siebzehn ✿ chaos in dorm

En başından başla
                                    

"Ne yani her şeyi çöpe mi atalım istiyorsunuz? Bunca yıldır bunun için mi çabaladık?!"

Başkanın etli alnından bile belli olan yeşil damarı öfkesinin aleviyle belirginleşmişti şimdi. Oturduğu koltukta daha da dikleşip gözlerini eski parlaklıklarından eser kalmamış altı adam üzerinde gezdirdi. Acılar her birini nasıl olgunlaştırmıştı böyle hayret edilesiydi. Çocuk ruhları toz olup uçmuştu sanki, tek bir kişinin yokluğu hepsinin yokluğu demekti, başkan daha iyi anlıyordu artık.

"O bulunmadan veya," sözü devralan liderin sesi kurduğu bağlaçtan dolayı titrerken kelimelerini özenle seçmeye çalıştığı her halinden belliydi. "Öldüğü bilgisi gelmeden hiçbir şey için karar veremeyiz başkanım. Devam etmemizin imkanı yok, fakat tamamen bitirmemiz de imkansız. Lütfen üstümüze gelmeyin."

"Hala seçimden bahsediyorsunuz, aklım almıyor. BANGTAN BİTTİ DEDİK, daha tartışmanın ne alemi var?" En başından beri abisinin suçlu olduğuna asla inanmayan Jungkook sert tavrını bir kez daha kesin bir şekilde ortaya koyduğunda başkanın ve birkaç grup üyesinin delici bakışlarını üzerinde hissetti ama aldırmıyordu. Her daim konuşmaktan bir adım geride kalan bünyesi bu zamana kadar konuşup bir türlü savunamadığı, derdine ortak olamadığı ve git diyemediği abisi için pervasızca savaşmak istiyordu şimdi. Söylemediği tüm sözlerin pişmanlığını hissettiği her saniyenin bedeli olarak düşünmeden konuşmak istiyordu. Kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün inandığı ve doğru olduğunu bildiği şeyleri savunmaktı artık amacı. Tıpkı şimdi Bangtan ruhunun uçup gittiğini ve Yoongi hyungu olmadan asla tamamlanamayacak oldukları bir yapboz olduklarını düşünürken devam etmemeyi savunuşu gibi.

"Jungkook-ah, sakin ol. Kimse devam etme niyetinde değil zaten."

Tüm tartışmalarda her daim yatıştıran ve durum düzelten konumunda olan Jung Hoseok yine aynı şekilde yanında oturan küçük kardeşlerinin bacağına elini desteklercesine koymuş gülümsüyordu. Hala nasıl böyle gülmeyi başarabildiğine anlam veremiyordu Jungkook, her zamanki gibi yine ona imrenmişti. Ona ve sonsuz umut ışığına. Ancak bildiği tek bir şey varsa o da ne kadar umut dolarlarsa dolsunlar yolun sonunun karanlık olduğuydu, öyle kötü düşmüşlerdi ki bırakın aydınlığa ulaşmayı ayağa kalkmaya bile mecalleri yoktu.

"Pekala, madem devam etme niyetiniz yok o zaman bana ne yapmayı planladığınızı söyleyin. Eğer Yoongi bulunamazsa veya en kötüsünden -Tanrı korusun- bir haberi gelirse ne yapacaksınız? En azından bunu bilmeye hakkım var değil mi?"

"Onu o zaman düşünsek olmaz mı başkanım? Şu anda kimsenin konuşmak için uygun bir ruh halinde olduğunu sanmıyorum." Hoseok'un dediklerinin ardından lafı toparlamak adına sohbetin başından beri ağzını açmayan ikiliden Jin devreye girdi. "Hoseok'a katılıyorum pd-nim. Tek odaklanmamız gereken şeyin Yoongi'yi bulmak olduğunu düşünüyorum. Bu kadar süre boyunca bizim gelmemizi beklediğini düşünsenize, kim bilir ne kadar yalnız ve savunmasız hissetmiştir? Eğer böyle gelecek planları yaparsak kabullenmiş oluruz."

Uzun lacivert koltukta yan yana oturan Jin, Jungkook ve Hoseok üçlüsünden en büyükleri dediği şeyin başkan üzerindeki tesirini ölçerken en küçükleri tüm hıncını çıkardığı elastik topu sıkıyor, Hoseok ise arkasına yaslanmış kolları gövdesinde öylece duruyordu. Karşı taraflarındaki uzun koltuktaysa Namjoon öne doğru uzanıp kollarını dizlerine yaslamış yeri incelerken yanındaki Taehyung ise tek elini saçlarına daldırmış koltuğa yaslı halde derin derin düşünüyordu. Tekli koltukta ruhunun yalnızlığıyla ortamdaki en uzak kişi olan Jimin ise kucağındaki kadife mor yastığa tırnaklarını geçirmiş dudaklarını içten ısırıp durarak yere değen bacağını kontrolsüzce sallıyordu. İçlerinde belki de kaosa en çok kurban giden kendisiydi ancak öyle rol kesiyordu ki, en az etkilenen kim diye üyelere sorsalar hepsi tek elden kesin onu gösterirdi.

wild child | myg  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin