Yine de Tae'de bir gariplik vardı. Böyle saçma bir şey için havuza gitmeyelim diyecek bir insan olduğunu hiç sanmıyordum, acaba başka bir şey vardı da bunu mu bahane etmişti? Olabilirdi, belki söylemek istemediği bir şey vardı.

Bu düşünce kafama yatınca üstelemediğime mutlu olmuştum, gereksiz ara bozmaya gerek yoktu. Zaten onun mor gözaltları bir kilometre öteden belli olurken kavga etmek mantıklı gelmiyordu.

Bir süre sessizce oturduğumuzda başta Namjoon olmak üzere herkes ayaklandı. Tek tek odalarına çıkmaya başladıklarında sanırım oda arkadaşı olduğu için Namjoon, Tae'nin yanına yaklaştı. "Gelmiyor musun?" diye sorduğunda bana bakmadığını fark etmiştim. Acaba istemeden bir şey mi yapmıştım? "Gelmiyorum Hyung, sen çık."

Tae'nin net cevabı karşısında Namjoon yüz ifadesini hiç değiştirmedi. Bana yandan bir bakış atarak tekrar ona döndü. "Daha fazla pratik yapman gerekiyor biliyorsun değil mi? Sen ve diğerleri benim için önemlisiniz." dediğinde bunu bana bakarak söylemiş olması içimi huzursuzlukla doldurmuştu. "Biliyorum, hallederim. Merak etme sen." diye gülümsediğinde, gülüşünün içten olmadığını hissetmiştim.

Namjoon bir şey demeden yanımızdan uzaklaştı ve odadan çıktı. Jungkook ve Jin hala eşya topladıkları için onlar hala odadaydı. Jin benim yanıma yaklaştı ve "Lütfen biraz uyumasını sağla." dedi. Tae o ara çantasında bir şey aramakla meşguldü.

Kafamı salladım. "Elimden geleni yapacağım." dediğimde sevecen bir şekilde gülümsedi ve el sallayıp gitti. Jin'in bu hareketleri sanırım grubun en büyüğü olmasından kaynaklanıyordu. Bir kez daha birbirleriyle olan bağlarına imrenmiştim.

Son olarak Jungkook yanımıza geldi, morali bozuk gibiydi. "Sen iyi misin?" diye sorduğumda kafa salladı. "İyi olmaya çalışıyorum işte." dediğinde şüpheyle gözlerimi kıstım. "Bir sorun mu var?"

Kafasını iki yana salladı, Tae'de konuşmaya katılmıştı. "Onun tek sorunu biraz salak olması." dediğinde Jungkook ona gözlerini devirdi. "Görüşürüz, Tae'ye haddini bildirme görevini sana bırakıyorum."

Seve seve yapacağım bir görev olduğu için sırıtarak kafa salladım. "Onunda canına minnet zaten." diye söylenen Tae'ye döndüm. "Şikayet etme."

Jungkook bu halimize güldü ve o da çıkıp gitti. "Ee biz ne yapalım?" diye soran Tae'ye döndüm. "Benim aklıma bir şeyler geliyor." dediğimde merakla kaşlarını kaldırdı. "Nedir?"

Gülümsedim ve elimi göğsüne koydum. "Kesinlikle bayılacağın bir şey." diyerek elimi hareket ettirdiğimde yutkunmuştu. "Öyle mi?" diye sorduğunda nefes alışverişinin değiştiğini fark etmemle dayanamayıp güldüm. Anında kaşları çatılmıştı. "Evet, öyle. Sen şimdi kalkıp, liderinin söylediği gibi pratik yapacaksın, bende seni buradan izleyeceğim."

İnleyerek eğildi ve kafasını dizime doğru koydu. "Çok yorgunum, daha yeni bitti hem." dediğinde gözlerimi devirdim ve güçlükle kafasını kaldırdım. "Sorduğumda çok yorgun değilim demiştin. Ayrıca benim yüzünden hem menajerden hem de liderinden azar yemene izin verecek değilim. Hayatına olumlu etki etmek istiyorum."

Şaşkınca bana baktı. "Sen zaten benim hayatıma olumlu etki ediyorsun." dediğinde kafamı iki yana salladım. "Ben öyle hissetmiyorum. Bu yüzden kalk ve pratik yapmaya başla."

Gözlerini devirdi ve ayaklandı. "Cidden, sevgilim misin patronum mu?" diye sorduğunda güldüm. "Emin ol patronun olsam farkı hissederdin."

Müziği açmaya giderken "Eminim zaten." demişti. Sırtımı duvara yasladım ve onu görebileceğim bir pozisyon aldım. Eh, o yorulacak olabilirdi ama benim için izlemesi çok zevkli olacaktı.
...

Senden Sonra | KTH ✓Where stories live. Discover now