Geri adım atmaması ile kaşlarım çatıldı. "Bu kadar sakladığına göre baya güzel şeyler yaşadınız herhalde?" dediğimde yutkundu. "Yaşamadık, yaşadıysak bile unuttum gitti." diye otuz iki diş gülümsediğinde Jimin'e döndüm. "Sen inandın mı?"

Kafasını hayır anlamında salladı. Bende kafamı onaylar anlamda sallayarak "Bende inanmadım." dedim. Tae sinirle Jimin'e baktı. "Şansını zorluyorsun."

Jimin daha fazla üstüne gitmedi ve ağzına fermuar çekip, gözlerini kapadı. "Çok yorgun musun?" diye Tae'ye sorduğumda yüzü meraklı bir ifadeye büründü. "Hayır, neden ki?"

Yoongi, Tae'yi dürtmeye başladığında ona döndü. "Oğlum, ne safsın. Anlasana işte." diye garip garip kaş göz işaretleri yaptığında, ne demek istediğini anlamadığım için şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Neyi anlayayım?" diye benimle aynı şaşkınlıkla soran Tae'ye göz devirdi. "Sevgilin oldu ama hala daha şu saflığı üstünden atamadın. Şu kız bile senden daha cesur, gelmiş buraya kadar yorgun musun diye soruyor."

Bu soru neden cesaret gerektirecekti ki? Tae bana döndü ve şaşkınlıkla baktı. Açıkçası benimde ondan bir farkım yoktu.

Tae bana bakarken bir anda gözlerinin büyüdüğünü görmemle kaşlarımı çattım. "Sen bana bunu, şeyden dolayı mı sordun?" diye sorduğunda Yoongi "Sonunda, sende jeton köşeli herhalde." demişti. Bense hala daha olayları anlamıyordum. "Neyden dolayı?"

Soruma karşılık şöyle bir tavana baktı ve bana doğru eğildi. İstemsizce bende ona doğru eğilmiştim, gizli bir şey söyleyecek gibiydi. "Senin böyle bir şeyden çekineceğini sanıyordum." dediğinde anlamamış bir ifadeyle ona bakmaya devam ettim. "Havuza girmekten neden çekineceğim?"

Tae bir an durdu, Yoongi'ye baktı. Aralarında garip bir bakışma geçmişti, ikiside şaşırmış görünüyordu. "Tae, nasıl başardın bilmiyorum ama kendinin tıpa tıp benzeri bir kız bulmuşsun. Hayır, uzaktan bakan biri sizin bu kadar benzediğinizi hayatta anlayamaz, nasıl oldu bu?" diye söylendiğinde artık anlamamaktan sıkılmaya başlamıştım.

"Senin fesatlığın yüzünden benimde aklım karıştı." diye sinirle konuşan Tae'yle sonunda jetonum düşmüştü ama düşmemiş olmasını dilemiştim.

Nasıl grubun en küçüğünden, en büyüğüne, en havalısından, en masum görünenine kadar herkes bu kadar fesat ve sapık olabiliyordu ki?

Bunu anladığımı belli edersem, daha da çok utanacağım için anlamamış gibi yapmaya devam ettim. "Neyse, madem yorgun değilsin havuza gidelim mi?" diye sorduğumda o da bana gülümsemişti. "Hayır."

O kadar tatlı bakıyordu ki evet diyeceğini düşünmüştüm. "Neden hayır?" diye hayal kırıklığı ile sorduğumda omuz silkti. " Çünkü senin bikini ile herkesin içinde olman düşüncesi hoşuma gitmedi."

Dehşete uğramış bir ifadeyle ona baktım. "Dalga geçiyorsun değil mi?" diyerek güldüğümde yüz ifadesi hiç değişmemişti. "Ciddisin?" diye tekrar şansımı denediğimde kafasını salladı.

"Saçmaladığının farkında mısın?" diye sorduğumda kaşlarını çattı. "Hayır, değilim. Sen yıllar önce sevgilim olan kızlar hakkında konuşunca bile deliriyorsun, ben benim gözümün önünde sana bakacak erkekler için neden delirmeyeyim?" dediğinde tam bir şey diyecektim ki çocukların burada olduğunu hatırladım.

Onların önünde konuşmamaya karar vermiştim, arkadaşlarının önünde ona sözümü dinletmeye çalışamazdım. Erkekler garip varlıklardı, gururuna falan yediremeyebilirdi. Bir de onunla uğraşmak istemiyordum. "Neyse, sonra konuşuruz." diye zorla gülümsediğimde o da bana gülümsedi.

Senden Sonra | KTH ✓Where stories live. Discover now