yatağıma doğru yürüdü.

"Başlıyorum." dedi oturarak.

Yatağın dört köşesindeki uzun ve kalın ahşap direklerden birine kollarını sardı.

"Adın?"

"Louis." dedim. Korkum yoktu fakat biliyordum ki, Harry bundan hiç hoşlanmayacaktı.

Aklıma gelen ilk soruyu sormadan önce yatakta diğer direğin yanına oturdum ve tek kolumu tıpkı onun gibi koyu ahşaba sardım.

"Sende onun gibi misin?"

Tek yanağı direğe yaslı halde sırıtarak bana baktı. Bundan hoşlanıyormuş gibi bir hali vardı.

"Evet."

Huzursuzca kıpırdanarak yataktan kalktım. Kapalı kapının tam yanındaki büyük aynalığa yaklaşıp kalçalarımı oraya yasladım.

"Neden buradasın? Çoktan kaçmış olman gerekmez miydi?"

Derin bir nefes alıp bu soruyu bir de ben kendime sordum.

"Onun için endişeleniyorum."

"Ona aşık mısın?"

"Benim sıram." dedim bilmişçe.

Ellerini teslim oluyormuş gibi kaldırırken gülümsüyordu.

"Harry ile akrabalığın annesinden mi babasından mı?"

Bunu neden merak ettiğimi anlamıyormuş gibi kaşlarını kaldırdı.

"O, amcamın oğlu."

Ah demek baronun yeğeni oluyor.

"Ona aşık mısın?" diye sordu yeniden.

Sırtımı dikleştirip kendimden emin bir tavırla başımı salladım.

"Hayır. Senin de onunla pek iyi anlaşmadığın ortada. Neden?"

Birden bakışları sertleşti ve az önceki neşeli hali yerini düşünceli bakışlara bıraktı.

"Ailevi sorunlar."

Ah. Styles'ların fazlasıyla sorunlu bir aile oldukları ortada.

"Peki ya senin ailen? Burada olduğundan haberleri var mı?"

cipa | larry ✓Where stories live. Discover now