"KAPI"

27 3 0
                                    



Hızlı hızlı pedalları çevirirken kafamdaki bütün soruları unutmaya çalışıyordum. Yine yağmurlu bir cumartesi sabahı ve ben yine yapmaktan en çok zevk aldığım şeyi yapıyorum. Küçüklüğümden beri hep uzun bisiklet gezilerini sevmişimdir. Zaman geçtikçe bu gezileri yapma sıklığım artmaya başladı. Küçükken hep ıssız, sessiz bir yol bulup yürürdüm. Ya da en kötü odama kitlerdin kendimi. Oldum olası hep tek kalmayı sevmişimdir.

  Her ne kadar hava kasvetli olsa da seviyordum sonuçta, bir kaç yağmur damlası yüzümde yol oluşturup daha sonra çenemden aşağıya düşüyordu. Sahil yolu boyunca bisiklet sürmüştüm ve durup saate baktığımda yaklaşık 2 saattir burada olduğumu farkettim. Telefonumu sessize almıştım ve bu yüzden gelen aramaları duymamıştım. Arayan kişilere baktığımda 18 defa arayan Asya'yı gördüm. Bok var sanki bu kadar çok arıyorsun.

Yağmur damlaları ekrana düşerken dokunmatiği çalışmamaya başladı. Bende kendimi bi büfeye atmakla çözümğ bulmuş oldum. Daha sonra Asya'yı aradım.

Bir iki kere çaldıktan sonra hemen açtı "Nerdesin sen ya?? Bizimkiler seni sorup duruyor, hemen gel" dedi. Sıkıntılı bir şekilde ofladım.

O da bunu duymuş olucak ki ben daha bir şey demeden "Hadi çabuk ol" diyip telefonu suratıma kapattı. Ah aptal şey. Sana kim bu hakkı veriyordu sanki.

  Asya'da, aramızda 1,5 yıl olmasından kaynaklandığını düşündüğüm bir rahatlık var. Oldum olası böyle emir vermiş, karşısındaki insanı umursamadan hep kendi istediklerini yaptırmaya çalışmıştır. Tabi bunda biraz da babamın ve annemin de rolü vardı.

   Ağır hareketlerle bisikletimi hurdalığa kilitleyip, evin arka kapısından içeriye girdim. Yağmur yüzünden ıslanan saçlarım ve kıyafetlerimle uzaktan tam bir sıçana benziyor olabilirdim ama bu kimseyi ilgilendirmezdi.

Tam merdivenlere yönelmiştim ki arkamdan gelen " O ıslak kıyafetlerini hemen kirliye at" komutunu duydum. Yok bende zaten çeyizime saklıcaktım, demek istedim ama tabi bu kişi annem olduğu için söyleyemedim. Görmeyeceğini bildiğim için "I ıslık kıyıfıtlırı hımın kırlıyı ıt" diye taklidini yapıp az da olsa gülüyordum ki karşımda babamı görünce yüzümdeki bütün gülümseme kayboldu.
  

    Eveeet şimdi sıçmıştım, ayıkla bakalım Alya hanım pirincin taşlarını. Babam dışardan bakılınca çok cana yakın, çok sıcakkanlı bir adam olsa da bana karşı hiç bir zaman öyle olmamıştı.

"Bu halin ne, nerden geliyosun sen??" sorusuyla karşı karşıya kalmış öylece merdivenlere çakılmıştım.

"Şey bahçede yürüdüm biraz" dedim, kızaran yanaklarım la. Sürekli ellerimle oynamamdan yalan söylediğim bariz belli oluyordu. Aptal bir insan bile bunu anlayabilirdi. Ah Alya bırak bisikleti de biraz yalan söylemeyi öğren kızım.

"Ortalıkta bu halinle gezme defol git üstüne adam gibi bir şeyler giy" diyip, yanımdan hızlıca gitmişti. Arkamı dönüp baktığımda merdivenlerden inmesine birkaç basamak kaldığını görünce "Çok biliyon sen" dedim sessizce. Tam yürüyecektim ki aşağıdan bana baktığını farkettim. Koş Alya koş,  duydu işte adam salaksın.

   Kendimi buz gibi olan ıslak kıyafetlerimden arındırırken bir yandan küvetin suyunu dolduruyordum. O kadar üşümüştüm ki titremeden edemedim. Telefonumu alıp , şarkı listesini biraz karıştırdıktan sonra Sıla- Ağla Halime yazısını görür görmez onu açtım. Bayılıyorum bu kadına. Gerçi onu açmasam bile illa bir sıla şarkısı açacaktım. Çünkü şarkı listemde sılanın şarkıları hariç çok nadir başka şarkılar olurdu. Bu da olasılığı %2'ye kadar düşürüyordu.

