KAHKAHA

51 8 3
                                    

O patlıcan yemeği bitecek.

"NE" diye cirladim .

O bitmeden ben gitmeyeceğim ve burda kalicam ve yapacağınız ise geç kalacağız .Haliyle ben sinirleneceğim ve alışkanlık olarak seni tehdit edeceğim.

"Ne sen beni tehdit etmeye mi alıstın?"

Yukarı bakarak önce sabir çekti sonra

"Hayır güzelim."

Derin nefes verdim bir an korkmuştum yahu.

"Ben alışkanlık olarak insanları tehdit etmeye alıştım"

Gözlerimi sanki Timur'u kedi severken görmüş gibi açtım.

"Çok yedim patlıyacam artık"

"Ne güzel odada iki tane patlıcan varmış biri sen biri de o"

O derken yerdeki yemeği göstermişti ve bu espriden sonra gerçekten midem bir şey kabul etmezdi.

Sonra yaptığı eserinin farkına varmış olacak ki yüzünü buruşturdu.

"Bidaha bana iğrenç bi espri yaptırtırsan seni öldürürüm."

"Ne"

Kapıyı çarparak çıkmıştı. Cidden ben ne yaptım yaa.Arkasından yeni ürettiğimiz muhteşem kelimelerimlr saldırırken aklıma gelen dahiyane fikirle kendimi tebrik ettim.Yemeği aldım ve pencereden döktüm. Sonra patlıcanların süzülüşünü izledim.Aşağısı toprak olduğu için çakmazlardı ve ayrıca mutlaka bir kedi falan gelip ordakileri yerdi.Yani hem sevap kasacam hemde patlıcanları yemekten kurtulacağım.

"Napıyorsun"

Az kalsın pencereden düşüşecektim.

Gelen yine patronu.

"Napim valla kuşları izliyorum baksana nasilda süzülüyorlar.Elindeki yemek tabaklarında kuşlara firlatiyorsun galiba yemeleri için"

Sıçmık.

"Yok canım yemeğimi bitirdim öyle tabağı elime aldım şu kapının önündeki domu yani korumaya verecektir sonra tak bir kus çarptı pencere ama nasıl çarptı içim sizladi be yazık "

Evet yalanimin mantıksızlığını düşünürken patronda tek kasını kaldırmış beni dinliyordu.

Suratında anlamamış gibi muzip bir ifade vardı.
Sonrasında camdan gelen tak diye sesle ikinci sıçramamı yaptım.

Evet kuş cama yapışmıştı.

İçimden tövbeler çekerken acaba söylediğim her yalan gerçekleşecek mi diye düşündüm. Pek yalan söyleyen bir kız değildim hatta hic söylemezdim.Söylesem bile beceremiyordum.Anlaşılan. buda bir işareti kendi kendime bi daha yalan söylememem konusunda anlaştım ve konuşmaya başladım iç sesimle.

Napim çoktandır konuşmuyorduk.

"Hey sana diyorum" dedi önümde el sallayarak bende bos bulunup ona el salladım ve yaptığım şey kafami dank ettikten sonra elimle kafama vurdum.İç sesime küfürler yağdırırmaya başladım.

"Ben nasıl senle calisacam "

"Hii " dedim anlaşmamış gibi ama anlamıştım.

"Neyse beni takip et"

Dediğini yaptım.

Bir yanından iç sesimle konuşurken bir yandanda takip ediyordum .İç sesm şu anda bana yaşadığım olaya benzer birkac kitap anlatıyordu ve hepsi aşkla bitiyordu.

Tabiki de olaya mantığın yetişti ve o şey anca kitap ve filmlerde olur diyerek beni susturdu.Unutma seni annenle tehdit etti .Hatırladığım şeyle adeta yerime mihlandim.

Durduğunu anlayan patron "Ne oldu" diye sordu.

"Anneme yapacaklarını konusunda ciddi miydin?"

"Eğer dediklerimi yaparsan kimseye zarar gelmez " dedi keskin bir tonla.

Tamam anlamında kafa salladım.

Dediklerini yapacaktım..

Sonra beni oldukça geniş salona getirdi .Bura nerden baksaniz bizim evimizin iki katıydı ve salonun büyüklüğüyle buyulenmisken dizayn edilmiş eşyalar bir insanin üst seviyesinden gelmiş gibiydi.Ortamda siyah beyaz gümüş ve aralarda bordo renkler hakimdi.
Köşede 6 kişilik siyah masa ve minderleri bordo kalan kısımları siyah olan 6 sandalye .Hemen yan tarafında yuvarlak bicimde sihay bordo çerçeveli ayna..

Koltuklar gümüş renkte .Televizyon ünitesi tamamen siyah ve yerdeki halıda -kaliteli olduğu her halinden belli- siyahtı ve aralarında gümüş desenler vardı.İlk göze çarpanlar bunlardı ve oda tek kelimeye muh-te-şem-dii.

Patron koltuğa ilerlediğinde arkasından yürüdüm .Kendi tek kişilik koltukta rahat bir pozisyon alarak bir ayağını diğer bacağının dizine koydu.Bende hem karşısındaki 3lü koltuğa geçip oturdum

"Şimdi ne yapacağına gelelim Melis Hanım "

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin