zwei ✿ turtle meat

En başından başla
                                    

"Kimsin?"

Hala aynı pozisyonda durmuş beni incelerken alaycı bir tavırla dudaklarını kıvırdı. Yoksa aklını kaçırmış bir deli miydi? Belki de antik bir kabiledendi ve birazdan beni pişirip yemek için ailesinin olduğu yere götürecekti! Ama o zaman Korece biliyor olması oldukça garip olmaz mıydı? Ah neler düşünüyordum böyle!

"Asıl sen kimsin? Şuanda evimde izinsiz duruyorsun."

Kaşlarımı çatarak ona tuhaf bakışlar atarken kafamı çevirerek şuanda oturduğum yere ardından etrafa baktım. Devasa bir meşe ağacının üzerinde oldukça güzel inşa edilmiş ağaç ev vardı. Benim oturduğum yerse o evin hemen altındaki, bir sürü odunun dizili olduğu yerin yanıydı. Burası...ev olamayacak kadar garip ama bir o kadar etkileyiciydi.

"Burada kaldığına inanacak kadar aptal değilim."

"Neden kalamazmışım? Sorun mu teşkil ediyor?"

Hazırcevap. Fazla kurnaz ve oldukça gizemli. Karnımdan yeri göğü inletecek kadar büyük bir gurultu kopup günlerdir süren açlığımı bana büyük bir alarmla hatırlattığında derin bir nefes alarak sabretmeye çalıştım. Fazla eforum yoktu ve muhtemelen bir süre sonra tekrar bayılacaktım.

"Kayboldum." dedim artık lafı uzatma gereği hissetmeden. Ne de olsa her türlü ölecektim. Bir yamyamın akşam yemeği olmamda bir sakınca göremiyordum.

"Demek kayboldun..." diye mırıldandı oturduğu yerden kalkarken. Ayağa kalktığında boyunun bir kıza oranla uzun olduğunu fark ettim. "Peki şimdi ne yapmayı planlıyorsun?"

"Nerede olduğumu öğrenebilirsem..." ben de onun gibi ayağa kalkıp arkamdaki tozu silkeledim ve kafamın arkasındaki esrarengiz sızıyı umursamadan devam ettim "bir şeyler yapabilirim sanırım."

Ve ardından tekrar büyük bir gurultu ağaçların arasında yankılandı. Ah, açlıktan ölüyordum.Kızarmış tavuklar, baharatlı etler, ddeokbokki, bulgogi, hatta ramen... Bir sürü yiyecek gözümün önünden geçerken ağzımın suyu akacaktı fakat su da içmediğimden akacak bir salyam yoktu.

"Fort Mcmurray yakınlarındasın. Sana verebileceğim tek bilgi bu, daha ayrıntılısını inan ben de bilmiyorum."

"O dediğin yere nasıl gidebilirim peki?"

Önce biraz durup yüzümü inceledi ardından hesaplama yapıyormuş gibi gözlerini kısarak öylece baktı.

"Sanırım oraya gitmen için tüm ormanı aşman gerekiyor. Eh bu halinle de ancak oraya ölün ulaşır."

"Bana yardım et..." kolunu tuttuğumda önce elime ardından bana kısa bir bakış atarak durdu ardından son gücümle devam ettim "Lütfen, yardımına ihtiyacım var. Burada ölmek için çok gencim."

Önce kolunu elimden kurtardı ardından düz bir ifadeyle benden uzaklaşırken "Bence şuan ilk hedefin buradan kurtulmak yerine karnını doyurmak olmalı." diyerek tekrar bana dönüp ellerime işaret ederken olumsuz anlamda kafasını salladı.

"Üstelik ellerine yere düştüğün sırada sarmaşık zehri bulaşmış..." ve o lafını tamamlayamadan yanağım kaşındığı için elimi oraya götürmüştüm ki acıyla çığlık atarak yerimde tepindim. "Bir tarafına sürme, oldukça yakıyor...diyecektim."

➳➳➳

Aramızdaki mesafeyi koruyarak onu oldukça ürkütücü olan bu ormanlık alanda takip ederken henüz adını bile bilmediğim bu yabancıya nasıl güvenebildiğimi sorguladım içten içe. Tamam, belki şuan seçeneklerim çok mükemmel değildi fakat ya daha kötü bir şey yapıyorsam kuşkusu beni oldukça rahatsız ediyordu. Aptal Yoongi, daha kötü ne yaşayabilirsin, yani bundan daha beteri ne olabilir?

wild child | myg  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin