Bölüm 19

93 17 39
                                    



Kasvet alabildiğince karanlıkta yankı bulmuşçasına ısrarcı bir atmosfer. Penceresiz bir odanın tek bir lambası yanıyordu. Arada sönmesi daha da kasvete boğuyordu. Geniş ve hafif ıslak bir zemin, her ışığın değmesiyle gözlerde hafif parlaklığa neden oluyor ve karanlığın hakim olmasıyla hayal oluyordu.

Tam ortaya konumlandırılmış bir sandalye, ışıktan uzakta olmasına rağmen yanıp sönmesinin loşluğunun altında. Başı önünde saçları yüzüne düşerken gözlerinden yaşlar yanaklarında süzülüyordu. Genç kız parmaklarını kımıldatmak için son enerjisiyle çabaladığı esnada bileklerinin acısıyla dudaklarını dişledi.

Ayaklarını kımıldatmak istediğinde ise aynı acının etkisiyle gözlerini sımsıkı kapadı.

"Aslında sırrını biliyorum, ama biraz oyun oynamaktan zarar gelmez..."

Sesle irkilen genç kız gözlerini açtı başını kaldırdı. Nereden geldiğini anlamaya çalışıyor ve aynı zamanda derin derin nefesler alıyordu.

Korkunun iliklerine kadar işlemesi peki ya çaresizlik? İşin içine çaresizlik eklendiğinde asıl korkunun ortaya çıktığı kesin bir yargı.

"Bu ses o ses değil... Kim bu nerede?"

Sağına ve soluna baktıktan sonra yutkundu ve gözleriyle daha detaylıca bakmak için baktığı yerlere tekrar döndü. Başını tam sola çevirdikten sonra arkasına bakmaya çabaladı. Bir karartının hareket ettiğini gördüğünde kalp ritmi hızlandı.

"Kimsin?"

Işık tamamen kapandıktan sonra genç kız yüzünde bir nefes hissetti. O an nefesini tuttu ve gözlerini açtı. Elleri genç kızın yüzüne dokunduğunda, gözlerini kapattı.

"Aslında sana daha büyük sürprizim var.

Kızın ayak bileğine dokunduktan sonra ayağa kalktı ve ışığı açtı. Geniş odanın sol köşesinde konumlandırılmış bir sedye...

İlaçların bulunduğu masaya gitti ve şırıngayı ayarladı. Tekrar kızın yanına döndüğünde iğneyi gösterircesine havasını aldı.

Ceylin'in gözleri büyüdü ve korkuyla dudakları titredi.

"İstemiyorum bırak beni! Lanet olsun sana!"

Bağırırken sandalyede çırpınıyordu. Şiddetini artırdığında sandalye yan tarafa düştü. Saçları zeminin ıslaklığından nasiplenirken genç kızın bağırtısı odayı inletti.

Kızı saçlarından tuttuktan sonra başını kendisine doğru çevirdi ve kendisi de kıza doğru eğildi.

"Şimdi uyuyacaksın ve belki uyandığında eski senden geriye hiç bir şey kalmayacak."

Ceylin şaşkınlıktan ağlamayı bıraktı ve yutkundu. Babasının yaptığı deney aklına geldiğinde gözleri yere yöneldi. Gözlerini hiç kırpmadan yutkundu ve derin bir nefes aldı:

"Neden bana bunu yapacaksın? Ne yaptım ben sana! "

"Sana ne yapacağımı anladın mı küçük hanım?"

Bir anda babasının ona verdiği emaneti düşündü ve onun yaptığı deneyleri. Her şey daha net belirginleşirken gözlerinde, adamın yüzünü fark etti.

"Sen, sen osun!"

"Hahaha ağır şok geçirdiğini söylediklerinde şaşırmıştım. Baban seni neden seçti hiç düşünmedin mi? Diğer kardeşlerin değil de sen? "

Adam şırıngayı kızın koluna batırdı, gözleri buğulanmaya başladı ve bedeni de uyuşmaya. Adam kızın kollarını ve ayaklarını serbest bıraktıktan sonra kucağına aldı. Sedyeye yatırdı hala gözleri açık olan genç kızın kulağına yaklaştı:

"Bu hayatı sen istemedin biliyorum ama yaşayacaksın..."

**************************************

Dokuz silahlı adam Boran ve arkadaşının etrafını sardılar. Elleri tetikte en ufak yanlışta sıkmaya hazırlar.

Elrod derin enfes aldı ve pantolonunun kemerinde ki silahı çıkarıp önlerine attı. Doğru izleri takip etmek için karanlık tarafı seçmekten başka seçenekleri olmadığını daha iyi anlıyordu Boran.

Her bir adamın gözlerinin içine baktıktan sonra konuşmaya girdi:

"Ben Boran Duruhan. Neden burada olduğunuzu tahmin edebiliyorum."

"O halde bizimle gelmeye razısın öyle mi?"

"Evet."

Ellerini pantolonunun cebine koyan sarışın ve gözleri ela olan orta yaşlarda ki İngiliz tek kaşını kaldırdı ve:

"Nasıl olurda bir dedektif mafyayla gelmeye hemen razı olur."

Boran derin bir nefes aldıktan sonra sarışına yaklaştı ve gözlerini kırpmadan ela gözlere baktı.

"Ben sadece bir dedektif değilim. İnsanlık vasfım kariyer vasfımdan önce gelir. Tabi bundan ne anlarsın bilemiyorum. Şimdi gitmemiz gereken yere gidelim."

"Sen bana emir mi ?-"

Boran cümlesini tamamlamasına izin vermeden tekrar konuşamaya başladı:

"Sadece patronunun sana verdiği emri yerine getirmeni bekliyorum. "

Dudaklarını öfkeyle titretirken dişlerini sıkıyordu. Derin bir nefes aldı ve başını hafif sağa eğdi.

"Bin arabaya."

Boran yavaş adımlarıyla arabaya ilerlerken adamın önünde bir anlık durdu ve gözlerine baktı. Yürümeye devam ederken bakmaya da devam ediyordu. Arabanın kapısını açan kumral saçlı Boran'nın omzundan tuttu. O esnada Boran bakışlarını kumrala çevirdi elini tutup adamın yüzünü arabaya yapıştırdı:

"Şunu asla unutmayın ben sizin esiriniz değilim! Bir anlaşma yapmaya geliyorum..."

Evet Arkadaşlar 19. Bölümle devam ediyoruz. Okunurluk ve beğeni artıyor teşekkür ederim herkese lakin yorum yapsanız mutluluğuma mutluluk eklersiniz.

İlk Davam: Kuyu PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin