TWO

144 22 51
                                    

Sesler duyuyordu; fısıltılar beyninde toplaşmış, ona kumpas kuruyordu.

Başını döndürdü, yüz hatlarının tamamı gerilmiş, alnından terler akmaya başlamıştı.

Beynindeki o sesler bir türlü susmuyor, kafasının içinde durmaksızın ona sesleniyorlardı. Flora çıldırabilirdi, belki de çıldırmıştı? Uykusunda onu rahat bırakmayan şeyler vardı, yeni yeni oluşmaya başlamıştı ve bu onu korkutuyordu.

Sert ve rahatsız süngerin üzerinde yatan bedeni kasılmıştı, alnında oluşan terler boynuna uzanmış adeta bir gölü anımsatıyordu, o gölün içinde boğulabilirdi.

Tekrar sesler yoğunlaştı, beynini çürütüyordu bunlar ve sağır olmayı istedi.

Sesleri yok etmek adına kendi sesini devreye soktu, bir şeyleri bastırabilmeyi umuyordu. Kurumuş dudaklarını oynattı, kenarlarında yaralar oluşmuştu ve bu da onun herhangi bir hareket yapmasını zorlaştırıyordu. Çığlık atmaya başladı, çatallayan sesine inat daha da arttırdı, tüm vücudu titriyordu artık, o kelimeleri duymamak için kulaklarını kesebilirdi. Sen bir katilsin Flora.

Bir anda kolunu biri sarstı ve onu uykusundan-kabusundan- etti. Göz kapakları yukarıya doğru havalanırken kenarlarında oluşan çapaklar görme algısını azaltıyordu.

Yorgun bakışlarla etrafına bakındı, oldukça yabancı gelen bir yatakta ve evdeydi. Ahşap kenarlı sert yatağın çarşafları arasındaydı, kırmızı yün yorgan üzerine atılmıştı-terlemesinin bir nedeni de buydu-, sol tarafında sadece büyük bir çalışma masası ve üstündeki dağınık beyaz boş kağıtlar vardı.

Sağına döndüğünde ise onu gördü.

Yatağının yanında sandalyede oturuyordu. Normal insanın olması gerektiğinden çok daha açık tenli bir adamdı, silik vücudu vardı ve dokunursa sanki uçuşacak gibiydi.

Flora onun gerçek olmadığını düşündü, kafasını hızla salladı ve sertçe yutkundu. Ağzından boğazlarına akan sıvı gereksiz yüksek ses çıkarmıştı.

Yüzünü incelemeye başladı; dağınık orta kalınlıkta kaşları vardı, hemen altında biten gözleri bal rengindeydi ama tenin solukluğu yüzünden kahverengi sanabilirdi, sol gözünün kenarında çok küçük şekilde haç dövmesi vardı. Biçimli şekilde dudaklarına ayrılan, geniş sayılabilecek bir burnu vardı, yüzünün şekli nedeniyle bu genişlik kötü bir görünüş uyandırmıyor, aksine ona yakışıyordu. Dudaklarının üstünü kaplayan seyrek bıyıkları yeni yeni çıkmaya başlamıştı, belki de bir hafta önce tıraş olmuştu, emin olamadı. Dudaklarına baktığında ağzı açık olduğu için dişlerini gördü, belki de teninden bile daha beyazdı ve düzgünlüğünü görünce hayran kaldı. Üst ve alt kısmı hemen hemen aynı kalınlıktaydı, yüzündeki rengin aksine morarmıştı ve bu ona zombileri anımsattı.

"Merhaba, Flora."

Konuşmaya başladığında kadın korktu ve ondan kaçmak adına geriye doğru hamle yaptı. O sırada sağ omzundaki keskin yarık yüzünü buruşturup acıyla inlemesine sebep oldu.

Korkma nedeni olan adam elini kadının sol omzuna koydu ve kadın dokunuşunun ne kadar hafif olduğunu düşündü. "İyi misin?"

Kafasını hızlıca yana doğru salladı, kaşları hala çatık, omzu hala yarıktı. Çektiği acı ona dün geceyi hatırlattı, geçirdiği araba kazasını ve tüm o iğrenç fısıltıların ona sesleniş nedeni.

Adamın endişeli yüz ifadesi Flora'yı bir anlığına da olsa rahatlattı ama sonradan eski haline döndü ve omzundaki kolunu eliyle ittirdi.

"Sen kimsin, neredeyim ben?"

Elini indiren soluk tenli çocuk oturduğu sandalyeden kalktı ve yavaşça yatağa oturdu ama Flora'nın dikkatini çeken bir detay vardı; yatak o oturduğu zaman içe doğru çökmemiş veya izini oluşturmamıştı.

"Güvendesin," diyerek biraz daha yaklaştı kadına. Sesi bilinçaltına işleyen bir şekilde huzur veriyordu ama bu huzur onu rahatsız ediyordu ve bu onu gerdi. "Benden korkmana gerek yok."

Flora'nın aklına yine dün gece geldi, dün de olmayabilirdi, ne kadar süredir uyuduğunun farkında değildi. Aaron ölmüştü; onun cesedini görmüştü kazadan sonra, direksiyonun altında sıkışan kafası büyük olasılıkla kırılmış ve bu da onun ölümüne neden olmuştu.

"İzin verirsen yarana bakabilir miyim?"

Kadın ondan önce davranıp bakışlarını omzuna kaydırdı, değiştirilmiş mavi atleti temiz deterjan kokuyordu. Eli ile atletin kolunu yavaşça aşağı indirdi ve sargıda olan yarasını midesi bulanarak açtı.

"Günde iki kere pansuman yapıp sargını değiştirdim, umarım en kısa sürede omzun eski haline döner."

Kadın o korkunç manzarayı eliyle tekrar kapattı ve yüzünü karşısındaki adama doğrulttu.

"Son kez soruyorum, kimsin sen,?"

Derin nefes aldı ve vücudu dikleşti, ortamdaki sessizlikten olsa gerek bu eylem rahatça kulaklarına ilişti.

"Ben Justin," diyerek elini kadına uzattı.

Flora kaşlarını çattı ve acıyan omzunu umursamayarak elini ikinci sefer geri itti.

~

Bu Flora çok salak biri şimdiden söyleyeyim.

Veee kitap öyle melek/hayalet kurgusundan değil ilk bölümlerde öyle düşünebilirsiniz ama konusu daha farklı bir şey.

(Multideki müzik bölümle alakasız ama yüce Beyonce vaRRR
Driver roll up the partition please)

Trauma | JdbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin