53- Su

1.4K 76 14
                                    

Hızla gözlerimi açtım. Nefes nefese ayağı kalkıp etrafıma bakındım ama kimse yoktu. Mezarlıkta beni bırakıp gitmiş miydi yani? Hava daha yeni aydınlanıyordu. Korkuyordum. Gözlerimi kapattım. O anda bir ses tüm dikkatimi dağıttı... Bu ses bir ağlama sesi idi. Hızla sese doğru koştum. Mezarlığın girişine yaklaşınca sesin Andrew'e ait olduğunu anladım. Yavaşça yerimde durdum. Onu izlemeye başladım. Ağlarken sinirle mezar taşını tutup sallamaya başladı.

"Herşey sizin yüzünüzden! Bu aileden olmasaydım şu anda normal bir hayatım olmuş olurdu ve ben çoktan ölmüş olurdum!"

Diyerek bir anda sinirle mezarı kazmaya başladı. Kaşlarımı çattım. Yanına gidip gitmemekle arasında kaldım. Tam gidecekken arkasında siyah saçlı, siyah elbiseli bir kız belirdi. Bana baktı. Gözleri kıpkırmızıydı. Gülümsediğinde ise vampir dişleri ortaya çıktı... şaşırmıştım. Bana bakmayı kesip Andrewin omzuna dokundu. Andrew hızla ona döndü. Kız elini uzattı, Andrew ise elini tuttu ve kızın kaldırmasına izin verdi. Birbirlerine gülümsediler. Andrew yavaşça ona yaklaştı ve onu tutkuyla öpmeye başladı. Bir an içimden bir şey koparmış gibi hisettim. O Andrew'i kandırıp kanını mı içecekti yoksa? Fakat bu düşüncemi bozan şey Andrew'in Kırmızı gözleri ve vampir dişlerini görmemdi... yağmur tekrar başlamıştı. Onun için hiç bir şey ifade etmiyordum her halde. Tabikide bir vampir benimle ne işi olabilirdi ki? Sadece kanımı içmek istemişti her halde. Diz bağım çözüldü yere düşmem ile soğuğu hisettim. Gözlerimi kapattım. Karanlık, her yer karanlıktı. Ta ki, karanlıktan çıkan siyah bir şey görene kadar. Kırmızı siyah saçlari ile bana doğru geliyordu. En sonunda, yakınıma gelmeyi başardığında ise her şey açığa çıkıyordu. Hızla gözlerimi açtım. Hiç olmadığım kadar enerjik ve formda hisetsem de kişiliğim sanki bir anda değişmişti. Onlar bakarken sadece nefret duygusu vardı. O Kıza karşı anlamadığım bir kin duygusu. Hızla ayağı kalktım ve gece kaldığımız yere koştum. Oraya gelince etrafıma bakındım fakat bir şey dikkatimi çekmişti 2 tane mezar yan yanaydi. Ve simsiyahtı... Annem ve Babamın ismini görmem ile kaşlarım havaya kalktı... ben, kaç sene kaybolmuştum? Kaç sene kendi benliğimiden uzak kalmıştım? Kaç sene bir insan olarak yaşamıştım? Benim için 1 hafta kadar süren hayat oysaki 5 sene boyunca sürmüştü. Omuzma konan bir şey fark edince omzuma baktım... O gün kurtardığım yarasa. Gülümsedim. Havaya baktım. Andrew'in bir ara yaptığı gibi elimi havaya uzatarak damlaların elime dolmasını izledim. Tamamen dolunca elimi indirerek, kan dolmuş elime baktım. Bildiğimiz yağmur değil, kan yağıyordu. Dilimi hafifçe değdirdim. Tadını alamayınca yavasça yere döktüm.

"5 Sene, Yalnızlıkla geçti... 5 sene hiç bir şeyin farkında olmadan geçti... her zamanki gibi 5 sene sonunda herşeyimi kaybettim... Ama bu sefer en değerlisini, Ailemi..."

Dedim. Ardindan yavasça ilerleyip elimi kapatıp açtım. Açtığımda elimden iskeletten oluşan bir kaç kelebek çıkıp havaya uçtu...

"5 sene Duygulardan yoksun yaşadım... 5 sene boyunca duygularımı aradım ama bulamadım. Fakat artık aramayacağım. Çünkü onlar bir daha geri gelmemek üzere kayboldular..."

Dedim. Gözlerimi kapatıp açtım. Karşımda oluşmuş kırmızı kalbe baktım. Baktıktan 2 saniye sonra ortadan ikiye ayrılarak cam parçalar halinde yere düştü... yere düşen parçalar kana dönüşürken aniden yok oldular.

"Ne yapacağımı bilmiyorum. Nereye gideceğimi ve arkadaşlarımı nasıl bulcağımı!"

Dedim.

"Bir tek sen varsın, sende bana pek yardımcı olabilecekmisin bilmiyorum?"

Diyerek elimdeki kani yalayan yarasaya baktım. Kafamı sallayarak ofladım.

"Sıkıldım... burası çok sıkıcı olmaya başladı! Gitmeye ne dersin?"

Diyerek çıkışa doğru tekrar ilerledim. Andrew bana bakıyordu. Onun yanından umursamadan geçerken önümde durdu.

"Sen!?"

"Bana 5 sene sürdüğünü söylemedin ama! Sen bana hiç bir şey söylemedin. Artık sana ihtiyacım yok Andrew!"

"Üzgünum ben cidden sadece canını yakmak istemiyordum... ben sana yardım etmek istiyordum."

Durup gözlerimi kapattım.

"O zaman arkadaşlarımı bulmama yardım et Andrew! Ben ne kadar içimdekileri tekrar uyandırmış olsam da, hiç bir bilgim kalmadı..."

"Sana yardım edeceğim Lun-"

"Fire..."

Dedim. Yanımda yürümeye başladı. Yarasa ise üzerimizden uçuyordu. Kasaba sessizdi. Herkes daha yatıyor olmalıydı. Sonsuza yürüyormuş gibiydim.

"Peki nereye gideceğiz?"

Diye soran Andrew'e döndüm.

"Bir fikrim yok. Sadece yarasanın gittiği yere gidiyorum!"

"O hayvana güvenmiyorsun her halde!"

"Tam da öyle"

Dedim ve yarasaya daha da çok yaklaştım. Bir şelaleli nehir'e geldiğimizde durdum.

"Ben suya girmem!"

Dedi Andrew.

"Üzgünüm ama bunu denemeliyiz!"

Diyerek kolundan tutarak suya girmeye başladım. Ne kadar derine gitsek de, yükselmek yerine olduğumuz yerde kalıyorduk. En son suya tam olarak girince gözlerimi kapattım. Bana sarılan Andrew'e karşılık verdim. Bir süre sonra Andrew beni çekiştirmeye başladı. Sudan çıkınca bakıştık. Onun kolunu çekerek sudan çıkardım.

"Bana öyle bakma, sevgilim var. Veya vardı, bilemiyorum. Hiç bir şeyi bilmediğim için şu anlık bu da bilinmeyenler arasında."

Dediğimde başını aşağıya eğdi.

"Ben senin arkadaşınım Fire..."

"Elbette öylesin!"

Adımlarımı yavaşlattım ve ona baktım.

"Veya..."

"Aklından bile geçirme... benim sevdiğim biri var zaten."

"Elbette yanlızlığın çocuğunun bir sevdiği varmış bu çok-"

"Şhh! Bir şey duydum her halde... ve ya-"

Omzuna vurarak susmasını sağladım. Hakklıydı. Bir ses... Tanıdık bir ses. Yakınımızdaydı.

"Her ne olursa olsun sana seni asla bırakmayacağıma söz vermiştim.
Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum?
Cehenneme bile olsa, seni takip ederim... daha doğrusu ederdim..."

"Yanılmıyormuşum..."

Dedi Andrew. Ona baktım karşılık olarak gözlerini devirdi.

"Ne var?"

"Suratın... lütfen şu kıpkırmızı gözlerini üzerimden çek."

Ofladım. Ardından sese doğru yürümeye başladım. Yaklaştıkça, heyecan artıyordu... karşımdaki kişi, tahmin edemeyeceklerim arasındaydı. Storm, asla beklemediklerim arasındaydı... kırmızı ve acı dolu gözleri bir anda beni buldu. Sessizlik beni boğmaya başlamıştı. Etraf aniden sessizleşmişti ve bu sessizlik sinir bozucu bir şekilde hala devam ediyordu. Ağladıgımı ise, yere damlayan tek bir göz yaşından fark etmiştim....

___
Kabul, çok saçmaydı. Ama sonuçta yazdım değil mi? :3 her neyse... bu arada medya Fire.

Melez kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin