BÖLÜM 1

61 4 2
                                    

Aceleyle eşyalarımı toplarken bir an duraksadım. Simay gülmekten kıpkırmızı olmuştu. Neye gülüyordu bu salak kız yine.
" Simay Allah aşkına neye gülüyorsun sen, güleceğine yardım etsene biraz!"
" Zey hahaha şu haline bakar mısın bi
" ne varmış halim de?"
" Zey Meyra teyze sadece kıyafetlerini ve özel eşyalarını al dedi git duvardaki saati valize tıkıştır demedi."
Dönüp valizime baktığımda bende gülmeye başladım. Annem bana sadece kıyafetlerini ve özel eşyalarını al demişti. Geri kalan eşyalar başka arabalara yüklenip geleceğini, bizim kendi özel arabamızla gideceğimizi söylemişti. Ama o duvar saati bana mal kuzenim doruktan hediyeydi. Acaba o nerelerdeydi, Allah bilir!
Meyra sultanın sesiyle kendime geldim " Zeynep, Simay kızlar hadi gelin.
" tamammmmm Meyra sultan geliyozğğğ" Simay herzaman ki gibi yine böğürmüştü. Bu kızda problem var.
" Simay bir kerede düzgün konuş." Beni takmayan simay koşarak odadan çıktı. Bende odadan çıktığımda doruğun annemin poğaçalarına gömüldüğünü gördüm. Anca yesin zaten, panda. Doruk benim kuzenim olur simay ise çocukluk arkadaşım olur. Simayın annesi rabia teyzeyle benim annem çok samimi arkadaş oradan bu yana gelir dostluğumuz.
" Möyrö söltön ölönö söğlök" diyen doruğa karşı annem "Yavaş oğlum boğulacaksın." O doruk ona bir şey olur mu! "yok sultanım boğulmaz o" dememe karşı ayaklanan doruk "Ooo naber güzellik sen burada mıydın gel sana bir sarılayım çok özlemişim seni" Doruk benim üzerime gelirken ben geriye kaçıyordum. Hayvan gibi sarılıyor daha da bırakmıyordu. Doruk beni tuttuğunda babam doruğa seslendi. Şanslı günümdeymişim. " efendiğmmm enver başkomiserim" Allah'ım benim neden bağırmadan konuşan akıllı bir arkadaşım yok. Babam "oğlum gel yardım et bana" "emredersiniz komiserim hemen geliyorum." Doruğun soytarılıkta üstüne yoktu. Giderken bana çok pis bakmıştı kesin birşey yapacaktı. Doruk babamın yanına giderken bende Simay'ın yanına ilerledim. Annemle bir şeyler konuşuyorlardı, benim geldiğimi duyunca hemen konuyu değiştiler. Üzerinde çok durmadım kesin dedikodu yapıyorlardı. İçeriye gidip koltuğa uzandım çok yorulmuştum. Boş bir şekilde tavana bakıyordum. Bu evi çok özleyecektim. Bu şehirden gideceğime üzülüyordum, arkadaşlarımı kuzenimi bırakıp nasıl gidecektim? Evimiz 3 odalı ama bahçeli şirin bir evdi. Babam evimizi satmamıştı tek tesellim buydu zaten. Ben böyle tavana bakıp düşünürken birden yüzüme yediğim soğuk suyla şoka girdim. Şoktan çıkıp kafamı kaldırdığımda boş bardakla bana sırıtan bir adet doruk görmemle "Kaç kuzen bittin sen!" diye bağırıp koşmam bir oldu. Ben doruğun peşinde koşarken Simayın bize bakıp güldüğünü gördüm."Kuzen ne bu sinir ya az sakin ol" derken yüzünde pis bir sırıtış vardı. "Doruk deli misin sen ya" ben onun üzerine yürürken o " kızım şakadan da anlamıyorsun!" ben onun peşinden koşarken o da o sıra babamın arkasından bana laf yetiştirmeye çalışıyordu. "Doruk seni elime geçirirsem bittin sen!
" Kuzen şaka yaptım abartma" Biz böyle atışırken babam ikimize de kızdı. "Siz ikiniz didişmeyi bırakın! Zeynep sen git tişörtünü değiş, doruk sende şu kolileri dışarı taşımama yardım et hadi! Dorukla ben yine tartışmaya başlayacakken babam "size ne dedim ben, hadi çabuk olun daha çok işimiz var" diye sert bir şekilde söyleyince dorukla ben aynı anda "emredersiniz başkomiserim" dedik.
Doruk kolileri taşırken ben odama üstümü değiştirmeye gittim. Bunu doruğun yanına bırakamazdım ona kesin bir şey yapmam lazımdı. Ne yapmalıyım ki? Ha işte buldum çok eğlenceli olacak...
-üç saat sonra-
Sonunda eşyaları kolilemiştik. Çok yorulmuştuk. Annemle babam yemeklik bir şeyler almak için evden çıkmışlardı. Doruktan intikam almak için büyük bir fırsattı. Bahçeye çıkıp doruk ve simayı çağırdım tabiki de ikisi de ses vermedi. Ani bir çığlık attığımda ikisi de bahçede bitti. Şimdi gülme sırası bendeydi. Hortumu onlara doğru çevirdiğimde ikisi de şoka girmiş bir şekilde üzerlerine bakıyorlardı. İlk şoktan çıkan Simay olmuştu.
" Dondumm manyak mısın sen" diye cırlamaya başladı. Doruk ise hala üzerine bakıyordu, şapşal bu çocuk. Simay bana bağıra bağıra içeri girdiğinde, doruk benim üzerime yürümeye geliyordu. Aha şimdi yandım! " Kuzen şaka ya şaka niye üzerime geliyorsun!" Doruk üzerime gelince hortumu yere atıp içeriye kaçmaya başladım. Dorukta peşimden geliyordu. Direk banyoya girip kapıyı kilitledim. Annemler gelene kadar burada güvenliydim. "Zeynep aç şu kapıyı" diye gürleyen doruğa karşı "Kuzen şaka yaptım niye bu kadar abartıyorsun ki..?
"kızım delilendirme beni ben sadece yüzünü ıslattım sen beni donuma kadar ıslattın şimdi nasıl eve gideceğim ben?"
" kuzen tamam ya bir şey olmaz, dışarda güneşin altında dur hem kurur hem de güneşlenirsin!"
" sen dur Zeynep hanım bu yanına kalmaz"
"yav hehe" Dorukla uğraşmayı çok seviyordum. Onunla dalaşmayı çok özleyecektim. Annemler gelene kadar banyoda kalmaya mahkumdum.
-birkaç dakika sonra-
O kadar çok sıkılmıştım ki banyoda, doruk ve simayın beni parçalamasını göze alarak banyodan çıktım, niye de banyo ya saklandıysam! sessizce oturma odasına gittim simay benim kıyafetlerimden giymiş telefonuyla ilgileniyordu. Ama doruk bey ortalıkta yoktu. "simay?" Simay dönüp bana baktı sonra tekrar önüne döndü. evet hoş geldin simayın tribi! "kuzum doruk nerde?" Simay beni yine takmadı. "simay?" Cevap yok yine. "SİMAY" bağırmamla simay'ın bana dönüp "ne var, ne bağırıyorsun" demesiyle onu yumuşatmak için yanına yaklaştım "kuzum niye kızıyorsun ki hem doruk nerde?" bir nebze sakinleşmiş olan simay "Eve üzerini değiştirmeye gitti." dedi. Doruğun olmamasını fırsat bilerek simay'ın yanına oturdum. Simay'ın tribini bile özleyecektim. "çok özleyeceğim sizi" Ben böyle diyince simay bana döndü. Birden bana sarılan simaya bende sarıldım onları çok özleyecektim. "bizde seni özleyeceğiz kuzum. Hem üzülme bizde geliriz sende gelirsin mesafeler bize engel değil biliyorsun dimi?"
" biliyorum kuzucum." arada ki sessizliği simay'ın bıkkın sesi bozmuştu. "Ayy bu ne duygusallık yeter bu kadar hadi kalk biraz dışarda gezelim."
Simaydı bu fazla duygusallığa gelemezdi. Simayı ağlarken çok nadir görmüşümdür. Genelde hep gülerdi. annemler gelene kadar dışarı çıkmaya karar vermiştik. Anahtarları alıp dışarı çıktık. Bir süre sessizlikten sonra dedikodu yapmıştık. Uzun bir süre yürüdükten sonra eve geri dönme kararı aldık. Eve geldiğimizde babam ve annem salonda volta atıyordu."nerdesiniz siz? Niye evden dışarı çıktınız? Niye telefonlarınıza cevap vermiyorsunuz?"
Babam peş peşe soru sorunca şaşırdım çünkü böyle yapmazdı. O an gözlerindeki endişeyi gördüm haklıydı aslında haber vermemiştik onlara.
