4 ► Hogwarts Ekspress'i

Začít od začátku
                                    

"Seni gördüğüm iyi oldu. Yalnızlıktan kuruyacaktım yoksa." Dedi Marlene neşeyle. Bir yandan trenin içinde Goldie'yi sürüklemeye başlamıştı.

"Lily yok mu?" dedi Goldie sohbet eder bir havada.

"Ah- bilirsin. Ailesiyle vedalaşıyor. Kardeşiyle tartışmışlar yine bla bla bla." Dedi göz devirerek Marlene. Goldie anladım manasında kafa salladı.

"Senin ailen yok mu?" dedi Goldie merakla. Marlene omuz silkti.

"Neredeyse 17 oldum. Eh, ayaklarımın üzerinde durmayı öğrenmem gerek, değil mi? Bu yıl ilk defa tek geldim Ekspress'e."

Goldie'yi biraz sonra içerisi boş olan kompartımanlardan birine soktu. Sadece üzerinde M.M. yazan bir sandık vardı. Goldie, onun Marlene'e ait olduğunu anladı.

Goldie'nin sandığını da yerleştirdikten sonra karşılıklı pencerenin kenarlarına oturdular.

"Aster'ı gördün mü?" dedi Marlene pencereden etrafı süzerken. Goldie Aster'ın kim olduğunu hatırlamaya çalıştı birkaç saniye fakat başaramadı.

"Görmedim." Dedi kısık bir sesle. Dışarıda ki kalabalığa bakıyordu. Biraz arkalarda sarı saçlı bir kızla konuşmaya çalışan Lily'i gördü. Bu Petunia olmalıydı. Düzenli saçları ve uzun, kemikli bir yüzü vardı. Lily'den bir karış uzundu.

Gözleri istemsizce etrafı tararken Walburga Black'in siyah saçlı bir çocuğun omzuna elini koyduğunu ve kaşık çatlarla bir konuşma yaptığını gördü. Etraflarında Orion Black yoktu.

Goldie, Regulus Black olduğunu bildiği çocuğa odaklandı. Canlı, siyah saçları vardı. İyi bakılmış birine benziyordu. Sirius gibi yakışıklı bir yüzü vardı. Goldie onun 14 yaşında olduğunu biliyordu. Yaşayacağı şu birkaç yılda yapacağı çok iş vardı.

Dikkati ön taraflarda kendisine doğru el sallayan kişiyle bölündü. Sirius Black çoğu kızı kendinden geçiren geniş bir sırıtmayla doğruca kendisine bakıyordu. Goldie, donup kaldığını hissetti. Karnından yukarı doğru bir his tırmandı. Yüzüne sıcaklık bastı. Eli heyecandan tutmaz oldu.

"Şu el sallayan Sirius mu?" dedi gözlerini kısarak Marlene. Pencereye biraz daha yaklaştı.

"O bize mi el sallıyor?" dedi şaşkınlık dolu bir sesle. "Goldie, sana el sallıyor."

Goldie, cevap vermek için ağzını açtı fakat trenden yükselen uyarı düdüğü kendisini susturdu. Bu düdük trenin kalkmak üzere olduğunu haber veriyordu.

Daha sonraysa hızla kapı açıldı. İçeri birkaç kız terden saçları alınlarına yapışmış biçimde içeri girdi. Marlene'in dikkatinin dağılmasıyla Goldie'nin cevap vermesine gerek kalmamıştı.

"Yetişemeyeceğiz sandım." Dedi en önde ki siyah saçlı bir kız. Kıvırcık saçları vardı. Gözleri iriydi ve dudakları incecikti. Göğsü hızla inip kalkıyordu.

Onun arkasında kızıl saçlı bir kız vardı. Saçları lüle lüleydi. İnsanı delip geçen mavi gözleri vardı. Sıkı bir vücudu, uzun bir boyu vardı.

İkisi sandıklarını yerleştirip kendilerini koltuklara bıraktıklarında arkalarından Lily ve bir kız daha geldi. Gelen kızın kahverengi, kısa saçları vardı. Yuvarlak yüzü, insancıl bir gülüşü vardı.

Goldie, kimin kim olduğunu bilmek için birçok şeyini feda edebilirdi. Daha da kötüsü, 6 kişinin doluştuğu kompartımanda nefes almak zorlaşmıştı.

"Niye geç kaldınız, Aster?" dedi Marlene sessizliği bölerek. Siyah saçlı kız kabarık saçlarını arkada topladı.

"Muggle trafiği, başka ne olacak? 67. Caddede kaza mı ne olmuş. Son 200 metreyi elimde sandıkla koşarak geldim. Bundan sonra arabaya falan da binmem artık." Dedi eliyle kendisine yelpaze alarak.

Golden Black ➳ the MaraudersKde žijí příběhy. Začni objevovat