1~~ disappeared~~

66 4 15
                                        


merhaba~~ yeni bir hikaye başladım. tamda beş ay önce planlamıştım, fakat bir türlü vaktim olmamıştı. umarım beğeneceğiz bir fic olur. hatalarım olmuşsa affola. iyi okumalar~~


bacaklarıma doğru baktığımda kıvrışmaya başlamış takım elbisem için çoktan ağıt yakmayı bırakmıştım. laptop çantası omzuma yeteri kadar ağırlık yapmıyormuş gibi dizlerimin yerinden koparılırmışcasına ağrıması yorgun bedenimi ağlatma derecesine getiriyordu. zile benzer sesle asansörün kapısı aralandığında kendimi izlemeyi bırakıp açılan kapıdan dışarı adımlamıştım. sabah evden çıkmadan önce anahtarımı yanıma almış mıydım emin değilim. çantamın içinden girip dışından çıksam da anahtar namına bir şey yoktu. bıkkınlıkla kapımın önüne çömeldim ve kafamı çelik kapıya dayamadan edemedim. merdivenlerden gelen sesle bakışlarımı o tarafa çevirdiğimde, üst komşum olan yakışıklık abisedi chen hyun'u görmüştüm.

''Bende ki yedek anahtarlarında bitti kyung.''

''aman ne iyi!''

kıkırdayarak yanıma yaklaştığında nasıl her daim böyle bakımlı olduğunu anlayamamıştım doğrusu. gözlerimle üst komşumu taciz etmeyi bırakıp tekrardan söyleyeceği şeye odaklanmıştım.

''Benim evime geç, dışarıda az işim var. Al anahtar.''

''İstemez.''

''Ah, ne diye uğraşıyorsam. peki şu kartı al o zaman. yeni taşındılar umarım bu saatte açıktır.''

''teşekkürler hyun.''

kartı elime aldığımda bir elimle de çantamı yokluyordum, neredeydi bu telefon? hyun çoktan gözden kaybolmuştu bile. vah! buldum, işte burada!

''Siktir!''

şarjının bitmiş olmasına inanamıyordum, koca bir siktir. kartta yazan adrese baktığımda çokta uzak olmadığını fark etmiştim. biraz önce kendimi seyrettiğim asansöre tekrardan adımladığım da bugünün bitmesini sabırsızlıkla bekliyordum.

bu akşamın sonunda bacaklarımın ağrısına başımın da ekleneceğinden emindim. memur maaşlarına zam yapılsaydı belki taksitle bir araba almayı da düşünebilirdim. böylece gecenin bu saatinde yürümek ve iş çıkışları dolmuşlarda sürünmek mecburiyetin de kalmazdım. hava durumu bugünün yağmurlu olacağı yönündeydi en azından yüksek sesle haber izleyen müdürümün ofisinden duyduğum kadarıyla. gündüz bir damla akıtmayan gökyüzünün tamda şuanda yağma oranı yüzde kaçtı?

şükrettiğim şeylerde vardı, mesela çilingir dükkanın iki sokak ötede olması! gecenin karanlığına rağmen kara bulutları görebiliyordum ve tanrıya kocamana teşekkürlerimi iletmekten kendimi geri çekemedim. köşede yanıp sönen ışığı gördüğümde koşarca adımlarla dışarıdan sıcacık görünen dükkana girmiştim. sandalyesine kurulmuş hafif tombul amcanın bana yardım edebilecek kişi olduğunu düşünmüştüm. etrafımızda olan bir kaç koli yeni taşındıklarının işaretiydi.

''Pardon, kapıda kaldım. evim iki sokak ötede,acaba-''

''Ah, delikanlı çilingirlik yapmıyorum artık.''

''Ne? peki ben ne yapacağım?''

tombul adam elini karnına koyarak kahkaha attığında bu yaşlı adamı oldukça tatlı bulmuştum, peki tatlı bulmam ona neden güldüğünü sormayacağım anlamına gelmiyordu.

''Neden gülüyorsunuz? kapıda kaldım.''

''Çilingirlik yapmıyorum dediysem sana yardım edemeyeceğim anlamına gelmez ya.''

29. Locky Smith /KAİSOO/Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang