BU BENİM FİNALİM

1.4K 28 15
                                    

BU BENİM FİNALİM

Hayır!!

Zeynep zeynep iyi misin aç gözlerini aç gözlerini Yetiştireceğim seni hastaneye bir şey olmayacak ölmeyeceksin! Bırakma kendini tamam mı tut tut bırakma kendini sakın sakın bırakma kendini."

"Yardım edin biri yardım etsin oğlum ölüyor hadi hadi " , haykırışlarında boğuluyordu Emir.

"Karım hamile! Kaza yaptı kanaması var! Kaza yaptı,karım hamile kurtarın onları,kurtarın onları!"

"Hadi sen dünyanın en azimli en güçlü kadınlarından birisin! Hadi yine inat et, yine iddialara gir benimle,yine kazan o iddiaları,sana söz veriyorum gideceğiz buradan yeterki oğlumla dön bana..."

Beklemenin ağırlığı hiç bu kadar ezmemişti Emir Kozcuoğlunu bugüne dek, çığlıklarında sesizleşmişti... Dünya,dünya ne zaman durmuştu? Bir kez daha allahım ne olur onlara bir şey olmasın diye geçirdi içinden ameliyathanenin kapısı açılırken...

Hiçbir şeyin ama hiçbir şeyin önemi yoktu duymak istediği o kısacık cümleden başka "ikisi de iyiler"..

....

"Poyraz ölmez..."

Ciğerlerinin nefessiz kalışını hissederek attı kendini bahçeye....

Ah Muhsin Ünlünün,

"olamaz dedim son nefesini alıp da vermeyince, verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz " dizeleri geldi aklına anlamsızca. Anlamlandıramıyordu...algılama kabiliyeti yok olsun istemişti,hiçbir şey olmak istemişti, hiç olmak... Poyraz daha hiç nefes almamıştı... hiçlikte boğulmak istedi..nasıl son nefesini verebilirdi ki?hıçkırıkları ve gözyaşlarıyla isyan ediyordu hiç olmak,hiç olmak ,hiç olmak.. istedi. Tüm rasyonel bulguları bir kenara itip tekrar yaşamak istedi her şeyi, en başa dönmek...

Kaç saat geçmişti.. kaç dakika... bir önemi var mıydı? Etraf şafağın ilk ışıklarıyla aydınlanmaya başlamıştı. Güneş güneş neden doğuyor diye düşündü kendi karanlık hücresinden, güneşi batırmayı arzulayarak. Gecenin en zifiri tonuydu Emir artık, işte işte şimdi söküp atabilirdi kalbini, onu en çok hissettiği zamanda, hissettiği acının şiddetine dayanamayarak söküp atabilirdi kalbini... tıpkı onun gibi karanlığa gömülmüş olan Zeynep geldi aklına saatlerdir oturduğu banktan ayağa kalkarken. Olabildiğince güçlü durmaya çalışıyordu, peki güçlü durmasına gerek var mıydı artık? yaşayabilmek için kalpsizleşmeliydi.... hissizleşmeliydi. İşte asıl şimdi yaşıyordu kabusunu, kalan tüm gücüyle bedenini kontrol etmeye çalışıyordu, çaresizliğin yükünü omuzlamış, umutsuzluğun altında ezilmiş bir biçimde hastane koridorunda Zeynebin alındığı odaya doğru yürürken...yürüdü yürüdü...yürüdü, o yol hiç bitmesin istedi yürürken, hayatının sonuna dek o yolu yürümek ve o odaya hiç ulaşmamak.

Kapı kolunu yavaşça Çevirdi,

Zeynep uyumuyordu ama yanındaki hemşirenin dediklerini o kadar dikkatli dinliyordu ki Emir'in odaya girdiğini fark etmemişti bile... hiç beklemediği bir zeynep gördü Emir, adeta huzuru gözlerine hapsetmiş bir Zeynep...

"Bebeğin zarar görmemesi için şimdilik doktor Bey'in kullanmanızı istediği ilaçlar bu kadar" dedi hemşire...

"Bebeğin zarar görmemesi" İşte bu cümle kurulmasının hemen ardından büyütmeye yetmişti Emir'in gözbebeklerini.Merakla bakıyordu odadaki zeynep ve hemşireye "anlayamadım" derken. Sesin geldiği yöne doğru kafasını çevirdi Zeynep, sonunda gelebildi diye düşünerek.

"Poyraz zarar görmesin diye ağır ağrı kesiciler kullanmıycam..." dedi açıklık getirerek duruma, Emire hiç olmadığı kadar kırgındı, onun yüzünden yaşanmıştı tüm bunlar oğluyla hayatları tehlikeye girmişti. Onu bu sefer kolay kolay affetmeyecekti, artık her şeyden yorulmuştu, Emir asla düzelmeyecekti,verdiği hiçbir savaşın gerçek galibi olamayacaktı Zeynep...

Zeymirin Sonunu Bir De Benden DinleyinWhere stories live. Discover now