II| dinner at sunset

En başından başla
                                    

Saçlarının normal hale dönmesi çok fazla uzun sürdü. Darra' nın elleri, Rhoslyn' in ise saç kökleri öylesine acımıştı ki bir an ikisi de bunun hiç bitmeyeceklerini düşünmüştü. Ama Rhoslyn için en kötüsü fırçalanan saçlarının ardında kalan bir avuç dolusu saç telleriydi.

Küvetten çıktıktan sonra Darra bedenindeki yaralar için yine şifalı otlarla yapılmış kremlerden sürdü. Daha sonra ise üzerine kuzeyi anımsatan buz mavisi ipek bir elbise giydirmişti. Fazla gösterişli olmasa bile aylardır kumaş parçalarıyla yaşayan Rhoslyn için bu elbise altın kadar değerliydi.

Darra gitmek için etrafı toparlarken Rhoslyn yumuşak yatağın ucuna oturup "Neden yaşıyorum?" diye sordu yorgun bir sesle. "Güney Krallığı' nın kuzeyden nasıl nefret ettiğini biliyorum. Prens beni neden öldürmedi?"

"Üzgünüm leydim, buna bir cevabım yok. Diyardaki kimse Prens Zayn' in aklından geçenleri bilmez."

"Belki benim için bir işkence yöntemi arıyordur?"

"Sanmıyorum leydim. Prensin tek işkence yöntemi vardır. O da, haini ejderhasının önünde bir dakika beklettikten sonra rüzgarda uçuşan küllere dönüştürmek."

Rhoslyn bunu çok acımasızca bulmuştu. Malikler yüzyıllardır insanları ejderhalarıyla korkuturlardı ama gerçeğe bakarsak ejderhalarsız birer hiçtiler. Eh, ona bakılırsa kuzeydeki kraliyet ailesi de, yani Mendesler, Maliklerin ejderhalara yaptığı gibi ulu kurtlara hükmedebiliyordu. Ve Rhoslyn o ulu kurtlardan birisinin bir adamı nasıl parçaladığını kendi gözleri ile görmüştü. Göklerin hakimi ejderhaysa, topraktaki savaşın galibi de kesinlikle ulu kurttu. Ulu kurtların karşısında hiçbir insanın şansı olamazdı.

"Yerinizde olsam o hançeri görülmeyecek bir yere saklardım." dedi Darra yatağın üzerindeki hançere bakarak. "Muhafızlar merhametli davranmaz."

"Teşekkür ederim, saklayacağım." Rhoslyn kendisine hizmet eden iyi kalpli Darra' yı sevmişti.

"Biraz sonra muhafızlar sizi almaya gelecek leydim. Akşam yemeği için."

"Ona yemek yemeyeceğimi söylersen memnun olurum." Rhoslyn acımasızca guruldayan midesini hissederken Darra ise sadece iç çekti. Yazık ki Rhoslyn, ne kadar karşı çıkarsa çıksın kendisini o sofrada otururken bulacağını biliyordu.

"İzninizle leydim." Darra başıyla selam verdikten sonra eşyalarını toplayarak Rhoslyn' i yalnız bıraktı.

Rhoslyn ölmekten korkuyordu. Alma bulunduğu bu durumdan sadece ölerek kurtulabileceğini de biliyordu. Buradan kaçsa bile -ki bu imkansızdı- nereye gidecekti? Kuzey topraklarına girer girmez onu yakalar ve ailesine geri götürürlerdi. Eğer burada kalırsa muhtemelen Prens Zayn de bir oyuncak gibi onunla oynayacak ve Kral Yaser döndüğünde ise tanrı bilir ne yapacaktı... İnsanlar konuşurdu. Bu sebeple kendisinin güney topraklarında olduğunu ailesinin çok kısa bir zamanda öğreneceğini biliyordu. Çok büyük sorunların yaklaştığını anlamış ve hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti.

Kuş tüyünden yapılmış yatağa uzandığında tüm kasları gevşedi. Yumuşak bir zeminde uzanmayalı çok uzun zaman geçmişti. Her gece bir gözü açık uyuyor ve hırsız ya da tacizcilere karşı elinden hançerini düşürmüyordu. Çok zor zamanlar atlatmıştı. O zamanlar ne yapacağını biliyordu. Ama şimdi hiçbir şeyden habersiz kapana kısılmıştı.

*

"Uyan dedim sana pis fahişe!" Vücudu ileri geri sarsıldığında Rhoslyn korkarak gözlerini açtı. Eliyle hançerini aradığında uyumadan önce onu tekrar bacağında sabitlediğini hatırlamıştı.

"Çek ellerini üzerimden!" Muhafız, Rhoslyn' i kolayca yataktan yere fırlattı. Bu muhafız, onu taht odasına götüren muhafızlardan biriydi. Diğeri ise Prens Zayn tarafından sürgün edilmişti.

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin