-3-

54 6 7
                                    

Selamlarrr, uzuuun bir zamandan sonra yepyeni, bomba bir bölüm ile geldik...
Bir önceki bölümden bu yana iki hafta geçti, özlemişiz burayı. :)
Bu bölümü Vote ve Yorum yağmuruna tutmayı unutmayın... :)
Ege ve Ceren, Siz Okurları Çok Seviyor... :)

Iyi Okumalar... :)

...

Ikiside yüzlerine atılan soğuk su ile ayıldı. Neye uğradıklarını şaşırmışlardı, hemen etraflarına baktılar.
Etraf bomboştu, bir deponun içindeydiler, kolları ve ayakları bir sandalyeye bağlanmıştı. Önlerinde iki tane adam duruyordu.

Ikisinin de  ağzında bant vardı,konuşamıyorlardı. İleriden bir adam ikisine doğru gelmeye başladı. Iri yarı, kısa saçlı, kısa boylu bir adamdı. Ilk önce adama sonra da birbirlerinin yüzüne baktılar, ikiside aynı fikirdeydi. Yanlarında duran adamların patronları, aynı zamanda telefonda konuştukları adamdı. Karşılarındaki  adam, çocukların yanlarındaki adamlarına kafasıyla bantları çıkarmalarını söyledi. Adamlar kafasıyla patronlarını onaylayıp ağızlarındaki bantları çıkardı.

Karşıdaki adam:

- "Bu ikisinin iplerini çözüp odama getirin." Dedi.

Yanlarındaki adamlar ikisini bağlı olduğu sandalyeden çıkartıp, kollarından tutarak patronlarının odasına götürdüler. Çocuklar adamın masasının karşısındaki koltuğa oturdu.

Karşıdaki adam alaycı bir ses tonuyla :

- "Evet, size demiştim. Şimdi oyun sırası bende..." dedi.

Öykü korkarak sordu:

- Ne istiyorsunuz bizden?

Adam cevaplamadı. Sadece güldü.

Adamın bu umursamaz gülüşüne Caner sinirlendi ve yerinden ani bir hareketle kalktı, ama çok hızlı kalkınca farketmeden önündeki sehpanın üzerinde duran vazoyu yere düşürerek kırdı.

Adam Caner'in yüzüne sert bir ifadeyle baktı ancak Caner umursamadı ve:

- "Söylesene! Ne istiyorsun bizden?" diyerek adama çıkıştı.

Adam da oturduğu koltuğundan kalkarak sert bir ses tonuyla:

- "Kes sesini be! Hem gelip milyon dolarlık antika bir vazoyu kır, hemde bana benim odamda sesini yükselterek konuş!" diyerek bağırdı.

Adam çok sinirlenmişti, kapının önünde duran adamlarına seslenerek:

- "Bu ikisini evlerine götürün, şimdilik bunlarla daha fazla uğraşamayacağım!" dedi.

Adamlar, patronlarını başıyla onayladı ve ikimizi kollarımızdan tutarak arabaya bindirdiler.

Yaklaşık yirmi dakika sonra evin önüne geldiler. Adamlardan birisi arabadan indi ve arka kapıyı açıp ikisini de evin önüne attı. Yere düştüklerinde ikisinin de canı çok acımıştı ve çok sinirlenmişlerdi. Caner hemen olduğu yerden kalkıp cebinden telefonunu çıkarttı ve 155'i tuşladı.

Öykü, Caner'i durdurmaya çalışarak:

- "Caner! Ne yapıyorsun?"dedi.

Caner o an ki sinirle Öykü'yü ittirdi. Farketmeden fazla ittirdiği için,  yere düşürdü ve Öykü'nün
ayağının burkulmasına sebep oldu. Öykü yerde ağlıyor ve ayağını tutuyordu. Caner hemen yoldan geçen bir taksiyi durdurdu. Taksiye ilk önce Öykü'yü bindirdi, sonra da kendi bindi. Hastaneye gittiler. Hemen Öykü'yü kucağına alıp hastaneden içeri girdi. Hastanede biraz bekledikten sonra doktorun odasına girdiler.

Doktor Öykü'yü muayene ettikten sonra:

- "Kırık olabilir, bunu kesin olarak anlayabilmemiz için bir röntgen çekmemiz gerek."dedi.

Öykü yattığı yerden kalktı ve Canerle birlikte doktorun odasından çıktılar.
Öykü, Caner'in omzuna tutunarak röntgenin çekileceği yere gitti.

Röntgeni çektirdikten sonra, sonuçları alıp tekrar doktorun odasına çıktılar.
Doktor röntgen sonuçlarına baktı ve Öykü'ye döndü ve:

- "Ayağında sadece ufak bir ezilme var. Bir ay boyunca ayağa kalkmamalısın.Ayağını çok oynatmaman gerekiyor bu yüzden sargı odasına gidin ve ayağını sarsınlar."dedi.

Öykü,Caner'e tutunarak sargı odasına doğru yol aldı.Sedyeye oturup ayağının sarılmasını bekledi.İşlemler bitince de taksiye binerek eve doğru yol aldılar.

Bugün çok fazla olay başlarından geçmişti.Caner takside hepsini düşündü.Başlarına neler geleceğini,nasıl baş edeceklerini düşündü.Düşüncelerinden Öykü'nün sesiyle ayrıldı:

- "Caner inmemde yardımcı olur musun?"
- "Tabii ki."
Caner taksi ücretini orta yaşlardaki adama uzattıktan sonra Öykü'yü kucağına alarak eve çıkardı.

İkisi de bugün yaşadıklarını unutmak istiyordu.Az çok başlarına geleceklerini tahmin edebiliyorlardı.Ama ellerinden gelen sadece olayları akışına bırakmaktı.Yorucu bir günün ardından sadece sıcak yataklarında uyumak istiyorlardı.Uyuyup sadece unutmak...

Sabah ilk önce Caner kalkmış, Öykü için kahvaltı hazırlamıştı, elinde tepsiyle Öykü'nün odasının kapısını tıkladı ve içeri girdi, Öykü çoktan uyanmış telefonuyla oyun oynuyordu.
Elinde tepsiyle içeri giren Caner'i görünce sevindi, karnı çok açıkmıştı. Hemen Caner'in elindeki tepsiyi aldı ve yemeği yemeye başladı.

Caner:

- "Ne yapacağız Öykü, bu adamla nasıl baş edeceğiz?"

Öykü yemeğe saldırdığından Caner'i duymamıştı bile. Yaklaşık on beş dakika sonra yemeğini bitirdi.

Caner aynı soruyu tekrarladı:

- "Ne yapacağız Öykü, bu adamla nasıl baş edeceğiz?"

- "Bilmiyorum Caner, çok korkuyorum ben."

Oda da bir süre sessizlik oluştu, iki dakikanın sonunda sessizliği Caner bozdu:

- "Ben kendi odama geçeyim artık, sen de biraz dinlen."

Öykü, Caner'i başıyla onaylandıktan sonra, Caner odadan çıktı.
Öykü ile odaları yan yanaydı. Odasına girdi, kapısını kapattı, yatağına uzandı ve uzun uzun düşünmeye başladı...

...

Evvvettt, bir bölümün daha sonuna geldik... :)
Bölümü beğendiyseniz aşağıdan vote ve yorum atmayı unutmayın.
Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle hoşçakalın 👋👋👋

Ege ve Ceren, Siz Okurları Çok Seviyor... :)

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 25, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Katil AranıyorWhere stories live. Discover now