BENDEKİ SEN

32 2 0
                                    

İş adamı ve sürekli seyahat ediyor ?
Doktor ve evine çok sık uğrayamadığı için geç cevap veriyor ?
Ve daha tonlarca bahane.... Bir haftadır kafamda neden hala cevap gelmediği ile ilgili senaryolar yazıp duruyorum. Sonuç mu ? Sıfır. Cevap gelmediği için bir sonuca da varamıyorum. Evde okulda son zamanlarda dahada dalgın olduğumu hissediyorum. Ne ? Elbette okula gidiyorum. Depresyonda ve her an bir yerlerde kendimi unutmaya çalışıyor olabilir ama ne yazık ki takip etmem ve yaşamam gereken bir hayatım var. Yani uyumadığım zamanlarda yaşamam gerek bir hayatta denebilir tabi. Alışveriş sonrası evin sokağına girdiğim zaman yan evin posta kutusunu son bir haftadır olduğu gibi yine kontrol ettim. Veeee yine boş. Acaba bana yazmaktan vazgeçmiş olabilir mi? Umarım öyle bir şey olmaz. Nefesimi sesli bir şekilde dışarı vererek evime doğru yol aldım. Ev arkadaşım daha anahtarı kapıya takmadan kapıyı açıp yüzünde her gördüğümde nasıl bu kadar mutlu olabiliyor diye yargılandığım gülümsemesiyle dışarı çıktı. Sanırım gözetleme işinden hala istifa etmedi. Bir süredir peşimde dolaştığının farkındayım. Kendince kendime bir şey yapmama engel olmaya çalışıyor ve bunun içinde dedektif gibi peşimden ayrılmıyor. Hadi amaaaa depresyonda olabilirim ama kendime zarar verecek kadarda kaybetmedim kendimi. Yüzündeki gülümsemesini gram azaltmadan elimden poşetleri alıp içeri girdi. Bende peşinden ilerleyip salona girdim. Yan evin bahçesini görecek şekilde kanepede oturup dışarıyı izlemeye başladım. Posta aracı yan bahçenin önünde durup posta kutusuna beyaz bir zarf bırakana kadarda gözlerimi kaçırmadan izledim. Araç tekrar hareket edip gözden kaybolunca hızla yerinden kalkıp evden çıktım. Bir umutla yine burayı son terk eden ailenin borç için icra mektupları olmamasını dileyerek posta kutusuna elimi uzattım. Zarfın üzerindeki yazıları görünce yüzümde bir gülümseme oluştu. Hızla eve dönüp odama çıktım. Aşağıdan gelen bağırtıları duymazdan gelsem de bu bağırtıların durmayacağını bildiğimden birazdan aşağı ineceğimi bağırıp kapıyı kilitledikten sonra çalışma masama kuruldum. Bir süre beyaz zarfa baktım. Daha sonra ağır bir şekilde zarfı açıp okumaya başladım.

" Merhaba. Hayalin gerçekten güzel. Benim hayalimi de öğrenmek ister misin ? Tabi mektubu burada kesemeyeceğim için aslında cevap vermişsin sayıp birazda kendi kendime konuşmuş gibi olsa da cevap vereceğim. Benim hayalim mutlu olmak. Sonsuza kadar. Ha bu demek değil ki şu anda mutlu değilim. Mutluyum. En azından çevremde beni anladığına inandığım dostlarım var. Yanlış anlama sana karşı bir ifade değil bu. Gerçekten varlıklarından memnun olduğum insanlardan bahsetmek istedim. Aslında.... onları tanısan seversin bence. Yani onları tanıyıp da sevmeyen fazla insanla karşılaşmadım. O anlamda söyledim. Şu an benimle değilde onlardan biriyle konuşuyor olsaydın belkide yirminci mektubu okuyor olurdun. Kusura bakma, yazmadan önce fazla düşünüyorum galiba. O yüzden cevap vermem biraz uzun sürüyor ve içimden bir ses bu durumdan pekte memnun olmadığını söylüyor ama bende böyleyim işte. Çevrendeki insanlarla yani yakın arkadaşlarınla arandaki iletişim nasıl bilmiyorum ama problemin onlardan kaynaklandığından emin misin ? Yani sen arkadaş seçimini yanlış yapmış olamaz mısın ? Yada derdini doğru anlattığın konusunda şüphen var mı ? Mesela zamanımızın en sıkıntılı olduğu konulardan biri olarak çevremizdeki yakın olarak adlandırdığımız arkadaşlarımızın yada dostlarımızın bizim düşündüğümüz kadar yakın olmayışı. Karşındakine değer veriyorsun değil mi ? Onu belkide hayatının merkezine yerleştiriyorsun. Bir iş yapmadan önce düşünüyorsun onu kırabilecek bir şey olup oladığını. Peki karşındaki kişiden de aynı ilgi ve alakayı gördüğüne inanıyor musun ? Yani bahsettiğim ilk konuya dönecek olursak; sende onların değeri onlardaki senin değerine benziyor mu ? Belkide kendine sorman gereken ilk soru budur. '' Ben onlarda neyim ? '' bu sorunun cevabını bul ve beni de aydınlat olur mu ? ''

Okuduğum satırlardan sonra bir süre sadece düşündüm. Ben onlarda neyim ? Kardeş ? Dost ? Fazlası ? Azı ? Kendi kendime saatlerce düşünsem de sonuca varamayacağımı fark edince cebimden telefonumu çıkarıp yakın arkadaşlarımızla kurduğumuz grup konuşmasına girip sadece tek bir cümle yazıp cevap beklemeye başladım.

'' Ben neyim sizde ? ''

henüz dakika bile geçmeden cevaplar gelmeye başladı.

- Neymiş ?

- Yine ne düşündün kafanda kurdunda böyle sorular soruyorsun ?

- Cümlede mantık denen şey yok.

- Aşağıda bekliyorum on saattir. Bunu mu düşünüyorsun sen onca zamandır yukarıda ? Çabuk yemeğe in.

Evet son derece dalga içerikli mesajlar gelmişti tahminlerimi doğrulayarak. 

- Boş verin. Önemli bir konu değildi. İniyorum birazdan aşağıya.

Telefonu yana koymuş  aşağı inmek için ayağa kalktığım sırada telefona gelen mesaj sesi ile tekrar telefona döndüm. Bizimkilerden olamazdı. onların grup sessizde olurdu her zaman. Özelden gelmişti. Mesajı açtığımda tek kaşım anlamazca havaya kalkmışı bile.

- Herkeste farklıdır bir insan. Sorulan herkes farklı bir cümle kurar bu soruya cevap olarak ama anlaması gerek önce sorunun ne olduğunu. Anlamazsa kırar karşıdakini cevaplarıyla. Kırılma sen. Çoksun hepsinde, hepimizde. Sadece yetmemişti onlardaki sen anlamaya seni, bendeki senin bana yettiği gibi...

BİLİNMEZWhere stories live. Discover now