Lilly'nin akşam okulda kalması gerekiyordu, ona veda edip okul otobüsüne bindiğimde şaşkınlıkla August'u fark ettim. Her okul çıkışı artık ne yapıyorsa oraya giderdi. Yanına oturursam dikkat çekerdi çünkü herkes yalnız takıldığını biliyordu.Bu yüzden önüne oturdum. Bakışlarını ensemde hissedebiliyordum ama dönüp bakmadım. Bizim oturduğumuz yer biraz daha uzaktaydı bu yüzden çoğunluk indiğinde dikkatlice arkaya döndüm.

"Hey, biliyorum yapmamalıyımkf ama aklıma takıldığı için sormak zorundayım." Kaşını hafifçe kaldırdı. "Şu.. yaralanan çocuk.. yaşıyor mu?" İfadesi bir anda sertleşti ve camdan dışarıya bakarak iç çekti.

"İyi. Telefonundan ambulansı arayıp eline tutuşturmuştum, hala konuşabiliyorken.Korkusundan ötmemiştir, güven bana." Kafamı sallarken rahatladım. Demek ki kimsenin zarar görmesini istemiyordu. Ama kötü işlerini sürdürüyordu.Camdan bakmayı sürdürünce konuşmanın sona erdiğine inandım ve önüme döndüm. Kısa bir süre sonra Old Records'ın önünde durduk ve August yavaş adımlarla kapıya ilerledi. Araç dururken bana döndü ve dudağının sağ tarafı yukarıya doğru kıvrılırken "Görüşürüz." dedi. Daha sonra inmesiyle beraber kapı kapandı. Ondan sonra ben de sakin adımlarla servisten inerek eve yürümeye başladım. August'u takip etme ihtiyacı duymuyordum çünkü çok yüksek ihtimalle bir yere gitmiyordu. Zaten aldığım kararla beraber bunu yapmamalıydım.

Eve girdiğimde şaşırtıcı bi şekilde annemi evde bulamadım. Mutfak masasının üzerinde bir kağıt parçası gördüm ve okudum.

"Cole,yeni bir iş buldum. Öğleden akşama kadar bizim buradaki cafede bulaşık yıkayacağım. 6'ya kadar yokum, beni merak etme.
-Annen."

Kağıdı oflayarak yerine bırakırken babama içimden tekrar küfrettim. Bunların hepsi onun suçuydu. Zaten terzi işleri yüzünden yeterince yoruluyordu,şimdi bir de bulaşık yıkayacaktı. Babama olan öfkemi unutmak için ödevlere bakmaya karar verdim. Yarım saat sonra hala önümdeki notlarla bakışıyorduk ki kapı çaldı. Saate baktığımda henüz 4 buçuk olduğunu fark ettim, yani annem olamazdı. Hızlıca aşağı indim ve kapıyı açtığımda karşımda Lilly'i buldum. Kocaman gülümsüyordu.
"Selam."

"Lilly? Burada ne işin var? Senin evde matematik testleriyle boğuşuyor olman gerekmiyor muydu?"

"Eh, yardım almam gerektiğinden eminlerdi ve en yakın kaynak sendin. Çünkü sen benim "zeki ve çalışkan" arkadaşımsın." Kafamı öne eğerek ofladım ve tekrar kaldırdım.

"Yani aileler arasında da bu ünüm var. Harika."

"Hey, o ünün olmasa gelemezdim. Girebilir miyim artık?" Hafifçe kenara çekilip girmesine izin verdim. Lilly etrafına bakındı. "Bayan Simmons yok mu?" Derin bir iç çekerek kafamı salladığımda Lilly bana endişeyle baktı.
"Cole.. İyi misin?" Böylece ona babamım durumunu anlattım. Zaten babamla ilgili olanları biliyordu bu yüzden onun yüzünde de aynı kızgınlıkları gördüm ve aynı küfürleri duydum. Tabii ki ona August'lu kısmı anlatmadım. Büyük ihtimalle bir süre sonra öğrenecekti ama şu an sırası değildi.

"Bunu size tekrar yaptığına inanamıyorum." Dedi sinirle kafasını sallayarak. "Daha önce yaptıklarını hiçe sayarak hem de."

"Gerçekten endişelenmene gerek yok, annem de ben de alıştık. Yani annem güçlü kalmaya çalışıyor, ama ben annem kadar güçlü olabilir miyim emin değilim.." Lilly'nin elini elimin üzerinde hissettim. Kafamı kaldırıp baktığımda destek verircesine gülümsüyordu.

"Bundan öncekileri atlattıysan bunu da atlatabilecek kadar güçlüsün Cole. Ne olursa olsun yanındayım tamam mı? Eve tıkılmış olsam da." Ona minnetle gülümseyerek başımı salladım.

After Decisions (GAY)Where stories live. Discover now