Taksi yolculuğu uzun sürmüştü ve galiba taksiciye bir aylık maaşını ödemiştim. Arabam yoktu ve otel şehrin daha kırsal bir yerindeydi. Bir saatlik yoldu. Haliyle çok tutmuştu.
James'in klasik arabası kapının önündeydi. Gerildim.

En iyisi hiç olmamış gibi davranmaktı.

İçeri girdim. Bugün son rütuş günüydü. Herşeyi kontrol edecektim. James hissetmiş gibi kalabalığın arasından arkasını döndü ve bana gülümsedi. Aynı şekilde karşılık verip ona yaklaştım. "Selam." dedim gülümsemesi genişledi ve aynı sözle karşılık verdi. "Başlayalım mı?" dedim ve cevap vermesini beklemeden eşyalara yöneldim. Neredeyse herşey istediğim gibiydi.

Tabloların bazılarını yerini değiştirdim, bibloları ve diğer zırvaları hallettim. Diğer odalarda buna göre yapılacaktı. Odayı halledince müdür odasını -James'in odasından bahsediyorum- hallettim. Burayı harika sütlü kahve ve meşe ile yapmıştık. Her yer cam pencereden oluşuyordu ve harika bir sadeliği elde etmiştik.
Tatminle sırıttım.

Gösteri salonu zaten açık hava olduğundan taştı ve yapabileceğim birşey yoktu. Tamamladığıma kanaat getirip tekrar James'i bulmak için etrafta gezindim. Deniz kenarındaydı. Kendi plajlarını sarmaşıklarla süslemelerini söylemiştim ve kapılarda ve şemsiye saplarında renkli çiçeklerle sarmaşıklar sarmışlardı.
Bu diğer otellere nispeten ayrıcalıktı kendi bölgelerini de işaretlemiş oluyorlardı.

Yanına ulaşınca omzuna dokundum. Hava soğuktu ve burda deniz esintisinin ortasında durmak delilikti. "Soğuk." dedim düşüncelerimi dile getirmek adına. Elleri siyah kumaş pantalonun cebindeydi. Üstünde sadece takımının ceketi vardı. Ben mi utanmasam kürk giyecektim.

Omuz silkip cevap vermedi. Bende onu sıkmak istemedim. Güçlü duruşunun ve dik omuzlarının ardında anlaşılan duygusal bir adam vardı. "Peki, benim işim bitti." deyince bana döndü. Beyaz teni soğuktan kızarmıştı. "Şimdiye kadar ki en eğlenceli işimdi." deyince kıkırdadım. Bir de bana sorsaydı. Onunlayken bir saniye gülmeden durduğumu hatırlamıyordum. "Açılışta baş konuğumuzsun." dedi. Kafamla onayladım. Harika Junior'ı davete getirmek zorundaydım!

"Görüşürüz James." deyip kollarımı açtım ve tereddüt etmeden boynuna sardım. O benim arkadaşımdı. Kolları birkaç saniye sonra sırtıma dolandı ve sıkıca sardı. Düzleştirilmiş açık saçlarımda hareketlenme hissedince bunun onun eli olduğunu anladım. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ancak ayrıldığımızda ağlamak istedim.

Eğer Junior böylesine beni fethetmemiş olsaydı onu severdim.

Bir iki adımımı geri atıp elimle veda ettim ve arkamı döndüm. Taksiye binip geri döndüm.

⬇ ⏬ ⬇ ⏬⬇ ⏬ ⬇ ⏬

Yeni işim için bir eve uğradım ve sonra Nate'e haber vererek eve döndüm. Yorulmuştum. Eve gidince ilk önce mis gibi kokular karşıladı beni sonra koşarak kucağıma atlayan Davi. "Tek başıma çok sıkıldım Tris." deyip dudak büktü. Ona güldüm. Saçlarını öptüm. Junior hâlâ görünmüyordu. "Üstümü değiştikten sonra seninim bebek." deyince yüzünü buruşturdu. Kucağımdan inip "Bir daha öyle dersen kusacağım." deyip kendini bayılırmış gibi koktuğa attı. Kahkaha atıp yukarı çıktım.

Üstümdeki palto ve elbiseden kurtuldum. Üstüme giymek için birşeyler bakarken şarkı mırıldanmaya başladım. Sonunda tayt ve basit bir örgü kazakta karar kıldım. Belki Davi'yi dışarı çıkarırım diye düşünmüştüm bir an ama bunun için çok yorgundum. Ayağıma evde giydiğim peluşları giymek için koltuğa oturduğumda gözlerim kapıya ilişti ve irkildim. Junior belindeki havluyla beni izliyordu.

PUZZLE  (Neymar Jr)Where stories live. Discover now