12.6.14

128 11 4
                                    


                                                                                                                                                                                        12.6.14

Ne yapacağım bilmiyorum, J. Sana böyle seslenmemden nefret ederdin, ne zaman sana J desem bana bağırırdın. Hatta bazen o kadar ısrar ederdim ki, kovalamaya başlardın. Asla yakalayamazdın.

Geri dön, Juliet. Eğer geri dönersen beni yakalamana izin vereceğim, söz veriyorum. Hatta istemezsen bir daha asla sana J demem. Yemin ederim.

Bugün provadan önce Ashton'la konuştuk seni. Seni çok özlediğini, sen gittiğinden beri hiçbir şeyin doğru ilerlemediğini söyledi. Olabildiğince az belli etmeye çalışıyormuş ama o da bu kadar ağır bir yükün altından kalkamıyormuş. Ben de ona böyle olmamızın seni geri getirmeyeceğini açıkladım. Kafasını salladı ve gitti. Galiba ağladı biraz.

Farkındayım Juliet. Biz ne kadar üzülürsek üzülelim gelmek senin elinde değil. Hiçbir zaman olmayacak. Ama belki Tanrı bu halimize üzülür ve seni bize geri göndermek ister?

Luke yeni bir arkadaş edindi. Kız seninle çok zıt, ama farklı bir çekiciliği var. Asla senin yerini tutamaz , ne Luke için ne de herhangi birimiz için. Sen bizim kalbimizsin, Juliet.

Ve ben kalbimi geri istiyorum. Benim onun attığını, benimle olduğunu hissetmeye ihtiyacım var.

Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar iyi bir prova yaptık. Sen gittiğinden beri hiçbir şey yapmak gelmiyordu içimizden. Ama provadan sonra Luke'un yüzü düştü. Eminim ki yaptığımız en iyi prova olduğunu düşünüyordu. Nedenini soramadım çünkü tekrar ağlamaya başlamasından korktum.

Oradaki işim bittikten sonra her zamanki gibi bir bara gittim ve bir viski söyledim. Viskiden nefret ederdin. Daha çok teenage içkilerden hoşlanırdın. Ben de sırf sen seviyorsun diye her seferinde katlanırdım. Elimden geldiğince belli etmezdim. Ama bazen anlıyordun, konuyu değiştirip yüzündeki sivilceyle dalga geçiyordum.

Özür dilerim Juliet, bir daha sivilcenle dalga geçmeyeceğim.

Seni ve seninle içtiğimiz o garip ve anlamsız içkileri özledim. Ama en çok seni özledim.

İçki içince biraz canım açmaya başladı. Ben de biraz para bırakıp barı terk ettim. Köşeye sindim ve ağlamaya başladım. Kaç saat o şekilde ağladım bilmiyorum. Kendime geldiğimde eve gitmek istemedim. Çünkü aramızda kalsın, Luke'u görmek canımı acıtıyor. Piercingi, uzadığında kestirmesi için binlerce nasihat verdiğin sarı saçları, neredeyse bir yıldır göremediğim ve senin belki Luke'tan daha çok sevdiğin gamzesi... Onda seni görüyorum, Juliet. Buna dayanamıyorum. Saatlerce Luke'a sarılıp ağlamak istiyorum ama bunun ona iyi gelmeyeceğini, aksine daha da dibe batıracağını bildiğim için kendimi sıkıyorum.

Son zamanlarımızda durmadan kavga ediyoruz. Yapımcılarla ve kendi aramızda. En çok Ashton ve Luke kavga ediyor. Daha doğrusu Luke susuyor, Ashton bağırıyor. Gittiğindeyse Luke bana dönüp, "ben bir şey yapmadım, biliyorsun değil mi? Bana güveniyorsun değil mi Cal?" diyor. Ben ona güveniyorum. Ama bize olan güvenini kaybetmiş olmandan çok korkuyorum, Juliet.

Seni daima seven dostun,

-Calum

                                                                                                                                                                                        13.6.14

Luke hastaneye kaldırıldı. Çok üzgünüm Juliet, bana güvenmemekte haklısın. Ona sahip çıkamadım. Onun iyi olmasını sağlayamadım.

Bir kadın geldi Luke içerde uyurken, saçma sapan sorular sordu. Onu Liz'in gönderdiğini söyledi ve Luke'a ne olduğunu anlatmamızı istedi. Kimseden ses çıkmayınca ben konuştum.

"Juliet onu bıraktı. Sadece onu değil, hepimizi bıraktı."

Anlamayan bakışlarla bizi süzerken çocuklara baktım. Hepimiz gözlerimiz dolu dolu kadına bakarken zar zor sorabildim "siz kimsiniz?"

"Ben Liz'in bir arkadaşıyım. Psikoloğum ve burada kaldığınız süre içerisinde Luke'a göz kulak olmam istendi."

Ashton'un "onun göz kulak olunmasına ihtiyacı yok! Biz yanındayız ve idare ediyoruz. Juliet'i konuşup onun canını acıtmayın" diye bağırmaya başladı. Sonra duvarları yumruklayarak koridorda gözden kayboldu.

Gördün mü? Hiçbir şey sandığımız kadar iyi gitmiyor. Her şey bok gibi. Bunun sorumlusu sen değilsin, seni bizden alan herhangi her şey. Biliyorum, kelebek. Sen gitmek istemedin. Onlar seni götürmeye zorladı. Keşke o an yanında olsaydım. Belki de şu an o psikolog yerine hastane odasına sen girerdin ve Luke'a deliler gibi bağırmaya başlardın. Hatta sen burada olsaydın, Luke hastanede olmazdı. Uhm, belki de olurdu. Çünkü bilirsin, o Luke ve ne zaman ne yapacağı belli olmuyor.

Şimdi gitmeliyim kelebek. Luke'un yardıma ihtiyacı olabilir ve Ashton'u bulmalıyım.

Seni seviyorum    

-Calum

Yeniden merhaba. 2 yıl falan geçti sanırım aradan. Yazmayı özlediğim kadar yazdıklarımı okumayı özlemişim. Bugün bir mesajla geri döndüm. "2 yıl geçti ama ben hala bir umut bekliyorum Turn Back'i, belki benim gibi bekleyenler de vardır. Lütfen devam et."  Garip hissettim. Gerçek hissettim. O okuyucuyu kıramayıp tekrar başladım. Yazmayı bırakmıştım çünkü kitap biliyorsunuz, ölümle alakalı ve ben bu kitabı yazarken çok sevdiğim iki kişiyi kaybettim. Toparlanmam uzun sürdü. Hatta hala toparlayabildiğim söylenemez ama yazınca kendimi iyi hissettiğimi fark ettim. Neyse, uzatmayacağım. Umarım beğenirsiniz, sizi çok seviyorum.

Ah, özellikle senin yorumlarını özledim, benim ilham kaynağım Yaren.

Turn Back ● HoodWhere stories live. Discover now