"Onunla tanışmadan nasıl biri olduğunu bilemezsin. Örneğin ben, beni evlendirmek istedikleri adamın nasıl bir canavar olduğunu kendi gözlerimle görerek bunu istemedim. Fakat sen onu tanımıyorsun bile." Rhoslyn elini prensesin omzuna koydu. "Bence onu tanımalısın. Belki gerçekten iyi birisidir."

"Değilse?"

"Değilse ağabeyin ile konuşabiliriz."

"Çoktan denedim. Zayn babamla konuştu ama babam bu evliliği fazlasıyla destekliyor."

"Erkeklere dediğini yaptırmak istiyorsan biraz baskı uygulaman gerekir. Üstelik Zayn' in fazla çabaladığını düşünmüyorum."

Prenses Safaa gözyaşları arasından kahkaha attı. "Farkında mısın bilmiyorum ama umursamazca bahsettiğin Zayn bir prens."

"Zayn benim prensim değil."

"Bunu duysa seni öldürür."

"Yüzüne karşı iki kere söyledim ve hala yaşıyorum."

Safaa şaşırdı. "İlginç."

"Evet, öyle. Senin için sınırlarımı sonuna kadar zorlayabilirim."

"Teşekkür ederim Leydi Rhoslyn."

"Leydi demene gerek yok. Kendime yakıştıramıyorum." dedi gülerek.

Prenses Safaa da gülümseyip gözyaşlarını elleriyle sildi ve ayağa kalktı. "Teşekkür ederim Rhoslyn. Sanırım haklısın. Tanımaktan hiçbir zarar gelmez."

"Gelmez." Rhoslyn de ayağa kalktı.

"Gidip misafirlerimizi karşılasam iyi olur." Prenses Safaa başıyla hafifçe selam verdikten sonra arkasına döndü ve kaleye doğru ilerledi. Rhoslyn ise kırmızı güllerin yanına geri dönmüştü.

*

Adım sesleri duyan Rhoslyn başını kaldırdığında kendisine doğru gelen Zayn Malik' i gördü. Günlerdir onu görmüyordu ama hala aynıydı. Sadece yüzündeki sert ifade, yerini daha yumuşak bakışlara bırakmıştı. 

Rhoslyn ayağa kalkma zahmetinde bulunmadı. Neden ayağa kalksındı ki?"

Karşısına geçip "Benimle yürü." dediğinde Rhoslyn kaşlarını çattı.

"Rica edebilirsin Zayn Malik."

"Benimle yürü." Rhoslyn gözlerini devirerek ayağa kalktı ve güllerle çevrili yolda yavaşça yürümeye başladılar.

"Nasıl yaptığını bilmiyorum ama kız kardeşim şu an Harry ile zaman geçiriyor."

"Onu anlayabiliyorum. Bu yüzden yardımcı olmak zor olmadı." Rhoslyn prensin belindeki büyük kılıca baktı. Sonra üzerindeki koyu bordo renkli kumaşlara... Yakasına takılmış gümüş bir ejderha broşu ne kadar da çok parlıyordu. Ejderhanın gözleri için kullanılmış küçük yakut parçaları ise adeta ateşi anımsatmıştı.

"Sanırım teşekkür etmeliyim."

"Evet, etmelisin."

Prens gülümsedi. "Tüm gün burada oturarak ne yapıyorsun?"

"Gülleri izlemek hoşuma gidiyor. Çok güzeller."

"Annemin en sevdikleriydi." dedi sessizce Zayn. "Gülleri seviyorsan ateş çiçeklerini de çok seversin."

"Ateş çiçekleri mi? Daha önce hiç duymadım bile."

fire and blood • malikNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