"kızım nerdeydiniz? niye evden çıktınız? neden telefonlarınıza bakmıyorsunuz?"
Annemin telefon demesiyle telefonumu çıkardım arka cebimden, telefonum kapanmış. Simaya baktığımda oda telefonuna bakıyordu 10 cevapsız çağrı nedir alt tarafı yarım saattir dışardayız.
"anne bunda endişelenecek ne var ki herzaman ki gibi biraz dolaşıp geldik. Neden bu kadar kızdınız anlamadım."
Annem tam ağzını açıp bir şey diyecekken babamın telefonu çaldı. Babam arayan kişiye baktı ilk önce sonra anneme sonra bana baktı. Ne oluyordu Allah aşkına. Babam telefonu cevaplamak için bahçeye çıktığında annem "kızım sadece size ulaşamayınca endişelendik. O yüzden bu kadar tepki gösterdik." Annemin böyle demesine hak veriyordum onlara haber vermemiz gerekirdi ama sonuç olarak bir şey olmamıştı bize. Ben koltuğa oturunca annem mutfağa doğru gitti. Simay da onu takip etti. Kesin acıktı pis panda. bende odama gidip çantamdan şarj cihazımı çıkarıp telefonumu şarja taktım. Telefonumu açtığımda 5 cevapsız çağrının babamdan 10 tane de annemden olduğunu gördüm. onları es geçip internette girdim. Biraz da internette takıldıktan sonra doruğu aradım şapşalı fazla kızdırmıştım gönlünü almam lazımdı.telefon açıldığında " aradığınız kişi size çok kızgın lütfen bir daha denemeyiniz"
" aradığım pasaklı pandam şaka yaptım ödeşmiş olduk hattaki kişi sizden af diler eğer affettiyseniz 1'i özür dilerim kuzen nolur affet beniyi kabul ettiyseniz 2'yi affedersen pandalara özel bir kahvaltı sofrası istiyorsanız 3'ü tuşlayınız.
" ne yalvardın tamam ağlama ağlama"
"kuzenn yaa affettin mi?"
" hattaki yakışıklı bey 3'ü tuşlamıştır. Lütfen bu yakışılı beye layık bir sofra hazırlayınız."
" ne yakışıklısı be tipsiz. Anca boğazını düşün zaten pis panda"
" aradığınız yakışıklı bey sultanı tarafından kovalanmakta lütfen daha sonra tekrar arayınız."
" hahahah ne yaptın da hümeyra sultan peşinde koşuyor. Neyse sonra konuşuruz hadi görüşürüz yakışıklım."
" görüşürüz güzellik. Ama sultanım öyle olurmu sakince elindeki terliği yere bırak hadi." dıtdıtdıt.
Doruğun son dediğine gülerken odaya simay girdi. Bana merakla bakan simayı cevapladım "bizimki hümeyra sultanla ringte yine"
Benim dediğime tebessüm eden simay "hadi gel yemek yiyoruz." Simay'ın yüz ifadesinden anladığım kadar bir şey olmuştu. Seside kısık çıkmıştı zaten.Simayı adım gibi tanırdım bir şey olmuştu ona. " Simay ne oldu?"
"bir şey yok hadi gel."
"seni çok iyi tanıyorum simay neyin var?"
"bir şeyim yok Zeynep! ben eve gidiyorum annem yemeğe çağırdı gelirim yine."
Simay eğer anlatmıyorsa ne yaparsam yapayım onu konuşturamayacağımıda bildiğimden bir şey demedim zamanı gelince anlatırdı zaten.
" kuzum burada yeseydin. yemekte hazırmış hem."
" yok kuzum saol ama gitsem daha iyi."
" peki kuzucum sen bilirsin. Görüşürüz o zaman"
"görüşürüz kuzucum dikkat et kendine."
"sende dikkat et kuzucum."
Simay gittikten sonra mutfağa geçtim annemle babam çok sessizdi. Annem simay nerde diye bile sormadı. Ne olmuştu bunlara. Ortada ki sessizliği bozmak adına "Simayı rabia teyze çağırmış ondan gitti. Sormadın anne ama söyliyeyim dedim!"
" tamam"
"ne oldu size niye böylesiniz?"
" kızım telefon geldi o yüzden Cuma gününü bekliyemiyoruz. Yarına çıkıyoruz yola."
" ne? Baba ne demek yarına çıkıyoruz ben doruklarla vakit geçirecektim"
" kızım vaktimiz olduğu zaman geliriz buraya yine o zaman vakit geçirirsiniz. Valizini toparla."
" baba hani eşyalar bizden önce gidecekti. Adamlar gelip almadılar ki orada eşyasız ne yapacağız?"
" kızım bu eşyalar burada kalıyor. Bunları almıyoruz babanın arkadaşı bize bir pansiyon ayarladı. Oraya gidince ev tutar eşyaları alırız."
" anladım."
" zeynep yemeğini ye alacaklarını valize yerleştir."
" tamam anne...Baba?"
" efendim"
"ne kadar süre o şehirde kalacağız?"
" bilmiyorum kızım işlerimi halledene kadar orada kalmak zorundayız."
" peki anladım."
Yemekten sonra moralsiz bir şekilde odama gittim. Cidden bu çok sinir bozucuydu neden biz taşınıyoruz. Her şey gayet iyi gidiyordu ne oldu da babamın tayini çıktı aklım almıyor. İçimde kötü bir his vardı. Valizim zaten hazırdı simayla hazırlamıştık. Eşyalarım hep kutuların içerisindeydi. Üşendiğimden onları sadece bir köşeye koymakla yetindim. Benim yatağa oturmamla annemin içeri girmesi bir oldu.
" hazırladın mı valizini?"
"hazırlamıştık zaten simayla"
" tamam." Annem odamdan çıkmak üzereyken onu durdurdum.
" anne..?"
Annem sadece bana bakmakla yetindi. Ona sormam lazımdı. Neden biz?
" anne neden biz taşınıyoruz sürekli neden hep ben sevdiklerimi arkamda bırakmak zorunda kalıyorum?"
" Zeynep sende biliyorsun ki babanın işi gereği taşınıyoruz . sürekli dediğinde alt tarafı 2 kere taşındık kızım. Hem antalya buradan daha güzel çok seveceksin orayı emin ol."
"evet 2 kere taşındık . biliyorum ama bu sefer çok farklı anne ben kuzenimi ,teyzemi, simayı, rabia teyzeyi nasıl bırakayım arkamda? Anne sen nasıl bırakacaksın kız kardeşini, can dostunu hiç mi üzülmüyorsun?"
Bunları dememle annem ayağa kalktı.
" tabiki de üzülüyorum Zeynep ama hayatımıza devam edebilmemiz yaşayabilmemiz için bu şart! Hadi sende yat artık sabah erkenciyiz."
" anne ne demek yaşayabilmemiz için?"
" geçinebilmemiz , yaşayabilmemiz için baban ve benim çalışmamız lazım. Hadi iyi geceler sana."
Annem odamdan çıktığında şaşkınlıkla ardından bakakaldım. Ne demek yaşayabilmemiz için bu şart? Bunu gerçekten geçinmek anlamında mı dedi yoksa..? daha fazla düşünürsem beynim patlayacaktı. Annemin dediklerini boşverdim. galiba annem bizim için endişeleniyordu haklıda başka şehire gidecektik. Oda üzülüyordu buradan ayrıldığımıza. İlk Eskişehir de oturuyorduk. 9 sene kadar orda yaşadık.ablam ve doruğun abisi kerem abi vefat edince Ankara'ya taşındık. Burada da 9 sene kadar kaldık. Şimdi ise Antalya acaba orada kaç senemiz geçecekti?
Bunları düşünmeyi bırakıp simay, doruk ve benim olduğum gruba yarına yolcu olduğumuzu yazdım. İkisinin de haberi vardı. Nasıl ya? en son ben öğrenmiştim yine öylemi. Bir süre onlarla konuştuktan sonra biraz internette takıldım. Şarjımın %80 olmasına aldırmayıp tekrar şarja taktım çünkü yol boyu beni can sıkıntısından kurtaracaktı. Ayağa kalktım üzerimi değiştim. yatağa yatarken aklıma bir fikir geldi. Ben burayı çok seviyordum. Annem ve babamla buraya çok sık gelemiyeceğimizi bildiğimden biriktirdiğim para kutusunun yanına gittim. Kutuyu alıp yatağa oturdum. Hepsini döküp saymaya başladım. Saymayı bitirdiğimde elimde 200tl tutuyordum. Cidde mi 200tl mi? Kaçamak yaptığım zaman bu para bana yetmezdi ki! Bir süre öyle durduktan sonra aklıma gezi için babamdan aldığım 600tl geldi. Bu ayın sonunda sınıfla birlikte geziye gidecektik. Ama bana kısmet değilmiş. defterimin arasına sakladığım 600tl'yi çıkardım. 800tl vay be. Biriktirmeye çalışsam olmazdı bu kadar. bu para bana gittiğim yerde pek lazım olmayacaktı çünkü babamla annem vardı. Bu parayı bu eve saklamalıyım. İçimden bir ses tekrar bu eve döneceğimi söylüyordu. Bu parayı saklamalıydım. Ama nereye? Parayı, kolilerin içerisine koyduğum çerçevenin arkasına sıkıştırdım. Burada güvendeydi sanırım. çerçeveyi çevirip baktığımda ablamla benim fotoğrafımız vardı. Çok özlemiştim onu. Vefat edeli 9 sene olmuştu. Esnemeye başladığımda saate baktım. Saat 01:50 yi gösteriyordu. Yatsam iyi olacaktı. Yatmamla tuvaletimin gelmesi bir oldu. Offf çok üşendim şuan kim kalkıp gidecek. Vücudum bile bana tepkili arkadaş.
