✄ Aptal Kafalı Asil

8.7K 356 23
                                    

Mer-ha-ba

BÖLÜM DÜZENLENMİŞTİİİİR

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Odamı darma dağın etmiş siyah pantolonumu arıyordum. Hayır yani bir insan nasıl bu kadar inat olabilir ki? Dolabında bir sürü pantolon var al onlardan bir tanesini giy. Ne uğraşıyorsun. Ama yok, Asil bey illa siyah pantolonu giyecek. Kendimle konuşmam bittiğinde anneme seslendim.

"Anneee! Siyah pantolonum nerede?" merdivenden ayak sesleri gelince telaşlandım. Eğer bu odayı bu halde görürse ben bittim. Net bittim!

Odaya girdiğinde gözlerini pörtletti. Ellerini beline koydu. Sonra kafasını bana çevirdi. İşte şimdi maraton başlıyor.

"Oğlum bu odanın hali ne! At mı koşturdun. Bir pantolon böyle mi aranır. Dolapta bir sürü pantolonun var. Al giy bir tane. Çabuk topluyorsun odayı. Ben senin hizmetçin miyim. Bu evde bir sürü iş var hangi birine koşayım. On tane elim yok benim. Ahtapot muyum ben ayol....... " gibi daha bir sürü kafamı şişirecek sözle odadan ayrıldı.

O kadar haklıydı ki... Kendime kızarak işe koyuldum.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Odayı yarım saatte toplayıp kendimi yatağa bıraktım. Nöbete geç kalmıştım. Annem odaya girdiğinde etrafı bir güzel süzdü. Sonra beni baştan aşşağıya süzüp sırıttı. Yanıma gelip yanaklarımı sıkmaya başladı.

"Oy kurban olurum seni verene. Analar neler doğuruyor. Şu yakışıklılığa bak. Karizmaya bak. Ay ben doğurdum ben! Bir de evlensen. Sen de çocuk yapsan. Bana da torun gelse." şu son üç cümleden sonra gözlerimi devirdim. Annemin ellerinden kurtulup ayağa kalktım.

"Anne pantolon."dedim hatırlatırcasına. Annem yüzünü buruşturup yan gözle bana baka baka dolaba ilerledi. Elini dolabın içinde gezdirdikten sonra siyah bir şeyi çıkartıp yüzüme fırlattı. Yok artık! Hadi canım!

"Anne sen ciddi olamazsın!" bunları söylerken annem çoktan odadan çıkmıştı.

"Körsen ben ne yapabilirim oğluşum." diye bağırdığında bana sokulan laftan ben 'evlen oğlum, toru oğlum' cümlelerini anlamıştım. Ki öyle demek istemişti zaten.

Üzerimi hemen değiştirip aşağıya indim. Gözlüğümü masanın üstünden alıp anneme seslendim

"Anne ben çıkıyorum." annem de koşa koşa yanıma geldi. Ve elime bir kutu tutuşturdu.

"Asil bu kutuyu Semih oğluma götür. Yarın akşama bize gelsin. Tamam mı?"

Kafamı tamam anlamında aşağı yukarı sallayıp evden çıktım. Neredeyse benden çok seviyordu Semihi. Arabaya binip hastanenin yolunu tuttum.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Odama giriş yaptığımda Semih'in koltukta horul horul uyuduğunu gördüm. Derin de onun videosunu çekiyordu. Beni görünce hemen kamerayı kapatıp cebine koydu.

"Hocam hoş geldiniz." dedi.

"Hoş buldum Derin. Sen acile in. Bende uyandırayım şu gereksizi." dedim. Kafasını sallayıp çıktı. Semih'in tam dibine girdim.

"Semih!! Zekeriya hoca seni odasına çağırıyor!" diye bağırdığımda sıçradı ve ayağa kalktı. Etrafa bakınırken de söylenmeyi ihmal etmiyordu.

"Noldu ya! Ne yaptım ben, neden çağırıyor!"

"Sakin ol. Şaka yaptım." dedim gülerek. Sonra bana dönüp uykulu gözlerle yüzüme baktı ve yine eski yerine oturdu.

"Böyle şaka mı olur Asil ya." elimdeki kek dolu kutuyu kucağına koydum.

"Annem sana kek yolladı. Yarın akşam bize yemeğe gelmeni istiyor." kutuyu eline alıp ayağa kalktı.

"Vay Emel teyzem benim ya." diyerek kekleri ağzına tıkıştırırken ben de önlüğümü soyunma odasından almak için koridora çıktım. Şu önlüğü odamdaki askılığa asmayı adrt haline getirmem gerekiyordu.

Soyunma odasına vardığımda bu sefer kapıyı çaldım. Malum, içeride soyunma kabinleri olmasına rağmen, ortalık yerde üstünü değiştiren bir baş belası olabilir. Ses gelmeyince içeriye girdim fakat bankların üzerinde uyuya kalmış ufaklıkla karşılaşmayı beklemiyordum. Yanına ilerledim. Çok masum bir yüz ifadesi vardı. Arada sırada çattığı kaşları uyurken bile çatıktı. Kim bilir ne görüyordu? Saçının bir tutamı yüzünü kapattığı için elimle geriye doğru attım. Ellerini başının altına koymuştu. İster istemez gözlerim dudaklarına kaymıştı. Hayır tabiki de yine onu öpmek istemiyorum(!). Hemen ayağa kalkıp dolabıma yöneldim. İçinden önlüğümü alıp dolabın kapağını kapattım.

"Hocam siz ne zamandan beri buradasınız."

Ona doğru döndüm. Biraz sinirini bozmaktan zarar gelmez.

"Sen adımı sayıkladıktan beri burdayım." dedim ciddi bir şekilde.

"B-ben sizin adınızı mı sayıkladım?" dediğinde kendimi tutamayıp gülmeye başladım. O ise bana kaşları çatık bir şekilde bakarak ayağa kalkıp bana doğru yaklaştı.

"Dalga geçiyorsunuz değil mi?"

Evet anlamında kafamı sallarken bir yandan da önlüğümü üzerime geçiriyordum. Bana sinirli haliyle bakmaya devam ettiği sırada bacağımda bir acı hissettim. Bana tekme atmıştı. Az önce!

"Duygu ne yapıyorsun?" dediğimde gözlerini devirip kapıya doğru ilerledi. Ben de zor bela peşinden yetişip kolundan tuttum. Bana dönünce.

"Bak Duygu benimle iyi geçin. Son senende sınıfta kalmak istemezsin ne de olsa? Değil mi?"

Birden yüzü düştü. Telaşlı bir şekilde konuşmaya başladı.

"Hocam ben sizden nasıl özür dilesem, yani gerçekten özür dilerim. Ben yani refleks olaraktan şey oldu yoksa ben sizin bacağınıza neden tekme atayım değil mi. Yani şimdi şöyle ki.... "

Nefessiz bir şekilde konuşmaya devam ederken onu öptüm. Evet ben onu öpmüştüm. Nasıl oldu ne ara oldu bilmeden öpmüştüm. Sebepsizceydi. Yada belki susması içindi. Uzun zamandır gözlerim dudaklarındaydı. Bunu biliyordum ama onu bu şekilde öpeceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. Ne olduysa birdenbire olmuştu zaten. Ah! Aptal Asil! Ne yaptığını sanıyorsun sen! Salak herif!

Kendimle kavga ederken ayırdım kendimi ondan. Gözlerimi kaçırarak odayı terk ettim. Allahım ben iflah olmaz bir pisliğim.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Bir doğumdan daha çıkmıştım ve aşırı yorgundum. Üzerimdeki ameliyat zımbırtılarını çıkartıp odama geçtim. Masamın üzerinde bir davetiye vardı. Elime alıp inceledim. Zekeriya hoca yemek veriyormuş. Gelmek zorunluymuş. Yemek pazar günü olacakmış. Aşırı yorgunluğumdan dolayı sandalyeme oturdum, kafamı masaya koydum ve düşünmeye başladım. Bu gün Duyguyu öptükten sonra onunla hiç karşılaşmadık. Ne bekliyordun ki? Yanına gelip bir daha yapsana Asil demesini mi?

Bilmiyorum, bu kızda beni çeken bir şey vardı. Belki gözleri, belki iyi niyeti. Ya da dik başlılığı. Arada bir aklıma düşüyordu bu kız. Tuhaftı ve tatlıydı.

Ah be baş belası ufaklık bana neler hissettiriyorsun hiç bir fikrim yok ama senin yanında aklımı kaybettiğim kaçınılamaz bir gerçek. Kaçmıyorum da zaten. Sindirmeye çalışıyorum sadece.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Güm güm güm👊👊👊👊

Okadar malca bir bölümdü ki. Allah'tan değiştirdim de gözleriniz kanamadı okurken. Düzenlerken kafayı yiyerek düzenliyorum. Hayatımda hiç bu kadar gülmemiştim. Herneyse. İyi okumalar diyeceğim ama okurken ne kadar iyi hissedebilirsiniz bilemiyorum jzkslslşss

😎😎😎😎😎😎😎

STAJYER BAŞ BELASIKde žijí příběhy. Začni objevovat