"SENİ MAHVEDECEĞİM!" dedi Aster artık ellerinde Goldie'nin saçlarından kopan sarı teller varken. Goldie, onun ellerini tutmaya çalışıyordu fakat kafasında ağır bir sızı vardı ve elmacık kemiği ağrıyordu.

Goldie'nin kurtarıcısı ise maçtan önce atkısını almaya gelen Alice'di.

Goldie, yabancı ellerin Aster'ı tutarak Goldie'nin üstünden çektiğini gördü. Derin nefesler alarak doğrulmaya çalıştı. Alice, Aster'ı tutmaya çalışıyordu ki başarılı sayılmazdı. Zıvanadan çıkmış bir cadalozla kim başa çıkabilirdi?

"Git!" dedi Alice Aster'ı yatağa doğru sürüklerken. "Tutamıyorum- git."

Goldie, arkaya adımlar atarak şaşkın şaşkın baktı bir süre. Sonra ise Aster'ın üstüne doğru havlarcasına atlamasından koşarak kaçtı. Merdivenleri üçer beşer indi. Artık ortak salon boş görünüyordu. Maç başlamıştı.

Goldie, arkasından gelen Aster'ın sesini duyduğunda kaçacak yer aradı. Koridora çıkamazdı çünkü perişan görünüyordu. Saklanacak bir yer yoktu. Koltukların arkası güvenilir değildi. Goldie, tekrar merdivenlere baktı ve aptallık olduğunu bildiği halde doğruca erkekler yatakhanesinin kapısını açtı. Tek umudu, yukarıda birinin olmamasıydı.

Fakat içeri girmesiyle kafası bir bedene çarptı.

"Ah-" dedi birkaç adım geriye gittiğinde. Zaten ağrıyan kafası şimdi daha da kötü olmuştu.

"İyi misin?" dedi bir ses. Goldie sesi tanımıyordu. Elin kafasından çekip yukarıya baktı. Bir yerden tanıdık gelen yüzdü bu. Bu sabah ki çocuk olduğunu anlaması 10 saniyesini aldı.

Yüzü kireç gibiydi. Goldie, doğal olarak mı öyle olduğunu yoksa endişeli mi olduğunu çözemedi. Çakır gözleri farklıydı. Bir an sakin ve bilge geliyordu insana ancak uzun süre baktıkça tehditkar baykuş gözlerine dönüyordu sanki. Kumral görünen saçlarından dalgalı bukleler alnına düşmüştü. Dudakları kıpkırmızıydı. Teniyle o kadar zıt duruyordu ki gerçek değil gibiydiler. Sanki defalarca ısırıldığı için kan rengine bürünmüşlerdi.

"Affedersin." Dedi çocuk birkaç adım çekilerek.

"Önemli değil." Dedi Goldie şüpheyle çocuğu süzerek. "Burada ne arıyorsun?"

"Ah- bu soruyu ben sana sormalıyım. Burası erkekler yatakhanesi." Dedi bilmiş bir şekilde. "Ve şu an savaştan çıkmış gibisin."

Goldie'nin elleri istemsizce dağınık saçlarına gitti. Fakat tekrar dikkatini toplaması uzun sürmedi.

"Sen bir Ravenclaw'sun." Dedi Goldie ellerini saçlarından çekerek. "Buraya girmen yasak."

"Elbette yasak." Dedi nazik bir gülümsemeyle çocuk. "Fakat işler Öğrenci Başkanı olunca biraz değişiyor."

Goldie'nin gözleri çocuğun göğsüne gitti. Ancak orada bir rozet yoktu.

"Rozetini unutacak kadar kötü bir Öğrenci Başkanı." Dedi korkusuzca çocuğun gözlerine bakarak. Çakır gözleri endişeli mi görünüyordu, çözemedi Goldie.

"Hangi yatakhaneye gideceğini bilemeyecek kadar aptal bir Gryffindor." dedi uyuz sesini kullanarak.

"Seni McGonagall'a şikayet edeceğim." dedi Goldie düşünmeden. Bu çocuğun böylece bilmiş davranması onu gıcık etmişti. Kendini ne sanıyordu?

"Ben de seni ederim." Dedi çocuk. Sırıttığında yanaklarında gamzeleri çıkmıştı ve dişleri ten rengi kadar beyazdı.

"Etmek için bir nedenin varsa, hodri meydan." Dedi Goldie kollarını bağlayıp belalı bakmaya çalışarak. Tek umurdu erkekler yatakhanesine girmenin yasak olmamasıydı.

Golden Black ➳ the MaraudersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin