BT-4

17 2 2
                                    

Multi:Özgür

-4-

Eve gelir gelmez anneme sarılıp ağlamam bir olmuştu. Her şeyi anneme anlatırken beni sadece sessizce dinlemişti. Sözümü bitirince bana dedikleri aynı şu şekildeydi.

"Çağrı'yı kalbine çok yakın bir yere koymuşsun güzelim. Üzülmen çok doğal ama elbetteki bunu er yada geç atlatacaksın. Dere olayına gelirsek canını yakacağını biliyorum ama dost acı söyler; 10 yıllık arkadaşını 1 günlük sevgilisine tercih etmiş. Geç olmadan ondan da uzaklaşsan daha az acı çekersin. Ayrıca Özgür'ün durup dururken sana böyle yakınlık davranması çok hoş ama bir o kadar da kuşku uyandırıcı. Onun yanında gözün açık olmalı. Bu samimiyetin altında başka şeyler de çıkabilir. Fazla güvenme. Ve kendini daha kötü hissedersen, okulda senin üstüne çok giderlerse bana söyle hemen. Babanın ikide bir seni göndermek istediği okula gönderebilirim. Orada kesinlikle daha iyi olacağına inanıyorum."

Annemin okul değişikliğini çok düşünmüştüm fakat bunun bir korkaklık gibi görüneceğini biliyordum. Hem Dere'nin ne kadar yaptıklarına alınsam da beni sevgilisine tercih ettiğini düşünmüyordum. Dere'yi yalnız bırakmak istemiyorum.

Annem benim bu hayattaki tek dostumdu. Her zaman yanımda olup bana en doğru yolu göstermeye çalışırdı. Ona gerçekten minnettardım. Benim annem gibi anneler bu dünyada nerdeyse yok gibiydi. Fakat her anne çok değerliydi. Anneler sevgiyi hak ediyorlardı.

Arka tarafımda büyük bir sızı oluşunca direk ayağa kalktım. Ani kalktığım için gözlerim kararırken gözlerimi sımsıkı yumup kafamı tuttum.

"Kal koca hayvan. Zaten tüm gece bağırdın. O ara seni yataktan atmadığıma şükret. Aslında atardım da üşendim." Diyip kaşındaki küpeyle oynadı gülümseyerek Sinan.

"Sen beni nasıl kaldırdın be." Dedim ruhsuz bir sesle. Bu sesle cevap verdiğim için suratı asıldı. Gözleri kocaman açılırken yanıma gelip kafamdaki elimi çekip kendisi dokundu sonra da yavaş yavaş ovmaya başladı.

"Yerden atılmaya alışık olduğunu sanıyordum. Kusura bakma iyi misin? Azıcık şişmiş buz getiriyim yoksa daha çok şişicek." Diyip kapıdan çıktı. Sinan böyleydi işte. Pek belli etmese sevdiklerine çok değer verirdi. Ne kadar salak bir erkek kardeşim olsa da çok kafa biriydi ve aynı zamanda bazı davranışları benden bile olguncaydı -benden 2 yaş küçük olmasına rağmen-. Benim aksime kimseye güvenmez ve herkesi kolay kolay çevresine almazdı. Biz ne kadar anlaşamıyormuş gibi görünsek de aslında çok iyi anlaşırdık. Koşarak kafama buzu koydu ve benim yanıma oturdu. Mavi gözleriyle gözüme baktı ve kaşlarını çattı. Kumral saçlarını geriye attı ve bana geri döndü. Beni yataktan atmasına kızdığımı düşünüyordu fakat ben kızgın değil daha çok ruhu çekilmiş gibiydim.

"Kusura bakma." Dedi yüzü asık bir şekilde. Zorla gülümsedim.

"İyiyim merak etme." Diyip elinden buzu alıp kafama daha çok bastırdım. Arkadaki sehpayı gösterdim gözlerimle. "Telefonumu versene."

Arkasını dönüp telefonumu şarj aletinden çıkarırken hızlı hareketlerle tişörtünü kaldırıp buzu sırtına atıp tişörtünü bıraktım. O çığırıp ayağa kalkıp zıplamaya başlarken az da keyfimin yerine geldiğini hissedip gülümsedim. Buz yere düşerken kaşlarını çatıp üstüme yürüdü. Parmağımı gözümün önünde sallayıp burnunu kırıştırdı.

"Sen.. yazıklar olsun sana verdiğim emekleree.." diyip dudağını sarkıtırken ayağa kalktım. Kalktığımı görünce gözlerini kocaman açıp kapıma doğru koştu. Kapımı kırarcasına kapattı. Birkaç saniye sonra açıp kafasını soktu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 12, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

|BAŞLANGIÇLAR TANRIÇASI|Where stories live. Discover now