4.TURUNCU

473 208 184
                                    

Selam! Nasılsınız? Bu bölüm olayların gelişmeye başlayacağı bölüm. Umarım bölümü seversiniz. Haftada iki bölüm atıp yakın zamanda bütün bölümleri yayımlamayı düşünüyorum. Ardından şu anda yazmakta olduğum fantastik kurgumu haftada bir olacak şekilde yayımlamaya başlayacağım. Keyifli okumalar dilerim!✨

Bölüm Şarkıları:
Pera - Ne Ala
Ceylan Ertem - Nilüfer

Bir şelalenin gürül gürül akışında hayat bulan doğanın taze gürültüsü eşlik etti kalbime. Şelalenin içine karışmış büyüklü küçüklü kaya parçaları savruldu. Küçük parçalar en fazla göğüs kafesime çarpıp geri dönerken büyük parçalar benliğimi benden alıp götüren kıvılcımlara şahitlik etti. Gözlerinin acıyarak göz yaşı yerine kan akıtmasına neden oldu şelalenin. Şelale oluk oluk kan akıttı. Kiminin içindeki maviliği kırmızıyla lekeledi, kiminin yaşamına devam etmesi gereken kızıllığı damarlarına taşıdı.

Savunmasız yakalandığımız mutluluklar sonumuz mu olurdu? Anlık yaşadığım mutluluklarla doydum ömrüm boyunca. Son zamanlarda bu farkındalıkla birlikte sessiz sedasız geçmesini izledim. Paylaşmak, sürekliliğini arttırmak adına bir umut olurdu. Kalbine kezzaba daldırılmış bir hançer saplamaktan ne farkı vardı peki bunun?

Damarına zehir dolu bir şırınga enjekte et ve seni yavaş yavaş öldürmesini bekle.

İşte umut buydu.

Camın pervazına oturmuş yazdığım şiiri gözden geçirdim sabahın ilk ışıklarında. Mersa hala battaniyeye sıkıca sarılmış uyur vaziyetteydi. Gece sık sık uyanmalarım üzerine erken kalkıp ateşi var mı diye kontrol ettim ve terlesin diye üzerine battaniye örttüm. Erken önlem aldığımızdan olsa gerek halsizlik harici bir hastalık belirtisi göstermemişti. İçimin rahatlığına sırtımı yaslayarak şiirime zaman ayırdım. Bu buz mavisi için yazdığım ilk şiirdi ve henüz stabil bir duygu yoğunluğunda olsam da iyi iş çıkarttığımı düşünüyordum. Eskiden Umut'a olan aşkımı hatırlayarak yazardım şiirlerimi. Bir süre sonra hatırlamanın acı vermesi nedeniyle bıraktım tabii. Bu sefer şiir yazarken içim rahattı.


        Bir buz mavisi yabancı çıkageldi hülyama,

       Susuzdum, erittim harelerindeki buzulları.

       Soğuktu, döktüm avuç içlerime birkaç damlasını.

       Bıraktı ardında soğuğun yangınını.

       Nicesi hülyalar gördüm, nicesi susuz kaldım,

       Lakin ben böylesine hiç yanmadım.

       Velhasıl kelam, karlar buza dönüştü.

       Tekrar erittim, kana kana içtim harelerini.

       Doymayacağımı bile bile,

       Her defasında yine, nice yinelere,

       İçtim harelerinden,

       Kana kana,

       Doymayacağımı bile bile.

       Yanacağım yinesine.

Defteri yavaşça kapatıp bacaklarıma yasladım. İstanbul, soğuğu ve kar yağışını abartmış olmalıydı. Dondurucu soğuk hiç geçmeden sürdü, kim bilir kaç gün daha sürecekti?

SOĞUĞUN YANGINI Where stories live. Discover now