sechzehn ✿ hurtful truths

2.5K 317 76
                                    

YOONGI

Şaşkınlığım uzuvlarıma yansımış gibiydi.

Bacaklarım her adım atışımda daha da kasılıyor bedenim kendini ucu bucağı bilinmez bir titreyişe teslim ediyordu sanki. Nereye gittiğini bilmediğim bu arabayı öylece bulmak, durup dururken küçük bir işaretmişçesine onunla karşılaşmak kafamı allak bullak etmişti. Bozulduğunu hatırlıyordum, o halde nasıl buraya sürüklenmişti?

Bilmiyordum, anlayamıyordum. Fakat bu konuda bir fikri olan birini tanıyordum. Ortada esrarengiz bir oyun varmış gibiydi ve ben sanki bu oyunun tek yemiydim.

Tekrar ormanın içine dalıp koştuğum güzergahı hatırlamaya çalışırken beynim bunun için gereken eforu içimde dolup taşan merak ve şüphe duygularıyla gayet güzel temin ediyordu. Buradan dördüncü geçişim olmasından olsa gerek hafızama çizdiğim kabataslak krokiden ve işaretlediğim küçük detaylardan ağaç evi bulmam fazla zor olmadı. Ancak epey yürüdüğüm ve ara sıra yanlış yola saptığım da olmuştu.

Merdivenleri gıcırdatmamaya özen göstererek yukarı çıktım ve aralık olan kapının önünde, tek odadan oluşan bu eve girmek üzereyken duyduğum sesle durdum. Alex konuşuyordu, ama kiminle...

"Ya öğrenirse? Ne tepki vereceğini bilmiyorum."

Neyi öğrenirsem? Neyden bahsediyorsun Alex?

"Korkuyorum. Bana kızmasından, yüz çevirip küs ayrılmasından çok korkuyorum."

Kiminle konuşuyorsun? Neyden korkuyorsun? Söyle.

"Ah, Felix, işler sandığın gibi yürümüyor işte. Ben bir suç işledim ve bedelini ödemekten korkmam beni masum yapmaz."

İçeride ne hakkında konuştuğunu, neden böyle şeyler söylediğini bilmiyordum ve içimde büyüyen endişe hissiyatı kat kat artıyordu. Alex ona güvenmememle alakalı şeyler söylerken haklı olamazdı, her neyden bahsediyorsa mutlaka yanılıyordu. Ah, hayır bu imkansızdı.

"Ona ormanda mahsur kalmasının sebebinin ben olduğumu söyleyemem."

"Ne?!"

Daha fazla duramamıştım kapı ardında. Aniden içeri girdiğimde çömelip kızıl tilkinin tüylerini sevdiği yerden hızla kalktı ve irileşmiş gözleriyle dehşet içinde kalakaldı.

"Yoongi. Sen ne zamandan beri-"

"Çıkış yolunu biliyordun. En başından beri buradan nasıl kurtulacağımı biliyordun!"

Ruhum bedenimin içinde fırtınalarla boğuşurken beynim kulaklarımın şahitliğine inanmamakta diretiyordu. Buraya ilk düştüğüm andan itibaren savunmasızdım ve başka birisi çıkış yolumu bildiği halde bana el uzatmamıştı. Hatta uzatılan elleri kesmişti.

Fakat bu bilgi beni neden böylesine yaralamıştı bilmiyordum. Sonuçta burada mutluydum, onu seviyordum, ancak neden böylesine üzülüp sinirleniyordum? Kandırıldığım içindi belki, ya da güvenme dediği halde güvendiğim için.

Karamel saçlarına ikindi güneşi düşmüş Alex'in gözleri dolu doluydu şimdi. Ses tonu depremzedeydi, titriyordu hala. "Böyle olsun istememiştim. Ben sadece-"

"Arabayı da sen sakladın, değil mi? Hah, inanamıyorum."

"Yoongi, beni dinlemelisin. Bak, sana zarar verme niyetinde değildim. Sadece-"

"Sadece ne Alex? Sadece ne?!"

"Sadece sana ihtiyacım vardı. Yaşamak için."

Şimdi boğazıma atılmış tozlu bir düğüm vardı. Hem yutkunmamı engelliyor hem de beni hasta ediyordu. Sevdiğim kadın karşımda böyle konuştukça dizlerimin bağı çözülüyordu ve ben artık dayanamadım. Her gece onu izleyerek uykulara daldığım saman dolu yatağa oturup başımı öne eğdim. Buz kesen donuk gözlerine bakmak ürkütmeye başlamıştı sanki, tekrardan, ilk günkü gibi. Eğer beni tutmasaydı burada hayatım nasıl olacaktı, hiçbir zaman bilemeyecektim. Ben kaderin oyunu sanırken, Alex'in oyununa gelmiştim.

wild child | myg  Where stories live. Discover now