Tabi ki kalkıp gitmedim. Üşendiğim için yatmayı tercih ettim. yatakta dönüp duruyor ama uyuyamıyordum. Bu nasıl iştir arkadaş. Böyle uyuyamayacağımı anlayınca kalkıp tuvaletin yoluna koyuldum. Tuvalete giderken tüm ışıkları açıyordum. Tuvalete gidip işimi bitirince yaktığım ışıkları kapatıp ışık hızıyla yatağıma girdim. Gözüm telefona takılınca saate baktım. saat 02:35 yarına kesin kalkamayacaktım. Rahat bir pozisyon bulana kadar yatakta dönüp durdum. Sonunda pozisyonumu bulduğumda uyumaya çalıştım.
-Simayın Ağzından-
Akşam Zeyneplerden eve gelmek zorunda kalmıştım. Oysaki biz o gün zeyneple birlikte yatacaktık ama Meyra teyze o lafları söyledikten sonra orda kalamazdım. Eve yüzüm asık bir şekilde gelmiştim. Meyra teyzenin dediklerine üzülmüştüm. Annem bir şey anlamasın diye hiçbirşey olmamış gibi davranmaya çalışmıştım ama rabia sultandan bir şey kaçar mı? Yemekten sonra odamda beni sorguya çekmişti. Bende olanları ona anlatmıştım. Annem bana Meyra teyzenin böyle davranmasını korkması ve üzülmesine bağlıyordu. Yoksa Meyra teyze o lafları hayatta söylemezdi. Annemle biraz konuştuktan sonra yatağa yatıp whatsapp'tan dorukla konuşmaya başladım. Oda benim gibi endişeliydi ama bir şey yapamıyordu. Hepimizin eli kolu bağlıydı. Ne yapabilirdik ki? Zeynepe söylemeli miydim? Ona her şeyi anlatmalı mıyım? Zey'in yüzüne bakıp hiçbir şey yokmuş gibi davranmak çok zor vicdanım beni içten içe yiyordu. Dorukla konuştuktan sonra uyumaya çalıştım. Uyku tutmayınca kalkıp televizyon izlemeye karar verdim.
-Sabah Doruğun Ağzından-
" anne mavi göleğim nerede?"
"doruk dolabında ya"
"anne burada yok ne yaptın gömleğime?"
"doruk oraya gelip gömleği bulursam seni döverim"
"yok burada hümeyra sultan gel de bak"
"bekle geliyorum"
Hümeyra sultan tam bir temizlik hastasıdır. Her şeyi düzgün ve yerli yerinde olmalıdır. Annem gelene kadar yatağa uzanıp telefonda oyun oynamaya karar verdim. Annem gelmeyince aşağıya inip ona baktım." anneee"
Ses yok.
"ANNEEEE!"
Ses yok.
" anne neredesin?"
"doruk ne böğürüyorsun deli danalar gibi balkonda çamaşır asıyorum bekle azıcık."
" tamam bekliyorum da azıcık hızlı anne daha zeynep'in yanına gideceğim."
"doruk bende geleceğim bekle birlikte gideriz."
" geç kalıyoruz ama bırak şu ev işlerini de hadi gidelim."
" gel sen şu son parçaları asta bende üstümü değiştirip senin gömleğini bulayım."
" ben ev işi yapmam, hem erkek adam ev işi yapar mı? peh!"
" babası kılıklı, iyi bekle o zaman"
" tamam bekliyorum."
"saat kaç?"
" 09:40"
" ne! Meyra 10:00 da gidecekti. Geç kalacağız eyvah!"
"ne! Anne bu şimdi mi denir! Ver onları bana git üzerini giyin."
" tamam al gidiyorum."
Annem balkondan çıkarken çamaşır sepetine baktım. iki parça kıyafet kalmış alt tarafı. Balkona çıkınca biraz üşüdüm. Üstümde bir şey olmayınca doğal olarak üşüyorum.
"annee benim mavi gömleğimi de bul"
Annemden ses gelmeyince tekrar bağırdım
" ANNEEE!"
Annem yukardan tamam diye bağırınca elimdeki şorta baktım. ipe şortu asacakken alttan geçen iki kızın bana bakıp güldüğünü gördüm. Ulan hümeyra sultan gitti tüm karizmam alacağın olsun. Ben bir yandan anneme kızarken bir yandan da kalan çamaşırları asıyordum. Annem 5dk sonra yanıma giyinmiş bir şekilde gelince ben hemen balkondan çıktım daha fazla karizmam çizilmeden buradan uzaklaşmalıydım.
" gömleğim nerede?"
" yatağının üzerine koydum" Annem bunu derken duraksadı. 'doruk ben sana yatağın üzerine oturma demedim mi niye yatağına oturuyorsun?' diye beni azarlarken ben odama gittim. Gömleğimi alıp giyince telefonu mu şarjdan çıkarıp simayı aradım.
" alo cadı neredesin?"
" Zeyneplere geçeceğiz şimdi. Sen neredesin?"
" evdeyim bende. Cadı hümeyra sultanla bizde oraya doğru geliyoruz 15dk ya ordayız bekleyin de birlikte geçelim."
" tamam bekliyoruz"
" senin neyin var cadı dememe bile bir şey demedin?"
"sadece zeynep'e üzülüyorum ."
"yapabileceğimiz bir şey yok. Bekle cadı 15 dk ya ordayız".
"tamam bekliyorum doruk 10 defa deme hadi görüşürüz."
"cadımız sinirli tamam görüşürüz."
Simayın sesi çok kötüydü Zeynep onu böyle görürse daha çok üzülecekti ilk önce simayla konuşmam gerekiyordu.
" doruk hadi çıkıyorum."
Koşarak dışarı çıktım. Hızlı hızlı gitsek iyi olacaktı çünkü 20dk sonra yola çıkmış olacaklardı.
" anne hızlı yürüsene ya senin yüzünden geç kaldık gidecekler az sonra."
Annem gülmeye başlayınca ona tuhaf bir şekilde baktım. annemin ayarları bozuldu galiba.
" anne iyi misin?"
Annem gülerek sadece kafasını sallamıştı. Annem gülerken bir yandan da onu çekiştiriyordum hızlı yürümesi için.
"oğlum çekiştirmesine tamam yürüyorum işte."
" anne hızlı yürü geç kaldık."
Annem yine gülerek 'yok geç kalmadık dur çekiştirme beni'
Annemin bunu söylemesiyle ona döndüm.
" anne sakın bana o çamaşırları astırmak için Zeyneplerin 10 da gideceklerini söylediğini söyleme ?"
Anneme baktığımda anlamsızca bana bakıyordu.
" baban gibi aynı inatsın hiçbir işe elini sürmüyorsun ne yapsaydım ancak inadını böyle kırabilirdim."
" anne beni resmen kandırdın."
" abartma doruk alt tarafı iki tane çamaşır astın."
" haklısın ben abartıyorum beni kandırdığın gibi zeynep' i de kandırıyorsunuz. Öğrendiği zaman hiçbirimizi affetmeyecek. Ona neden söylemiyoruz anne?"
Annem birden ciddileşti ve bana döndü "bak simayla siz bunu tesadüfen öğrendiniz. artık bu sıra ortaksınız susmak zorundasınız. Zeynep' e tek kelime demeyeceksiniz. Evet belki öğrenince bizi affetmeyecek ama bizi anlayacaktır."
"resmen bizimle oyun oynuyorsunuz bunu ben daha fazla kaldıramıyorum."
Annem bana öyle bir baktı ki bakışlarında ki öfkeyi, kırgınlığı ve hüzünü gördüğüme yemin edebilirdim.
" konu kapanmıştır öyle yada böyle zeynep'e bir şey söylemeyeceksiniz! oyunu kazanmak istiyorsak hepimiz susmalıyız."
Annemin böyle konuşmasıyla sustum ve ondan önde yürümeye başladım. Bu nasıl bir oyun? Bu oyunu kaybedersek Zeynep'i kaybetmiş mi olacaktık? Kazanmak için mi oynanıyordu bu oyun? Peki ya bu oyunun sonunda kimse kazanamazsa o zaman ne olacaktı. O adamdan nefret ediyorum. Ben söylenerek yürürken simayların evine yaklaştığımızı fark ettim. Cebimden telefonu çıkararak simayı aradım.
"söyle"
"sanada merhaba simay dışardayız gelin."
Simay hiçbirşey demeden yüzüme telefonu kapatmıştı. Herkes ayrı bir kafada. Simayları kapıda annemle beklerken annem bana doğru geldi.
" doruk oğlum yapma böyle?"
Ben tam bir şey diyecekken simayların kapısı açılınca sustum.
" merhaba Hümeyra"
" merhaba"
Annemler sarılırken simay göz devirip önden yürümeye başladı. Yüzünden düşen bin parçaydı. Simaya yetişmek için biraz hızlandım. Simaya yaklaşınca onu tutup kendime çevirdim.
" simay gel biraz parkta konuşalım."
Simay ses vermeyince ona bakmayı sürdürdüm.
" simay hadi gel?"
Simay hiçbir tepki vermiyordu. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Kesin bir şey olmuştu ama ne? Annemlere dönüp "parka gidiyoruz. Siz gidin biz sizi yetişiriz." Annemlere konuşma fırsatı vermeden simayı çekiştirip parka götürdüm. Parktaki banklardan birine oturduğumuzda "simay neyin var ne bu halin?" simay beni takmayıp parktaki çocukları izlemeye devam edince sinirlendim. Sert bir şekilde kolunu tutup kendime doğru çevirdim onu.
" neyin var anlat?"
Simayın gözleri kıpkırmızıydı ve gözlerinin altı mordu kesin gece uyuyamamıştı. Acaba Meyra teyzemin dediklerini mi kafaya takmıştı? Simaya baktığımda hala parka boş gözlerle bakıyordu. Simayın böyle olmasına izin veremezdim ruh gibiydi. Simayı birden sarsmamla simayın bana tokat atması bir olmuştu. Ben şaşkınlıkla ona bakarken oda şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Daha fazla dayanamayan simay ağlamaya başladı. Simay, bizim simay ağlıyordu.
"tamam hadi ağla rahatlarsın."
" doruk kaldıramıyorum bu yükü. Bu oyunu neden oynuyoruz."
" kazanmak için Zeynep için kazanacağız hadi toparlanmaya çalış. Bak Zeynep gidecek az sonra hadi be güzelim."
" bence ona söylemeliyiz doruk"
" bunu şimdi söylersek her şey daha kötü olur"
" sende mi? İnanamıyorum sana doruk. Annem gibi konuşma şurada. O adam elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Bizse bir şey yapamıyoruz. Böyle eli kolu bağlı oturup zeynep'in şehirden şehre taşınmasını mı izleyeceğiz."
" bak simay anlıyorum üzülüyorsun bizde üzülüyoruz ama şuan senin dediğin gibide elimizden gelen hiçbir şey yok. Bak sana söz veriyorum onu bu beladan kurtaracağız her şey daha güzel olacak tamam mı güven bana."
" olur değil mi?"
" olacak güzelim olduracağız hadi sil şimdi gözyaşlarını toparlan gidelim bizimkinin yanına."
" tamam."
Simay kendini toparladığında yola koyulduk. Yol boyu hiç konuşmadık. Konuşacak bir şey bırakmamışlardı ki. konu bir şekilde hep kapanıyordu. Zeyneplerin evine yaklaştığımızda simaya baktım yorgun gözüküyordu. Ona baktığımı anlayan simay bana dönüp "ne?" dedi. Kafa mı bir şey yok der gibi salladım.
" berbat görünüyorum dimi?"
Sadece ona bakıp kafa sallamakla yetindim. Eve geldiğimizde simayın gülümsemeye çalıştığını gördüm. İşte simay böyleydi paramparça olur ağlardı ama sevdiklerine her zaman gülerdi.
Eve girdiğimizde enver amcanın telefonda biriyle konuştuğunu gördüm. Meyra teyzem hepimize teker teker sarıldı. Etrafa bakındığımda zeynep'i görememiştim. Ben etrafa bakınırken simayla göz göze geldik. Aynı anda sırıttık.simayın " aynı şeyi mi düşünüyoruz?"
Demesiyle zeynep'in odasına dalmamız bir olmuştu. Biraz fazla hızlı dalmış olacağız ki parkeyle direk temasa geçmiştik . kafamızı kaldırdığımızda zeynep'in bize kınar gibi baktığını gördüm.
" bir kerede şu odaya düzgün girin be parkeyle ilişki yaşar oldunuz."
Zeynep'in konuşmasıyla simay'ın üstüme basarak geçmesi bir oldu. Onlar sarılırken bende ayağa kalkıyordum. O da ne? Zeynep ağlıyordu.
" kız cadı niye ağlıyorsun?"
Bunu dememle gülerek ağlamaya başladı. bu iyice psikopatlaştı.
" sümüklü müsün nesin ya. Şimdi niye ağlıyorsun deli?"
Simay'ın deli deyip yutkunması bir oldu. Sonra bana döndü. Benimde ona baktığımı görünce birden ayaklanıp içeriye gitti. Simay ne yapmasını bilen biri ancak böyle bir durumda endişelenmemek elde değil.
" hadi ama sümüklü ağlama artık biliyorum benden ayrıldığına ağlıyorsun hep benim aşkımdan yapıyorsun bu kadar heba etme kendini."
" gel buraya koca pandam benim."
-Simayın Ağzından-
Kendimi banyoya zor attım. Zeynep'e her şeyi söylemek istiyorum o delinin onun peşinde olduğunu söylemek istiyorum. Neden bu kadar zor ki? Elimi yüzümü yıkayıp elime peçete alıp çıktım dışarıya. Zeynep'in odasına giderken oturma odasındaki fısıltılar dikkatimi çekti. Biraz yanaşıp dinlemeye koyuldum. ilk meyra teyzenin sesini duydum.
" hemen gitmeliyiz buradan. Meleğimin katili burada gezerken burada duramayız."
Ne? Melek ablanın katili mi? Deli? Katil deli mi? Ardından Hümeyra teyzenin aciz sesini duydum.
"hem meleğin hem de keremin katili..."
Ne? Hem meleğin hem keremin katili mi? Hani trafik kazasında ölmüştüler. Nasıl olur bu? Bu da mı yalan? Daha neler öğreneceğiz acaba? Benim ablam yada abim de mi öldü?
Hümeyra teyze dayanamayıp dışarı çıkmıştı. Meyra teyzede peşinden gitmişti. Annemse enver amcanın çaresiz haline bakıyordu. Bu nasıl bir oyun daha bilmediğimiz ne kaldı? Ne istiyor bu deli bu aileden?
Aklımdaki sorularla zeynep'in odasına gittim. Dorukla konuşmam lazımdı ama nasıl? Nasıl diyebilirim ki bunu ona? Abin trafik kazasında değil deli tarafından öldürüldü diye? Allahım bu nasıl bir çıkmazdır. Odaya girdiğimde ikisi de telefonda bir şeye bakıp gülüyordu. Zeynep bana bakıp "nereye gittin sen?" donup kalmıştım. Bu kadar yük bana fazlaydı.
" simay bembeyaz olmuşsun ne oldu?"
Doruk telaşla bana bakıyordu ama ağzımı açamıyordum. Zeynep bana su getirmek için gidecekken onu durdurdum. Bunu neden yaptım bilmiyorum ama o an doğru olan o gibi geldi.
" bir şey yok sadece miğdem bulandı biraz üşüttüm herhalde."
" oyy kuzum benim dün ben seni ıslattım ondan oldu allah beni bildiği gib..."
"yok ya bilmiyor musun beni evde çıplak gezmenin sonucu bu sadece."
Doruk bir şeyler olduğunu anlamıştı. Ama susuyordu çünkü Zeynep vardı.
" sümüklü hanımefendi size peçete almaya gitmiştim."
" bence sen o peçeteyi kendin için sakla cadı bembeyaz olmuşsun. Tam cadı olmuşsun rengin atınca."
" hahaha çok komik, cadı sensin ponçiklerim seni pis panda."
Benim böyle denmemle Zeynep gülerken doruk sadece buruk bir tebessüm bahşetmişti. Zeynep'i çok özleyeceğim, onun için gerçekten çok endişeleniyorum. Antalya'da ne yapacaktı? Kiminle arkadaşlık kuracaktı? Arkadaşı olabilecek miydi? Onu tekrar sağ bir şekilde görebilecek miydik? Tüm bu olanların sadece bir kabus olmasını istiyordum.

ÖLÜ BEDENLERİN SIRRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin