Sanki teslim ederse sonsuza kadar yok olacaktı her şey.

"Hayır." dedi katı bir ses tonuyla. "Teslim etmeyeceğim."

"Lütfen-" dedi Longlive insanı mest eden bir gülümsemeyle.

"Eğer bir lanet varsa bunu Dumbledore kontrol etmelidir. Ona kendim de götürebilirim." dedi sert bir tonla. Longlive'in hayal kırıklığı dolu yüz ifadesini gördüğünde söylediği her söze daha çok güveniyordu.

"Defteri ben teslim edebilirim. Lütfen onu bana verin."

Goldie deftere sıkı sıkı sarıldı. "Asla sana teslim etmeyeceğim."

Adamın sinirlendiğini görüyordu. "Miss Ripley, defteri verir misiniz?"

Goldie cevap vermemişti ki Sirius'un asasını uzattığını gördü. Goldie'yi cüppesinin kolundan tuttu ve arkaya çekti.

"Sakın bir kelime daha etme." dedi asasını adamın burnun dibine sokarak. "Goldie vermeyeceğim dedi.

"Çocuklar, derdim sorun çıkarmak değil-"

"Fakat bizim öyle." dedi Sirius alaycı bir gülüşle.

Daha sonraysa Goldie Sirius'un cüppesini çekiştire çekiştire odadan çıkardı. Longlive onları durdurmak için bir hamle yapmadı.

"Goldie, ne yapıyorsun?" dedi Sirius cüppesini Goldie'den kurtararak.

Goldie, daha fazla dayanamıyordu. "Dumbledore'un yanına gidiyoruz." dedi kararlı bir ses tonuyla.

"Ayarlamamız gereken bir parti var ve-"

Goldie durdu. Dumbledore'a pekala her şeyi açıklayabilirdi ancak Sirius'a şu a her şeyi söylemek belki de aralarında ki ilişkini sonu olurdu.

Eğer Sirius Goldie'den ayrılacaksa, Goldie sonsuza kadar itiraf etmemeyi seçerdi.

"Sen ortak salona git. Bir saat içinde döneceğim."

Sirius'un gönlü Goldie'yi tek başına göndermeye el vermiyordu fakat parti hazırlıklarını yapmalıydı.

"Tamam." dedi Sirius. "Ama döndüğünde her şeyi tekrar konuşacağız."

Goldie kafa salladı ve Sirius sağda ki merdivenlere yönelirken Goldie ters yöndeki koridora saptı.

*

Goldie, Dumbledore'un odasının önüne geldiğinde şifreyi söylemeden merdivenlerin açıldığını gördü. Aslında şifreyi bilmiyordu da. Büyük ihtimal merdivenleri Dumbledore açmıştı.

Hızla Griffin heykelini saran merdivene atladı ve heyecanla yukarı çıkmayı bekledi. Artık omzunda biriken yüklerden kurtulabilirdi.

Sarı taş döşemeli kapının önüne geldiğinde kapıya çalmak için elini uzattı ancak kapı onun elini uzatmasıyla aralandı.

Goldie, bir hışımla kapıyı açtı ve kendisini içeri attı. Dumbledore, sakin bakışlarla sandalyesinde oturuyordu.

Her şey aynıydı. Dumbledore renkli cüppelerinden birinin içindeydi. Fawkes biraz daha yaşlı görünüyordu. Aletler hala dört bir yana dağılmış durumdaydı ve ikindi güneşi odayı aydınlatıyordu.

"Miss Ripley, bu ziyaretinizi neye borçluyum?" dedi Dumbledore sakin bir tonda.

Goldie, heyecanlandığı için darlaşan nefesini düzeltmeye çalıştı birkaç saniye. Dumbledore'un mavi gözleri de Goldie'den elindeki gri deftere kaymıştı. Defteri görmesiyle yerinde kıpırdandı.

"Profesör," dedi Goldie nefesini düzene oturtturduğunda. "Size Voldemort'u yenmenin anahtarını getirdim."

Dumbledore onu sözleriyle kaşlarını çattı. Çatmakta da haklıydı, bir öğrencinin ilk defa Voldemort'a adıyla seslendiğini duyuyordu.

Golden Black ➳ the MaraudersWhere stories live. Discover now