.

.

.

"Yarın eve dönüyoruz, bebeğim."

Hyuna, yan yastıkta kendisine bakan nişanlısının gözlerine bakarak fısıldadı.

"Korkuyorum."

"Bende." Diyerek sıkıntıyla gözlerini Hyuna'nın çıplak kolunda gezdirdi.

"Ama birşeylerin ters gitmesi gerek yok artık." Diye fısıldadı. Dudaklarını Hyuna'nınkilere bastırarak aşkla öptü. Genç kadının parmaklarının kendi kaslarının üzerinde usulca gezdirdiğini hissedince titredi. Jiyong parmaklarını Hyuna'nın kahverengi saçlarının arasına tutkuyla geçirerek öpmeye devam etti.

Kapının tıkırtısını duyunca ikili yavaşça ayrıldı. Kendilerine bakan oğullarını görünce Hyuna çıplak bedenine korkuyla baktı.

"Ji-jiwon?"

"Omma, appa!"

Jiyong, hızla yataktan çıktı ve sadece üst tarafı çıplak bir biçimde oğlunun yanına çömeldi.

"Jiwon, ne oldu?"

"Appa, susadım."

Jiyong, oğlunun elinden tutarak mutfağa doğru yöneldiler. BigBang'ın lideri sevgilisine göz kırpmayı ihmal etmemişti.

"Appa, biz yarın nereye gidiyoruz?" diye sordu küçük çocuk.

"Uhm... biz Koreliyiz, oğlum. Bizimle aynı dili konuşanların olduğu yere dönüyoruz. Gerçek evine."

Jiwon , uykulu bir biçimde babasının verdiği bardağı dudaklarına götürdü. Su içmeyi bitirdikten sonra dudaklarını yalayarak bardağı tezgaha bırakmaya çalıştı. Jiyong, gülerek oğlunun elinden boş bardağı alarak tezgaha koydu.

"Tamam." diye cevapladı küçük çocuk.

"Ben hep birlikte olalım istiyorum." diye devam etti Jiwon. Babasının bacaklarında uykulu bir biçimde sallandığını farkedince kucağına alarak yanağına ufak bir öpücük kondurdu.

"Bende öyle istiyorum, oğlum."

.

.

.

Incheon Uluslararası Havalimanı'nın arka çıkışında Young Bae ve Seungri siyah jeeplerinin içinde bekliyorlardı. Gecenin dördüydü ve ikilinin gözünden uyku akıyordu.

"Umarım ayrı ayrı çıkarlar." diye fısıldadı Young Bae. Telefonu hoparlöre almış konuşuyorlardı. Seungri, telefonun diğer ucundan ofladı.

"İhale neden ikimize kaldı anlamıyorum."

"Çünkü TOP'un randevusu vardı ve Daesung'da şehir dışındaydı. İki araba gerektiği içinde geride kalanlar olarak bu işe zorunlu gönüllü olduk." diye söylendi Taeyang.

"Zorunlu gönüllülük? Ne saçmalık ama..." diye fısıldadı maknea. Sanki şirketten birilerini gönderemezlermiş gibi...

"Yalnız yakalanırsak ikinizi de tanımıyorum." Diye devam etti Seungri.

"Bu benim sözümdü." diye alay etti Young Bae.

"Hah? Arama var bana kapıyorum, hyung." Diye aceleyle kapadı genç adam.

"Hyung, geldniz mi? Tamam ben Hyuna ve Jiwon'u alırım. Sende Young Bae ile git. Arka çıkıştayız." Telefonun ucunu dinledi maknea bir süre.

"Yok, hyung. 30 dakika ile arayla çıkın. Biz gideriz önceden."

"Tamam." Diyerek teleonu kapattı. Ağzına maskesini geçirerek arabadan usulca çıktı. Bu saatte paparaziye yakalanma oranları düşüktü nede olsa. Yani öyle umuyordu.

.

.

.

"Omma, Seungri ajusshi bak!"dedi küçük çocuk. Diğer bir yandanda sevinçle zıplıyordu. Hyuna, oğlunun mor şapkasını düzelterek sessiz olmasını işaret etti. Seungri ikiliye doğru hızlı yürüken kendisine çarpan genç kızı görememişti.

"Özür..." diyerek çarptığı kişiye bakmamıştı bile Seungri.

Çevresinde kendisine bakan olup olmadığından emin değildi. Kafasını yere eğerek Hyuna'ya gözleriyle yönlendirdi.

Sanırım bu geceyi atlatacaklardı.

.

.

.

(+5054,-3655) Jiyong-shii Japonya gezisinden dönmüş bakıyorum. Gece 4'te dönmek çok süpheli. Ne saklıyordu acaba?

(+2566,-786) WOAH! Jiyong bu kez havaalanında Young Bae ile dolanıyordu. Arkadaşını neden çağırmış ki? Şimdi de arkadaşlarını şöforü olarak mı kullanıyor? Ne bencil ama?!

(+1000,-258) Nette dolanırken bir saseang fanın attığı Seungri resmini gördüm. Sanırım o gece bir tek Young Bae orada değilmiş.

Yorum-1- Bende gördüm o resim(ler)i.

Yorum-2- Evet. O gece orada bir işler döndü. Eminim.

Yorum-3- Dispatch eminim biliyordur.

(+896,-56) Jiyong gene Japonya'da sevgili yapmış işte. Yalnız Young Bae'ninde orada olduğu dedikoduları işleri kızdırıyor. Seungri'nin de resimlerinin olduğu doğru mu?

Yorum-1- Evet, oradaymış.

Yorum-2- Resimler var...

Jiyong, yorumları endişe ile okurken Hyuna'nın evdeki sessiz adımlarını takip edebiliyordu. Jiwon, Seungri ile dışarıda oynuyordu. Kimseyi endişelendirmek istemiyordu. Sekreterine makaleleri mail ile göndererek dudaklarını dişledi.

"Temizle bu işi. Tek kelime bile dışarı çıkmayacak."

Hyuna'nın yanağına ılık bir biçimde öptüğünü hissedince tüm vücudu titredi.

"Evimi özlemişim, Jiyong-ah. Hepsi senin sayende. Sana çok acı çektirim ama..."

Jiyong, Hyuna'yı kucağına doğru çekerek kolları arasına aldı. Nişanlısının duygulanmasını istemiyordu artık. Hyuna'nın dudaklarını yalayarak hafifçe aradı ve temebelce öptü.

"Acıyı unut... Sadece üçümüzü düşün ve mutluluğu aradığımız dakikalar var olmalı artık."

"Jiyong..."

İki sevgilinin dudakları tekrar birbirlerini bulmuştu. Hyuna, şimdilik dönen dedikodulardan habersiz mutluluğu kısa süreli kovalacaktı. Tıpkı kelebeğin ömrü gibiydi ikisinin mutluluğu.

.

.

.

Little do you knowWhere stories live. Discover now