Bölüm 3 "Derin"

2.3K 189 166
                                    

Sınıfa girdiğimizde dersin kimya olduğunu öğrenerek Pollyanna gibi zıplayarak sınıfa doğru koştum. Kimya, hem en iyi olduğum, hem de eğlenceli bulduğum tek dersti. Tam sıralarımıza oturmuştuk ki telefonum çaldı.

'Geri zekâlı♡' kişisi arıyor...

Ekranda gördüğüm yazıyla ufak çaplı bir çığlık attım. Hoca daha sınıfa gelmediği için cok gürültü vardı o yüzden çok umursamadı sınıftakiler. Bizimkiler, ilk başta bana anlamsız gözlerle baksalar da telefondaki kişiyi görüp onlar da mutlulukla bağırmışlardı. Arayan kişi Derin'di.

Derin de bizim çetedendi fakat bir haftalığına İzmir'e gitmişti tatil için.

"Kankalar dersin boş olduğunu öğrendim!" diyen Can'ı boşvererek telefonu açtım. Herkes telefona yaklaşmıştı Derin'in sesini duyabilmek için.

"İstanbul'dayım!" diyen mutluluk sesiyle telefonu bir kenara atıp sınıfın ortasında bizimkilerle bağırarak halay çekmeye başladık. İkinci dakikadan sonra telefonu yeniden elime alarak Derin'in şu anda olduğu yeri öğrendim. Telefonu kapattıktan sonra çantalarımızı alarak sınıftan çıktık. Derin'i görmek için okuldan kaçabilirdik sanırım.

"Kanka şimdi havaalanına mı gidiyoruz?" diye soran Can'a kısaca kafamı olumlu anlamda salladım.

"Yolda bir yerlerden yemek alsak bari."

O sırada Araf, "Oha! Kanka tam 13 saat 22 dakikadır yemekten bahsetmiyordun! Bu yeni bir rekor!" dedi Can'a, saatine bakarak.

"Kanka ama açım ben ya!" dediğinde, "Tamam şurada çiğköfteci var, çiğköfte alırız ben de acıktım zaten." dediğimde ufak bir mutluluk dansı yapmıştı.

"Yavaş ye, boğulacaksın."

"Size ne? Size ne? İstediğim gibi yerim, size ne? Benim yemek yeme haklarım var!"

"Tamam oğlum, sakin ol."

"Sakin olamayan benim yani? Sorun bende, öyle mi Araf?"

"Can, iyi misin? Kafan mı güzel lan senin? Ne bu tripler?"

"Ay muayyen günümdeyim zaten! Gelme üstüme!" diyerek kocaman bir ısırık daha aldı üçüncü çiğköftesinden.

"Can, muayyen günün ne demek olduğunu biliyor musun?" dedim gözlerimi devirerek.

"Kanka bilmiyorum ama kızlar sürekli 'muayyen günümdeyim' diyerek haklı çıkıyorlar. Ben de haklı çıkmaya çalıştım." dediğinde gülümsedim. On yaşındaki bir çocuğu anımsatan sözleri, gözlerinin ciddiliğiyle birleşince doğruyu söylediğini anlasam da bir şey demedim. Hemen bir taksi tutup havaalanına gideceğimizi söyledik. Ben, ön koltukta; Can, Bora ve Araf da arka koltuğa oturdular.

Havaalanına geldiğimizde, hemen etrafımıza bakınmaya başladık.

En sonunda Can'ın bağırışıyla, Derin'i bulduğunu anladık. Ve hemen yanlarına gittik. İlk Can sarıldı. Ardından sırasıyla; Bora, Araf ve ben de sarıldım.

***

"Özlemişim sizi bee."

"Ya biz de seni özledik, aptal." diyerek sarılabildiğim kadar sarılmaya çalıştım elimden geldiğince. Taksideydik ama bu sefer ön koltuğu Can kapmıştı. Araf, Derin, Bora ve ben de arka koltuğa sıkışmak zorunda kalmıştık.

Eve vardığımızda, okul çantalarımızı bırakarak salona geçtik.

"Film izleyelim mi?" bu soru Araf'dan gelmişti.

"Komedi izleyelim."

"Bence gerilim izlemeliyiz."

"Yo, bilim kurgu mükemmel."

"Romantik olabilir."

"Fantastik daha iyi bro ya." hepimiz farklı tür istiyorduk.

"Ben uyuyacağım ya." dedim en sonunda esneyerek.

"Aynen benim de uykum geldi." diyen Derin'le beraber bizimkilerin 'Hangi film türü daha iyi?' konulu tartışmasını bırakarak odamıza gitmiştik. Bora, Araf ve Can bir odada, Derin ile ben de bir odada kalıyorduk. E, öğrenciyiz ulan biz. Herkese ayrı oda düşeceğini mi sandınız?

***

Uyandığımda yanağımın, daha doğrusu kafamın üzerinde bir ağırlık hissettim. Gözlerimi açtığımda, bu ağırlığın, Derin'in ayağı olduğunu fark ettim. Önemli bir şey değilmiş yani.

Bir dakika! Derin'in? Ayağı? Kafamda?!

"Lan!" Bağırarak yataktan kalktığımda, Derin şokun etkisiyle yere düştü. Kafasını tutarak, "N'oldu ya?" Dediğinde sinirlerim bozuldu, gülmeye başladım.

"Ya ayağın ile bütünleşmişim resmen kızım! Yakında küçük küçük Mişa ve ayak karışımı bebecikler seveceksiniz." Dememe kalmaz, ciddiyetini hiç bozmadı. Bakışları ayaklarına döndü.

"Sol ayağımla mı? Sağ ayağımla mı?"

"Sol." Dedim, onun ciddiyetine şaşırarak. Sol ayağını, yüzüne olabildiğince yaklaştırdı.

"Demek beni aldatırsın, ha?" Demesiyle, gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Beni beni, Bihterini! Ay, yani Derin'ini!" Bir süre sustu. Ben de sustum. Yaklaşık dört saniye süren bu sessizligin sonunda, kaşları çatıldı.

"Demek onu çok seviyorsun, ha? İyi, peki. O zaman git, onun ayağı ol." Diyerek yere bıraktı ayağını. Yine birkaç saniye bekledikten sonra da, "Neden gitmiyorsun? Bırakamıyorsun beni değil mi? Ayyy aşkımm!" Diyerek bedeni el verdiğince sarıldı ayağına. Ardından bana bakarak, "Ne bakıyorsun be?" Dediğinde sabahtan beri tuttuğum kahkahamı serbest bıraktım.

"Tamam tamam, bir yemek yiyelim, kahvaltı yapalım ya acıktım." Diyerek banyoya ilerledim, yüzümü yıkamak için.

"Sen de iyice Can'a benzemeye başlamışsın he!" Yüzümü yıkarken bunu söyleyince, su gözüme girdi.

"Lan, gözüme su kaçtı! Ve evet, bu yıl Can'a bayağı benzemeye başladım. Neyse, gözüm acıdı!"

"O sadece su, Mişa. Abartma." Diyerek yanıma geldi ve gözlerini devirerek, beni kenara çekti.

"Çekil bi şuradan. Ben de yüzümü yıkayayım."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 11, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AnonimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin