Biralar ve Göz

25 4 0
                                    

Dr. Sayko'yla Aslanım'da güllü bira içiyoruz. Önümüze konmuş tabaktaki her patatesin üstüne bir dilek kurdelesi tutturulmuş. Yan tarafta üç cüce, kurdukları basketbol dergisinin içeriği üzerine konuşuyor. Arkamızdaki masa yedi uyurlar tarafından kapatılmış, uyuyorlar mışıl mışıl...

"Bu yolun dümdüz olması saçma," diyor Dr Sayko. "Engebeler, komik tuzaklar falan konulsa güleriz burda ne güzel."

Bir şey demiyorum. Aklıma gelen başka bir şeyi evirip çeviriyorum o sırada. Yanımızdan, binlerce insan mal mal bakarak geçip duruyor.

"Artık diğer boyutu keşfetmenin zamanı geldi bilader," diyorum. "Dünya gereğinden fazla kalabalık oldu. En azından İstanbul. İstediğimiz zaman şak diye geçer, orada içeriz biramızı sessiz sessiz."

"Diğer boyutta bizim aynı kalacağımızı nerden çıkarıyorsun?" diye omuz silkiyor Dr Sayko. "Belki başka bir şeye dönüşücez."

"Boyut değişiminde insanın da değişeceğine dair bir veri yok elimizde."

Bir süre bir şey söylemeyip sonra ağır ağır şöyle diyor: "Bu beni pek rahatlatmadı."

Biramızdan senkronize olarak birer yudum alıp keskin keskin birbirimize bakıyoruz.

"Diğer boyutta belki kaybettiklerimiz de olur," diyorum. "Beraber takılırız istediğimiz zaman."

"Bence sen diğer tarafla diğer boyutu karıştırıyorsun."

"İkisinin aynı şey olmadığını nereden biliyorsun?"

"Ben bu tür detaylarla ilgili değilim işin esası. O tarafa biraları da geçirebilecek miyiz onla ilgiliyim."

"Bundan emin değilim."

"Sandalyeler de var ayrıca... Bi de manzara nasıl olacak, o da önemli..."

"Google'dan bi araştırırız bu akşam..."

Garson o sırada yanımızda bitip, bir kağıt uzatıyor Dr Sayko'ya. Bakıyor Dr, başını şüpheyle kaldırıp, gözlerini iyice bir kısarak.

"Bu ne?"

"İçeriden birisi sana bir not gönderdi," diyor garson.

"Bana not mu gönderdi?"

"Evet."

Eline alıp burnuna doğru yaklaştırarak görmeye çalışıyor Dr Sayko. "Bu anlaşılır bir şey değil," diyor sonra.

"Çok fazla yaklaştırdın, biraz uzakta tut," diyorum.

Kağıdı vücudundan dışa doğru açarak bir daha okumaya çalışıyor. "Ayağa kalkıp İstiklal marşını okursan çok seviniriz. Bir dostlar."

Bana bakıp sinirli bir şekilde yine garsona dönüyor Sayko. "Bir kere burada imla hatası var. Bir dostlar yazılmaz. Hem kimmiş bunlar?"

"Bunu söyleyemem, kusura bakma," diyor garson ciddi ciddi. Şaka yapıp yapmadığından hâlâ emin olamıyorum. Dikkatle yüzüne bakıyorum. Allah Allah!

"O zaman onlara siktirip gitmelerini, evlerinde de benim için Irak marşı okumalarını söyle," diyor Sayko, içeriye tehditkar bir bakış sallayarak. "İşe bak be!"

Bozuluyor birden garsonun suratı. Boynunu sinirli bir şekilde büküp nefes aldıktan sonra "İstiklal marşını küçümsüyor musun arkadaşım?" diyor. "Demek istediğin o mu?"

Noolduğunu şaşıran Dr. "Ne alakası var yaa!" diyor avuçlarını öne uzatarak. "Ben sadece bir piçin bana şaka yapmasına ifrit oldum. Kim bu yavşaklar? Söylesene sen bi..."

Hayali Sohbetler BürosuWhere stories live. Discover now