-2-

2.7K 134 71
                                    


Bu günde diğer günlerin tekrarıydı. Yani sabah erkenden Lestrade elinde bir dava dosyasıyla yanlarına gelmiş,olay Sherlock'un dikkatini çekmişti. Ve sonuç olarak şu anda suç mahalindeydiler. Sherlock her zaman olduğu gibi bu sefer de suçluyu bulmuş ve Lestrade'e kim olduğunu söylemişti.

Sherlock olayın detaylarını polise anlatırken John onu bekliyordu. Tam da bu sırada sokakta bir haraketlilik oldu. Siyah bir araba Johnun önünde durduğu restoranı taradı. Restoranın bütün camları yere inerken insanlarda koşuşturmaya başladı. Her kesin gözü oraya dönerken,maviler tek bir kişiyi arıyordu. Arıyordu ama lanet herifi hala bulamıyordu. İçinden ona orda durduğu için küfür savururken,gözleri yerde yatan adamı gördü. Bu oydu. John.

Acele adımlarla yanına koştu. Başını hemen elleri arasına aldı. Johnun gözleri ona endişeyle bakan gözlere çevrildi.

"John! John sakin ol! Sakin ol tamam mı!? Şimdi ambulans gelecek"

John hafif gülümseyerek zorla elini kaldırıp Sherlock'un yüzünü okşadı.

"Eğer bana bir şey olursa-"

"Sana bir şey olmuycak izin vermicem"

" Hayır Sherlock bu-bunu bile-mez-sin"

" Ben her şeyi bilirim. Unuttun mu?"

Sherlock'un acıyla karışık gülümsemesine John buruk bir tebessümle karşılık verdi.

"Sadece...dinle. Eğer ölürsem,şunu bil. Seni seviyorum. Hemde çok"

John son sözü söyledikten sonra yavaş  yavaş göz kapakları kapandı. Sherlock'un bütün bağırmalarına rağmen,gözleri kapandı.

                      *****

Tam 2 saat. John'un ameliyatda olduğu ve Sherlock'un kalbinin atmadığı 2 saat...

Her ne kadar yarasına baktığında ölümcül olmadığını anlasada,bu duygudan kendini arındıramıyordu. Neydi bu duygu? Korku? Endişe? Sevgi? Aşk? Aşk? Ona aşıkmıydı? Yok daha neler(!)

Evet ona bakınca içi ısınıyordu

Evet gülüşü ondaki her şeyi yıkıp geçiyordu

Evet uyuyunca çok masum görünüyordu.

Evet onun yanındayken huzurlu hissediyordu.

Ah,kimi kandırıyordu ki,John Watson'a deli gibi aşıktı işte.

Ama şimdi gözlerine aşık olduğu adam,gözleri kapalı bir şekilde yoğun bakımda makinelere bağlı yatıyordu.

Shelock içinde adeta savaş verirken,ona yakınlaşan ayak seslerini de duyuyordu. Adım sesleri yakınlaşırken,başını çevirmeden konuşmaya başladı.

"Geciktin Mycroft"

" Tabi ki gecikmedim. 2 saat önceden burdaydım."

Sherlock o kadar yorgundu ki ona cevap vermeyi tercih etmedi. Mycroft onun gibi yoğun bakımın önünde durup,makinelere bağlı yatan askere baktı.

"Restoranı taramakta maksat zengin bir iş adamını öldürmekmiş."

" Biliyorum"

Mycroft bir süre ona baktıktan sonra konuşamaya başladı

"Sana aşık."

" Biliyorum"

" Sende ona aşıksın."

Sherlock bir anlık şokla,ona bakan kardeşine döndü.Yüzünde adlandıramadığı bir gülümseme vardı. Sherlock buna çok takılmayıp sorusunu yöneltti.

"Nasıl anladın?"

" Haraketlerin seni ele verdi küçük kardeşim."

"  Bu mümkün değil. Hiç kimse anlayamazdı.!"

" Benim dışımda. Bak Sherlock bunları seni küçük düşürmek için söylemiyorum... Sadece,mutlu ol,tamam mı?"

Sherlock ona şaşkın gözlerle bakarken,abisi ona küçük bir tebbesümle karşılık verdi.Mycroft gözlerini ondan ayırıp,yoğun bakıma baktı ve konuşmaya başladı.

"Bence artık ona itiraf etmenin zamanı geldi."

Sherlock abisinin sözleri üzerine gözlerini yoğun bakıma çevirdi. Ve elinde olmayarak gülümsemeye başladı. Yüzünde yamuk bir gülümsemeye John ona bakıyordu.

                        ****
John yerinde rahatsızca kımıldanıp,arkasındaki yastığı düzeltti. Hastaneden çıkalı neredeyse 1 hafta oluyordu. Ama hala tek kelime bile konuşmamışlardı.Bu durumda canını fena halde sıkıyordu.

John aklındaki bu düşünceleri kovalarken,Sherlock elinde John'un ilaçları ve bir bardak suyla yanına geliyordu. Evet bu da Sherlocktan beklenilmeyecek bir şeydi. Sherlock ve birine ilgi göstermek. Gerçekten kulağa yabancı geliyor ama Sherlock tam 1 haftadır bu işle meşguldü.
John Sherlock'un getirdiği ilaçları içdikten sonra,Sherlock gitmeye yelteniyordu ki,John onu kolundan tutup üstüne düşmesini sağladı. Artık nefesleri bir birine karışıyordu.

"Bence artık kaçmanın bir anlamı yok"

" Kaçmak mı? Kimden? Senden mi?"

" Hadi Sherlock,aptalı oynamayı bırak."

" Benim bir aptal olduğumu sen söylemiştin."

John hafifce gülümsedikten sonra gözlerini ona dikti

" Hadi Sherlock,oyun oynamanın zamanı değil"

" Oyun oynadığımı kim söyledi?"

" Sherlock!"

" Tamam,tamam. Ne söylememi istiyorsun?"

" Sana söylediğim sözün karşılığını duymak istiyorum"

" Hangi sözün?"

" Duymak mı istiyorsun?"

" Belki."

John Sherlock'un çapkın gülümsemesine karşılık dudaklarına yaklaştı ve  fısıldadı.

" Seni Seviyorum Moron."

" Bende seni seviyorum. Hemde çok"

İkisi de buna gülümserken,Sherlock John'un yakınlaştırdığı dudakları arasındaki mesafeyi yok edip,dudaklarını onun gülüşü üstüne kapadı.

Özlem dolu bir öpüşmeden sonra ayrıldılar. İkiside gülümsedikten sonra Sherlock başını John'un kalbinin üzerine koydu. Johnsa, elini yumşak buklelere daldırdı.

Ve artık hiç bir şey onları ayıramayacaktı...

Dayanamadım yazdım :D

Johnlock || One shots ||Where stories live. Discover now