Eczaneden çıktığımda yağmur yağıyordu. Ceketimin kapüşonunu kafama geçirip sokağın köşesinden döndüm. Artık yavaş yavaş sonbahar yüzünü gösteriyor diye düşünürken karnımın ağrısı büyük bi sancıyla yine beni uyardı. Kasıklarıma bıçak darbeleri atılıyordu sanki her ay yaşadığım bu işkence beni git gide bitiriyordu üstelik içtiğim haplarsa hafife alınır durumda değildi. Geçen ay olduğum ameliyat yüzünden ağrılarımın geçmesi gerekirken dahada fazlalaşmıştı. Yine bi uyarı daha.. karnımı tutup olduğum yerde kalakaldım bu sefer ki daha acımasızdı. Bulunduğum yerde duvara yaslanıp gözlerimi kapattım. Sancının geçmesini beklemekten başka çarem yoktu yoksa bir adımda daha atsam yere yığılacaktım. Bir süre orda öylece durduktan sonra sokağın başından bir ses geldi... hırçın bir ses. Hemen kendimi toplayıp sesin geldiği yere baktım 2 adam vardı ve birbirlerine bağırıyordu havanın karanlık olmasından dolayı yüzleri belli olmuyordu ama seslerden anladığım kadarıyla biri gençti. Sokağın kenarında öylece durmuş çaresiz bir şekilde onlara bakıyordum çünkü ağrı yüzünden bir yere kımıldayamıyordum. Onlarında beni görmesi imkansızdı bulunduğum yerde sokak lambası yoktu ve oldukça karanlıktı belki bendeki rahatlık bu yüzdendi. Birbirlerine hala bağırıyorlar üstelik seslerini dahada yükseltiyorlardı bu tartışmanın iyi bir yere gitmeyeceği her halden belliydi en sonunda biri diğerine yumruğu geçirdi artık sabırsız bir ortam olduğunu farkedip burdan gitmem gerektiğini anladım yoksa görgü tanığı olabilirdim ve buna hiç gerek yoktu. Karnımı tutup arkama bile bakmadan kendimi zorlatarak hızlıca yürümeye çalıştım ve yumruk sesleri daha ağır bir şekilde yükseliyordu. ben ise tuhaf bir şekilde hiç birşey hissetmiyordum ne korku ne tedirginlik işte hapların beni bitiriyor oluşu burdan belliydi koca bir hissizlik ya da vücudum kendini sadece ağrıya endekslemişti. Hızlıca yürümeye çalışsamda ağrı buna izin vermiyor beni olduğum yerde çivilemek istiyordu sesler bi anda kesildi arkamı dönüp bakmak istemiyordum nasıl bir manzarayla karşılacağım hiç belli değildi. Bi inleme yükseldi;
- Ahhh! Seni şerefsiz piç kurusu!
Arkama bile bakmadan yürümeye devam ettim.
- Kimse yok mu? Ah! Yardım edin.
Hala yürüyordum.
Ta ki sokak lambasının altına gelene kadar. Kabak çiçeği gibi ortada parlıyordum resmen. Beni farketmemesi için adımlarımı hızlandırdım adama her ne olmuşsa karışmak istemiyordum kendi derdim bana yeterdi. Bu düşüncem ne kadar acımasızca olsada bizi bu hale getiren kötü insanlardı. Kimseye güven olmazdı.
- Kimse yok mu? Aah!
Hala inlemeye devam ediyordu. İnsanlık dürtülerime yenilip arkama dönüp baktım. Adam yerde uzanmış yatıyordu ve eliyle karnının altını tutuyordu ve parmaklarının arasından kan sızıntıları akıyordu gözlerim fal taşı gibi açıldı bu kadar ciddi bişey olduğunu tahmin etmiyordum. Şuan nerdeyse onunla aynı pozisyondaydım ama benim parmaklarımın arasından kan akmıyordu ve yerde yatmıyordum eğilip karnıma baktım benden daha kötü durumdaydı hatta ağrısı benden daha fazla. Dayanamayıp ona doğru yürüdüm yaklaştığımda ise üstünde siyah ceket vardı kafasında kapüşon geçiliydi ve yüzü diğer tarafa dönüktü gözleri kapalıydı yüzü karanlıktan belli olmuyordu ama uzaktaki sokak lambasından biraz olsun seçebiliyordum durdum bir süre öylece baktım napacağımı şaşırdım bir şekilde yardım etmeliydim yoksa ölebilirdi. Cesaretimi toplayarak biraz daha yaklaştıktan sonra karnımı tutarak dizlerimi yere koydum ve titrek elimle omzuna dokundum bilincini kontrol etmek için seslendim.
- Şey... iyi misiniz?
Gözleri açıldı ve kısa bir inleme çekti. Karnına baktığımda kanı duraksız bir şekilde akmaya devam ediyordu. Naptığımı bilmeden boynumdaki fuları çıkardım yaraya basmak için kanlı elini kaldırdım ve kuvvetli bir şekilde fuları tampon yapar gibi yaraya bastım bu sefer inlemesi uzun ve çaresiz oldu. Elim yaraya basmaya devam ederken adamı kaybetmemek için onunla konuşmaya çalıştım adam dediğim ise nerdeyse benim yaşıtlarımda vardı neden böyle ipsiz sapsız işlere bulaşmıştı ki. Hemen ambulansı aramak için telefonu elime aldım saat gözüme ilişti 23.17 sahi bu saatte dışarda ne geziyordum ben? Ambulansı arayıp bulunduğumuz mekanı söyledikten sonra acele etmelerini söyledim. Bu kadar iyilik yeterdi ha? Artık gitme vaktiydi. Elimdeki fularla bastığım yaraya bi kez daha sertçe bastım bu sefer hiç bir ses gelmemişti nabzını kontrol ettiğimde yaşıyordu. Ama baygındı. Kanlı elini alıp fularla birlikte yarasının üstüne koydum. Uzaktan siren sesini duyduktan sonra karnımı tutup olduğum yerden doğruldum şiddetli bir ağrı beni dürttü tamamen kendi ağrımı unutmuştum. Yavaş adımlarla olay yerinden uzaklaştım...

SADEWhere stories live. Discover now