Koridorun ortasında bu şekilde büyük bir gedik açılışı bizim ileri gitmemize engel olacakken gördüğüm manzara karşısında adeta dona kalmıştım. Koridorunun yarısı yıkık beyaz duvarlarının ardında odalar vardı ve bu odaların oluşu bizim ilerlememize fırsat doğuşunu sağlamıştı.Asıl ilginç olan ve dikkatimi çeken şey ise koridorun arkasındaki bu odalara asıl girişin nereden olduğuydu.

Tıpkı örümcek ağı gibi her yer birbiri ile bağlantılı olan bu bina benim kafamı karıştırırken '' böyle şeyleri düşünmek için vakit yoktu '' bunu anımsadım.Bu yüzden bu düşüncelerimden sıyrılıp koridorun yıkık duvarından öteye geçmiştim.En önde benim gidiyor oluşum umurumda bile değildi.Bir saniye boyunca odaya göz gezdirdiğimde bakışlarım odaya kilitlenip kalmıştı.Koyu mavi gözlerimin içine adeta bir ok gibi saplanıp kalmış bu manzara beni gerçekten hayrete düşürmüştü.

Odanın her yerini birer metre ara ile koyulmuş tıpkı kıyamet tesislerinde gördüğüm ve hatta beni de daha önce onlardan birine koymuş oldukları saydam sıvı nitrojen tankları kaplıyordu.Asıl dikkatimi çeken ve bir anda ürkmeme neden olan şey tankların içindekilerdi.

Genleri ile oynanmış garip insanımsı şeyler olduğum yerde donup kalmama neden olmuştu.Bu değişik insan bedenleri..Her biri birbirinden farklı ve her biri birbirinden iğrençti.Tankların yanından geçmeye başladığımızda gerçekten midem bulanmıştı .

Özellikle ise Albino hastalarını andıran hafif buz mavisi ile karışmış kar tanesinin saf beyazlığının tonundaki teni ile uyumlu bembeyaz saçları ve burun kemiği ile burun derisi bulunmaksızın sadece iki burun deliği olan ve kolları yerine gövdesinden çıkan değişik uzantıları ile dikkatimi çeken insanımsı yaratıktan hemen sonra gelen tanktaki mutant midemi bulandırmıştı.

Ve bana hep gece boyanmış gökyüzünün tonunu anımsatan koyu mavi gözlerim hemen sağ yan tarafındaki sıvı nitrojen tankına hapsedilmiş o mutanta takılmıştı:

Bana eskiden izlediğim bilim kurgu filmlerindeki o uzaylı modellemesini andıran üçgenimsi kafası ; normal bir insanın vücuduna oranla boyutundan çok daha büyük olan mutantın normalde derinde olması gereken damarları belirgin bir hale gelerek yüzeyselleşmiş bu yüzden kafasında mavimsi bir haritayı andıran bir görüntü oluşmasına neden olmuştu.Kızıla kaçan kırmızı renkteki zombilerin çürümüş bedenlerini andıran pütür pütür derisinin üzerindeki su toplamış yanık bir deri görünümündeki baloncukların içinden sarıya çalan yeşil irin akıyor ve bu irinler saydam cama yapışarak midemi bir hayli bulandırıyordu..

Kaliola neden insanların üzerinde böyle canice deneyler yapıyordu anlamıyordum..Bu bir vahşetti..İnsanlığın zaten zombi denen o lanet yaratıklar ile başı derde girmiş onlara karşı mücadele veriyordu..Birde yetmezmiş gibi..

Kor ateş olarak içimde tuttuğum öfkem yeniden alevlenmişti.Bu büyük odanın içinde ilerledikçe içim bir tuhaf oluyordu..Genleri ile oynanmış insanlar bedenlerine her bir bakış attıkça hem ürküyor hemde onlara üzülüyordum..

''Bunlarda ne böyle ! ''

diyerek sessizliği bozmuştu Oğuz sesindeki iğrenme duygusu belli oluyordu.

''Kaliola 'nın müthiş eserleri..''

diye yanıtladı John her zamanki gibi sert ve gayet öfke dolu bir tavırla.

Bense bu sırada mutant zombileri de acaba bu şekildemi yaptıklarını düşünmeye başlamıştım.Çünkü benim Kaliola 'nın eline düştüğüm ilk zaman Bella bana bundan bahsetmişti.Zombileri öldürmeleri için insanların üzerinde deneyler yaparak Mutant zombileri oluşturduklarını söylemişti.Fakat bu mutasyon geçirmiş insan bedenleri zombilerden çok farklıydı.Acaba mutant zombiler bu mutantların bir türü müydü ?

PEŞİMDE ZOMBİ VAR (TAMAMLANDI )Where stories live. Discover now