Bedenimi sıcak suyun rahatlığıyla küvete yerleştirirken bir yandan da Meriç'i düşünüyordum. Acaba şuan ne yapıyordu? Kiminle ? Nerede? gibi onlarca soru.

Daha fazla düşünmek yerine en yakınımdan öğrenebileceğimi farkettim ve hemen telefona uzandım.

Kollarımdan akan su damlalarıyla halının dörtte üçünü ıslatsam da umurumda değildi. Hemen Hande'yi aradım.

"Kankiileeyytoooom" diye cırlayınca telefonu kulağımdan uzaklaştırmadan edemedim. Ah kızım bir kere de düzgün aç şu telefonu be, bir kere de normal insanlar gibi Efendim? falan ne olurdu sanki.

"Nasılsın" dedim tüm soğukkanlılığımla. "Dökül bakalım neyin var, yine neye sıkıldı senin canın?" suratımın ifadesini görse herhalde "Bu ne kızım turşucu musun sen, suratın turlu satıyo?" falan derdi herhalde.

Çok belli etmemeye çalışarak " Yok ya birşey olmadı öylesine aradım, dışardaydım biraz üşüdüm ondan olsa gerek" dedim uydurduğum bahaneye ben bile inanmazken. "İyi hadi öyle olsun bunu yarın konuşucaz" dedi hafif bir tebessümle gülümsedim her ne kadar görmeyecek olsa da.

"Hande" dedim masumca. Hande benim 4 yıldır en yakın arkadaşımdı. Tabii Zeynep'te. O yüzden ben leb demeden leblebiyi anlarlardı.

Yine anlamış olucak ki neşeli sesiyle "Meriç'i soruyosan aşağıda uyuyakalmış salonda, akşam halısaha maçına gidiceklermiş yorgunluk atıyo bi nevi. İstersen sana gizlice fotoğrafını çekebilirim" dedi muzipce.

Birden neşelenen sesimle "Hande sen muhteşemsin. Seni çok seviyorum" dedim ve ondan da "Bende seni bebeğim" yanıtını aldıktan sonra telefonu kapatıp kafamı suyun içine gömdüm.

Banyodan çıkmış bornuzum ve başımdaki padişah kavuğuna benzer şekilde dolamış olduğum havlumla yatakta uzanmış Meriç'in uyurken çekilmiş olan o güzel fotoğrafına bakıyordum. Ah evet ben en yakın arkadaşının abisine platonik aşık olan Alya. Bende hiç memnum olmadım kendimle tanıştığıma.

  Kapının aniden zorlanmasıyla, sıçradım. Aptal bi kapıyı çalsana dedim kendime hakim olamadan. "Aç benim" dedi "He evet sensen sorun yok, ben de zaten sabahtan beri kendi kendime diyorum ki, neden benim özel güçlerim çalışmıyor kapının arkasındaki insanı neden "ben"dediği zaman görüp, hemen tanıyamıyorum?"

Gelen kişinin Asya olduğunu biliyordum ama uyuzluk değil mi? Yapıcaktım yine yapcağımı. Sonuçta benim suratıma telefon kapattı boru mu? Alya ARAS var karşısında haddini bilsin.

"Off kes hadi aç şu kapıyı" dedi.

Yavaşça kalkıp kapının kilidine uzandım. İçeri girmesine izin vermeyecek şekilde kapının önünde dikildim.

"Çekil şurdan, odama bile giremiyorum başlıcam şimdi sizin keyfinize"

"Ben de sana ve odana bayılmıyorum zaten, çok değil 10 gün sonra gidiyorum. Gerçi o bile ölüm gibi ya." dedim az da olsa sesimi yükselterek.

Yatağın üzerindeki kıyafetleri bir hışımla alıp odadan çıkmıştın ki arkamdan çok sert bir şekilde çarpılan kapının sesiyle olduğum yerde bir anda sıçradım.

Arkamı dönüp normal sesle ve o an ki sinirle "O kapı götüne girsin" dedim. Tam banyoya gidip giyinecektim ki, gözlerim babamı görmemle bir anda yerinden çıkacamış gibi büyüdü.

Ah aptal Alya ah.

KIZ KARDEŞLER ✌🏻Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin