SON BAŞLANGIÇ

444 22 11
                                    

Merhaba arkadaşlar. Bayadır yazamıyorum farkındayım bunlar için sizden çok çok özür dilerim. Çok mahcup durumdayım. Sağlık durumlarından dolayı yazamadım. Ama tabi ki de bu bahanem değil. Fakat öncelikle sizinle birkaç şey paylaşmak istiyorum. Lütfen sevdikleriniz, sevenleriniz, aileniz, dostlarınızla zaman geçirin. Ne var biliyor musunuz? Biz sadece bu günü düşünüyoruz hatta bu günü bile değil sadece bu dakikayı. 5 dakika sonrasını düşünmüyoruz. Ama ölüm var. Ölüm gibi başkasına bağımlı yaşamak var. Lütfen emin olun şuan bu bölümü bile okumayı bırakabilirsiniz bu hikaye daha önemli değil gidin ve sevdiklerinize onları sevdiğinizi söyleyin. Birine seni seviyorum demek için bir şey olmasını beklemeyin. Kendi soyadınızdan birini ameliyathane kapısının önünde saatlerce çaresizce beklemeden önce, sizin evinizden, sizin kanınızdan olan biri hastanede yatmak zorunda kalmadan önce, onlara şuan ulaşabiliyorken gidin ve sarılıp sevdiğinizi söyleyin. Çünkü ne zaman ulaşmanızın zor olacağınızı bilemiyorsunuz. Her sabah sanki son defa sarılıyormuş gibi sarılarak uğurlayın. Çünkü son sarılacağımız anın ne zaman olduğunu bilmiyoruz. En son onu evde mi bekleyeceğiz ameliyathanenin önünde mi, en son işten okuldan dönmesini mi bekleyeceğiz hastaneden dönmesini mi bilmiyoruz. O yüzden lütfen rica ediyorum gidin ve küs olsanız bile söyleyin. Bu sizden hiçbir şey eksiltmez. İnsanlar sevgiden güç alır aksine. Biz aciziz. Sevgiye muhtacız. Unutmayın sevgide bilgi gibidir. "karşındakine öğretebildiğin kadar bilgilisindir" karşındakine sevgini hissettirebildiğin kadar onu seviyorsundur. Lafta sevmeler çok ama siz onları sevdiğinizi hissettirin. Ailenizin ve sevenlerinizin değerini anlamak için onları kaybetmeyi beklemeyin lütfen. Çünkü her şey geç olduğunda sevginizi mezar taşına söylemektense ona söylemeyi tercih edeceğinizi anlayacaksınız. Tekrar bu gecikme için sizden özür dilerim. Bunu bir nebze olsun telafi edebilmek için uzun bir bölüm yazdım. Umarım beni anlar ve de bölümü beğenirsiniz :)

İyi okumalar dilerim :)

Gaye'den:

Gürültülü açılan kapının sesiyle gözlerimi aralamaya çalıştım. Gerçekten artık gözlerimi açmak bile çok zordu benim için. Çok fazla kaldıramadığım göz kapaklarımın yanında bulanık görmem yüzünden birkaç kez daha perdeyi indirip kaldırdım. Bileğimde hissettiğim dokunuşlardan dolayı oraya bakmaya çalışsam da odaklanmak ve net görmek çok zordu. Birkaç denemedin sonunda gözlerimden olumlu sonuç aldığımda bileklerimin çözüldüğünü ve bir adamın ayaklarımı çözmekte olduğunu gördüm. Uzandığım beton parçasının üzerinde zorla oturur konuma geçmem cılız iniltilerimle sonuçlandı. Kadrajıma Alper girdiğinde ufak bir ürperdi vücudumu esir aldı. En son dün ona bir teklif sunmuştum o ise bir şey demeden gitmişti. Sanırım bunu kabul etmedi ki bana tekrar işkence yapmak için demirleri çözdürdü. Ah lanet olsun! Daha ne kadar gidecek böyle? Bu gidişle benim bedenim daha fazla şey kaldıramayacak. Ama ben böyle ölmek istemiyorum. Kimsenin bulamayacağı bir yerde bedenimin çürümesini istemiyorum.

"Ağlama."

Duyduğun tanıdık sesle gözlerimi Alper'e çevirdim. Onun dediği talimatla elimi yanağıma götürdüğümde fark ettiğim ıslaklıkla ağladığımı idrak ettim. Hadi ama gerçekten de böyle bir yerde olup birazdan işkence göreceğimi bildiğim halde ağlamama mı istiyordu bu? Bu adam gerçekten ruh hastası. Hiçbir şey demeden yine gözlerimi kaçırdığımda birkaç adımla bana yaklaşıp kolumdan tutup ayağa kaldırmaya çalıştığında istemsizce inledim. Kollarımın her yeri kesiklerle, morluklarla dolu olması ve neredeyse sağlam bir noktası bulunmaması bunu garip bir hale getirmiyordu.

"Ne kadar zayıfsın sen."

Alper'in sesini duyduğumda şaşkınlığımla birlikte zihnimi sorguladım, doğrumu duymuştum? Alper'i daha önce hiç bu üslupla konuştuğunu duymamıştım. Sanki. Sanki arkadaşıyla konuşuyor gibiydi. Gözlerinden benden bir cevap beklediğini anladığımda kurumuş dudaklarımı aralayıp:

TEK BAŞIMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin