DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI

En başından başla
                                    

"Senin bir şey söylemene gerek yok Fatih. Gözlerinin içine böyle derin derin bak o hoşlanır. Nazik ol bakarken. Böyle kirpiklerin hareket ederken canı yanacakmış gibi düşün. Adını söylerken buğusu içinizi ısıtsın, arkadaşın bunu hissetsin mutlu olur." Şura bunları söylerken gözlerini Devrim'den ayırmamıştı. Devrim ise bu bakışlardan rahatsız olduğu için çoktan göz bebeklerini Fatih'e çevirmişti.

Bu kızın amacı neydi? Evli olduğunu bildiği halde onu ayartmak için üstün bir çaba sarf ediyordu. İçinden sabır çekerek kızın gitmesini bekledi.

"Devrim ağabeyimin, Asude yengeye baktığı gibi mi?" Fatih bunu bilerek söylemişti. Şura'nın hareketlerinin elbette farkındaydı. Takındığı tavrı desteklemiyordu ve bunu yüzüne vurmaktan asla vazgeçmeyecekti.

Şura içeriye girmek yerine tabure çekerek yanlarına oturmuştu. Devrim ise gerçekten bu kızdan fazla rahatsızdı. Babası ile bu konuyu halletmesi gerekiyordu. Şura, ağabeyinin yanına da gidebilirdi. Hem işten çıkmamış, babası sözünden dönmemiş olurdu, hem de evliliği tehlikeye girmemiş olurdu.

"Devrim ağabey gibi aşık olup olmadığımı bilmiyorum ama değer veriyorum. Öyle bakmayı bende deneyeceğim. Bir kadın olarak sen de onaylıyorsan tamam bu iş." Fatih kızın gözlerine baktı yeniden.

"Ben, sevdiğim adam bana öyle bakarken sanki kalbim göğüs kafesimi delip çıkacak gibi hissettim. Eminim kız arkadaşın da senin sevgini hissedecektir Fatih." Devrim kızın kimden bahsettiğini anlamamıştı. Gaflete düşüp bir saniyeliğine de olsa göz göze geldiklerinde çoktan pişman olmuştu.

"Tövbe estağfurullah. Ne oturuyorsunuz burada? Fatih, ben sana tozları aldır dedim neden burada oturuyorsun?" Bu sözleri Fatih'e değildi. Gözleri genç çocuğu görüyor olsa da sözleri Şura'yı hedef alıyordu.

"Ben sabah aldım tozlarını daha," genç kız söylenince sözünü keserek bağırdı.

"O zaman yeniden alacaksın. Baktın müşteri yok, kalkıp yeniden temizleyeceksin. Ürünler silinmekten yıpranacak ama yine de bırakmayacaksın silmeyi. Benim yanıma gelip oturmayacaksın." Devrim gayet net olduğunu düşünüyordu. Daha ne kadar seni istemiyorum diyebilirdi, bilmiyordu. Şura ise başka âlemlerdeydi. Kendi kafasında kurmayı sevmiş ve asla vazgeçmemişti. Bu zamana kadar Devrim'i hep kendisine ilgi duyan, beğeni ile izleyen biri olarak canlandırmıştı.

Devrim'in ona bakmayışını çevrenin anlamamasına yoruyordu. Az önce ki yükselişini de Fatih'in yanında sarf ettiği sözler ile beğenisinin ortaya çıkacağına yormuştu. Hâl böyle olunca dükkanda çalışmak düşündüğünden de keyifli oluyordu. Dükkânın büyük camından Devrim'i izleyerek işini yapmaya başladı.

Devrim, cebinde titreyen telefonu eline aldığında dün gece Asude'nin çekerek ekran resmi yaptığı fotoğraflarına baktı. İlk defa değildi bu samimi hareketler ama belki de en gerçekçi olanıydı. Daha fazla beklemeden cevapladı telefonu.

"Devrim..." Asude bülbülün âşık olduğu gül misali güzelliğini kocasına gönderirken Devrim mest olmuş bir ses tonu ile konuştu.

"Devrim seni yaratana kurban..."

"Ya deme öyle. O zaman sana kızacağım varsa bile kızamıyorum."

"Yine ne yaptım da kızacaksın?" Burada otururken ne yapmış olabilirim diye düşündü. Az önce beş dakikalık sohbet görünümlü oturma bile Asude'ye ulaşmış olabilirdi. Esma'nın dükkânının önüne duvar ördürmeliydi.

"Hiç bir şey yapmadın. Akşama geç kalma olur mu? Hem sesini duyayım hem de erken gel diyeyim dedim." Sesindeki tını adamın hoşuna gitti.

"Tamam, geç kalmam," telefonu kapattıklarında Devrim şaşkındı. Asude aramıştı ama sarı yosma diye lakap taktığı kızı sormamıştı. Bunun şaşkınlığı ile akşama kadar bekledi.

AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin