yedi

439 60 12
                                    

Yine hakaretlere maruz kalmışlardı. JooHeon ve ChangKyun'un birbirlerini sevdikleri etrafa kısa sürede yayılmıştı. Halbuki ikili insanlar önünde halen kardeş hayatı yaşıyorlardı. Böyle bir şeyi duyup etrafa yayanın kim olduğunu kimse bilmiyordu.

İnsanlar hem kardeş oldukları için hem de ikisi de erkek olduğu için ayıplayan gözlerler onları yerin dibine sokuyordu. Onlara kardeş olmadıklarını açıklayamazlardı, insanlar mutlaka gerçeği öğrenirdi. Herkesin onları kardeş olarak bilmesi diğer olası durumdan daha iyi görünmüştü gözlerine. Çünkü öteki türlü risk alırlardı, eğer kardeş olmadıklarını söylerlerse insanlar JooHeon'un kim olduğunu mutlaka araştırırlardı. Aradan uzun yıllar geçmiş olsa da kral onu yakalatabilirdi, bu tamamen riskli bir durumdu.

"Abi, ben çok yoruluyorum."

"Biliyorum Kyun, görüyorum."

Göğsünde yatan bedenin saçlarını hafifçe öptükten sonra derince nefes almıştı JooHeon. Kollarını daha sıkı sardı ChangKyun.

"Buradan uzaklarda yaşayamaz mıyız?"

"Annemle babam ne olacak Kyun? Git gide yaşlanıyorlar, sen de görüyorsun. Onlara kim bakacak?"

Gözleri dolmuştu ChangKyun'un. Öz ailesi olmasa bile onlara bu kadar düşkün oluşuna mı yoksa kendi öz ailesi olduğu halde bu kadar umursamaz davranmasına mıydı bu yaşlar bilmiyordu. Belki de üstündeki yükler fazla ağır gelmişti, taşıyamıyordu artık.

"Yine ormana gidelim mi?"

"Saat çok geç oldu Kyun, bu saatlerde orman tehlikeli olur."

"Abi, nefes alamıyorum, lütfen. Fazla durmayız sadece biraz turlayıp geri gelelim, olur mu?"

Yaklaşık on dakikadır yürüyorlardı. İnsanların buralarda olmamasını fırsat bilerek birbirlerine yakın duruyorlardı. JooHeon kolunu ChangKyun'un omzuna atmış, ChangKyun ise kolunu JooHeon'un beline dolamıştı. Biraz ileriden bir hışırtı duyduğunda olduğu yerde donup kalmıştı ChangKyun. Görüş alanlarına meşaleler de girmişti. O sarmaş dolaş hallerinden kurtuldular hemen. İkisin de harekete geçmelerine fırsat vermeden bir el silah sesi duyulmuştu.

Bir grup köylü ertaflarını sarmış ve yine o iğrenç imalarla bakıyordu ikiliye. Geneli orta yaşlı insanlardı. ChangKyun korktuğunu hissedip daha fazla sokuldu abisine. JooHeon güven verircesine sıkmıştı avucundaki eli. Orta yaşlı keçi sakallı bir adam nefretle dikmişti gözlerini ikiliye.

Ağzını açmış tükürükler saçarak hakaretler yağdırıyordu 'yoldan sapmış' olanlara. Elindeki silahı daha sıkı kavramaya başladığında hakaretlerine ölüm tehditleri de eklenmişti. Bir süre sonra elindeki meşalelerle gözden kayboldu küçük grup.

ChangKyun'un dizleri daha fazla taşıyamamıştı zayıf bedenini. JooHeon'un elini tutan eli gevşemiş ve yere yığılmıştı. Gözleri kapanmadan önce hatırladığı tek şey JooHeon'un kucağında oluşu ve alnında hissettiği öpücüktü.

Excellency [JooKyun]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin