SON TOLERANS

309 15 11
                                    


Geçen günlerin ardından herkes üniversiteye, ortamına alışmış, Eskişehire de alışmaya çalışıyorlardı. Yeni arkadaşlarıyla sohbetleri iyiydi ama hiç biriyle yakın olmamışlardı. Hep, hep birlikte takılıyorlardı. Sadece Beren, Buket'in yakasına yapışmış onu hiç bırakmıyor dolayısıyla hep aralarında oluyordu. Her geçen gün onları daha çok gözlemliyor dosyalarına edindiği bilgileri yazıyordu. Beren de kendince alışmıştı rol yapmaya. Bir tek her akşam bilgilendirmek için Alper'i aradığında maskeyi çıkarıyordu o kadar. Şimdi ise yine maskenin altına sığınmış kampüsün içinde bir cafeye oturmuş akşam yemeği niyetli yemeklerini sipariş etmişlerdi. Enes karşılaştığı gıcık hocayı komik hareketlerle seslendirirken masa etrafındaki herkes kahkahalarını dizginlemeye çalışıyordu. Sonrasında yemekler geldi, afiyetle yenmeye başlandı. Yemeğin gelirken peşine taktığı sessizliğin içinde Nil gözlerini gezdirdi masanın etrafında. Dün Adem abinin karısıyla konuşmuştu oda bu hafta sonu oğlunun doğum günü olduğunu söylemişti. Ve kesinlikle o küçük adamın doğum gününü kutlamak istiyordu. Bunu grupla paylaşması gerektiğinden söze atıldı:

"Ee nasılsınız?" 

Onu ilk yanıtlayan Mert oldu:

"İyiyiz güzellik. Sen?"

Enes'se yine şakaya vuran kişiydi:

"Bu şey gibi olmadı mı ya oturmaya zorla gelen gençleri konuşturmaya çalışan yaşlı teyzeler gibi. Ee daha daha nasılsınız gençler?" 

Taklidinin sonuna büyük bir kahkahayı esirgemedi. Fakat Derya bir şeylerin ters gittiğinin farkına varmıştı Nil'in kaçırdığı gözlerinden. Konu dağılmadan toparlamak, dostuna yardımcı olmak adına söze atıldı:

"Biz iyiyiz de sen pek iyi değil gibisin kuzu, bir şey mi oldu?"

Nil gözlerini Derya'yla birleştirip dudaklarını araladı:

"Yok bir şey olduğundan değil de sadece bir şey söyleyecektim."

Buket:

"Anlat bakalım."

Diyerek teşvik ettiğinde Nil'de sözü tekrardan kendine aldı. 

"Adem abinin çocuğu vardı hatırlıyor musunuz? Bu hafta sonu onun doğum günü. Gitmeyi düşünüyorum. Gelmek istersiniz belki diye haber vereyim dedim." 

Enes aklındaki soru işaretiyle söze girdi:

"Antalya'ya mı? Oradalar mı yani?"

Nil başını olumlu anlamda sallayarak onayladı onu. Hemen ardından Yağız'da zihnindeki soru işaretini söze döktü:

"Annesinin haberi var mı peki müsaitler mi?"

"Dün akşam konuştuk işte. Çok memnun olacağını söyledi. Açıkçası doğruyu söylemek gerekirse ben eşinin bize kin besleyeceğini düşünmüştüm. Ama o aksine gayet içten yaklaşıyor."

Nil sözünü bitirdikten sonra Mert kolunu omzuna atarak kendine çekerken güven veren bir sesle konuştu:

"Ben gelirim seninle."

Hemen ardından dudaklarını kızıl saçlarına yaslayıp kokusunu ciğerlerine çekti. Diğerleri de geleceklerini onayladıktan sonra Yağız devam etti:

"Nasıl yapıyoruz o zaman?"

Enes:

"Doğum günü cumartesi mi, pazar mı?"

Nil:

"Cumartesi. Saat 2'de." 

Mert:

"Cuma günü dersiniz var mı diyeceğim de girmeseniz de olur herhalde."

आप प्रकाशित भागों के अंत तक पहुँच चुके हैं।

⏰ पिछला अद्यतन: Aug 20, 2017 ⏰

नए भागों की सूचना पाने के लिए इस कहानी को अपनी लाइब्रेरी में जोड़ें!

TEK BAŞIMAजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें