sechs ✿ fishing

3.9K 395 95
                                    

YOONGI

Soğuk bir akşamüstü Alex'in küçük adımlarını takip ederek pek de güvenilir görünmeyen, altımızdaki coşkulu nehrin üstündeki asma köprüye ulaştığımızda bir haftalık alışma sürecimin sekteye uğradığını düşünüyordum. Evet, ben orman düşmanı Min Yoongi, bir haftadır burada yaşıyor ve bir şekilde ortama ayak uyduruyordum. Öyle gözümde büyüttüğüm kadar kötü yanı yoktu aslında, başta sadece ağaç evde kalıp Alex'in getirdiği şeylerden yiyip arada aşağıya inmiştim. Alex de bana söz verdiği gibi günün belli bir kısmında bana yol bulmak için keşfe ardından ava çıkıyordu. Sonraki günlerde canım oldukça sıkılınca yemek arayışlarına birlikte çıkma kararı almıştık. Önce küçük bir kuzgun, ardından sincap ve Kore'deyken aklıma getiremeyeceğim diğer küçük memeli hayvanları yakalayıp ızgara yapmıştık.

Benim için bu yavru caretta carettaların ilk kez suyla buluşması kadar mucizevi bir olaydı. Yaşadığım onur kırıcı ve oldukça üzücü şeylerden, özellikle internetin, paranın ve çıkarın hüküm sürdüğü dünyadan sonra sadece doğanın ve açlık ihtiyacının olduğu bir yer olağan dışıydı. Telefonum hiçbir işe yaramadığı için ne ben birinden ne de başkaları benden haber alabiliyordu. Bu sayede kendi iç dünyamla iletişimim daha fazla artmıştı. Yaşadıklarımı, yıpranışlarımı ve harcanan emeklerimi düşünüp bana eskisi kadar acı vermediklerine inandırmaya çalışıyordum kendimi. Tabii ki bir de Alex ile iletişimim vardı.

Farklı bir kız olduğu için onun hakkında her gün yeni bir şey öğreniyordum. Mesela kaç yıldır burada yaşadığını bilmiyordu, annesini kaybetmişti ve babası da buradan oldukça uzak olan Kanada'nın başka bir eyaletinde kızıyla aynı görevi üstleniyordu. Ona neden bana yardım ettiğini sorduğumdaysa bir şey demedi. Gülmek dışında hiçbir şey.

"Birilerinden korku kokusu alıyorum."

Koyu kahverengindeki sıkıca düğümlenmiş köprünün halatından tutarak çoktan birkaç adım attığı yerden bana bakmak için döndüğünde ayaklarım hala hareket etmiyordu. Deli gibi korkuyordum fakat söylemeye hiç ama hiç niyetim yoktu. Zaten gözünde yeterince korkak ve yetersiz bir adamdım, daha fazla belli edip benimle dalga geçmesine izin veremezdim.

"H-hiç de bile. Sadece konsantre olmaya çalışıyorum. Hayatımda ilk kez asma köprüden geçeceğim, bırak da hazır olayım."

Kafasıyla beni belli belirsiz onaylarken gözlerim beni yanıltmadıysa alayla güldüğünü görmüştüm. Neden kalbimdeki duyguları bilebiliyordu bu kız? İşimi hep zorlaştırmaya bayılıyordu.

Önce ciğerlerime derin bir nefes çekip sırtımı dikleştirdim ardından kaç gündür giydiğim ve bariz şekilde kirlenmiş su yeşili spor ayakkabılarıma gözlerimi diktim. İçimden ayaklarıma yapabilirsiniz, oldukça basit bir yürüyüş diyerek destek vermeye çabalasam da onlar da ben de pek de basit olmayacağı konusunda emindik. Köprü fazla uzun, ince ve eski görünüyordu. Aklıma Shrek filmindeki eşek ve koca yeşil devin oradan geçişleri geldiğinde şuanda o şaşkın ve korkak eşeğin ben, altımızdaki nehrin de devasa lavlar olduğunu hayal edip iyice gerilmiştim.

"Yoongi?"

"G-geliyorum."

İstemsizce kekelediğimde bunun hakkında düşünüp hayıflanmayı sonraya saklamaya karar verdim ve oldukça temkinli ilk adımımı köprüye attım. Eş zamanlı hafif bir sallantı oluştuğunda üzerinde mavi bir tulum olan, açık renk saçlarına güneşin kızıllıklarının ahenkle dans ettiği Alex'in de bana doğru bir adım attığını gördüm. Diğer ayağımı da köprüye alıp fiziksel olarak tamamen bu dengesiz şeyin üstünde olduğumu fark edince tuttuğum nefesi de bıraktım ve sıkıca halatlara tutundum.

wild child | myg  Where stories live. Discover now