6. Romeo ve Juliet

6.8K 976 61
                                    

Lea'nın Anlatımı

On dakika kadar caddelerde gezindikten sonra, nihayet zil çalmadan biraz önce okula yetişebilmiştim. Son sınıfların koridoruna aceleyle gittiğimde sıkışık bir trafikle karşılaştım, öğrenciler sürü gibi dolapların önünde toplanmış, bugünkü derslerinin kitaplarını alıyorlardı. Şükürler olsun ki, tam da görmek istediğim kız benim uzun, mavi dolabımın önünde sabırla bekliyordu. Ben ona yaklaşırken telefonuyla uğraşmaya devam etti.

"Selam Marissa," dedim, buraya gelirken tırmanmak zorunda olduğum merdivenlerden dolayı hafiften nefes nefeseydim.

Hızla kafasını kaldırdı, gözlerinde meraklı bir ifadeyle bana baktı. Büyük ihtimal dün o gittikten sonra neler olduğunu merak ediyordu. Kilide şifremi yazdım ve dolabım klik sesi çıkararak açıldı. İçerde kitaplarımın çoğu ve kalem kutum duruyordu. Şanslıydım ki, dün eve götürmemiştim. Yine de dolabı açar açmaz gözüme takılan kenarda duran katlanmış, küçük bir not olmuştu; büyük ihtimal dolabımın dişli deliklerinden içeri atılmıştı.

"Selam, nasılsın?" diye sordu Marissa, sesi endişeliydi.

"Im, evsiz olduğumu hesaba katmazsak iyiyim." Takınabildiğim en iyi gülümsememi ona gönderirken nota uzandım.

Arkasındaki dolaba yaslandı, "Biliyorum çok üzgünüm, bu berbat bir şey olmalı. Yine de bir şeye ihtiyacın olursa ben buradayım."

Zoraki gülümsemem yerini gerçeğine bıraktı. "Ah, benim için üzülme. Ben iyiyim, endişelenmene gerek yok." Önemli değilmiş gibi elimi havada salladım, ancak sorunlarım kafamda dönüp duruyordu.

Parker'lardan sonra nerede kalacaktık? Nereden para bulacaktık? Hayatımızın bir nebze normalleşebilmesi için daha ne kadar zaman geçmesi gerekiyordu? Bu soruları aklımın gerisine gönderdim ve elimdeki notu incelemek için başımı eğdim. Buruşuk, küçük kağıt parçasında karışık bir el yazısıyla şunlar yazılmıştı:

Selam, Lea. Akşamki partime gelir misin? Sekizde başlayacak.

Widow Yolu, No: 16, Brentary.
İstediğin kadar arkadaş davet edebilirsin.
Nick Convey

Pekala, geçtiğimiz son yirmi-üç saat garipti, ancak hiç bu kadar garip olmamıştı. Nick Convey'i size anlatabilmem için gerekli iki kelime vardı, altın çocuk — yakışıklıydı ve bir karizması vardı, oldukça atletikti. Bu okulda futbolla ilgilenen bir kişinin bile okul takımında Nick olduğu için mutsuz olduğunu düşünmüyordum.

Bu durumda bana garip gelen şey ise onu pek tanımıyor oluşumdu. Eğer doğru hatırlıyorsam, birkaç yıl önce bir dönem boyunca onunla laboratuvar partneri olmuştuk. Fazla konuşkan biri değildi, ve ben de kimyayla ilgili olmayan hiçbir konuyu açmaya kesinlikle yeltenmemiştim. O yüzden, neden birden bire beni partisine davet ediyordu ki?

"Ris, şunu oku." Ona notu uzattım.

Alelacele okuduktan sonra, o da kafası karışmış bir şekilde bana baktı.

"Ne zamandan beri Nick'le arkadaşsınız?" diye sordu, kağıda bakmaya devam ederken.

Omuz silktim. "Hiçbir zamandan beri."

"Pekii." Kafasını kaldırıp gözleri tekrar benimkilerle buluşturduğunda yüzünde muzip bir ifade vardı. "Gidecek misin?"

Mr. Popular and IWhere stories live. Discover now