48- Luna

2.3K 142 14
                                    

" Merhaba günlük!

Sevgili günlük....

Ah! Öyle bir başlangıç yapmamalıyım sanırsam! Evet evet, yazmayı sanırım pek beceremiyorum. Günlüğüme yazdığım 3. Gün. Dediğim gibi ben Luna Black. Şahsen kendimi biraz değişik hissediyorum. Sanki buradaki insanlara göre değildim ama içimdeki saçma sapan duygulardan biri olduğu kesin. Evet bu gün Cuma. Okula gitmeyi planlamıyorum. Ormanda biraz yürümek, okulda insanların saçma laflarını, anlamadığım dersleri dinlemekten daha hoş gözüküyor. Niye günlük yazıyorum? Diye bir soru hep aklımı kurcalıyor. İçimden bir his yazmak istiyor. O hisimi geri de tepemediğimden dolayı şu anda kalemim defterin boş beyaz yapraklarını dolduruyor. Sanrım buraya normal bir günlükten ziyade yaşadığım sıradışı olayları yazmayı planlıyorum. Tanrı aşkına! Bir insan niye günlüğüne hislerini yazar ki? Yani bu da benim düşüncem... Mesela uzun uzun yazılan yazıları da pek sevmem. Hani tarihle akalalı, veya bir konu hakında uzun yazılan bir şeyi okumaya başlarsınız. Bir süre sonra okuduğunuz şeyler size saçma gelmeye başlar, okuduğunuzu anlamazsınız. Öyle kişiler varsa ben kesinlikle onlar tarafındanım. Uzun bir yazı olacaksa biraz da heyecanlı olmalı. Ve şu anda fark ediyorum ki iki saattir bir cümleyi doğru düzgün yazmakla uğraşıyorum. Bu günlük bu kadar saçmalamamam lazım sanırsam!"

Defteri hızla kapatarak, kalemle birlikte tutup çalışma masasına koydum. Ardından hızla aşağıya inerek ayakkabılarımı giydim. Kapıyı açarak kendimi dışarı, temiz havaya attım. Yan komşunun çocuğu beni görünce gülümsedi. Yanıma gelmeye başladığını görünce son hız ormana koştum. Evet, çocuktan nefret ediyordum. İki üç gündür peşimi bırakmıyor! Çantama defterimi koymaya yelteniyorum "dur ben yapayım!" Diyor. Öldürmemek için kendimi bazen zor tutuyorum. Arkama döndüğümde peşimden gelmediğini görmek içimi rahatlatmıştı. Biraz daha koşarak gölün olduğu yere vardım. Hızlı ve uzun süreli koşabilen insanlardan değildim. Bunu da kesinlikle kabul ediyordum çünkü koşmaya başladıktan beş dakika sonra nefesim tükeniyor ayaklarım ağrımaya başlıyordu. Gölün kenarına oturarak etrafı izlemeye başladım. Etrafta öten kuşların sesi insanı rahatlatıyordu.

Gözlerimi kapatarak kuşları dinlemeye başladım.

"Fire!"

"Ne var?"

____

"Seni seviyorum Fire!"

___

"Seni seviyorum... Çok-çok üzgünüm... Beni affet Fire!"

___

"Sen bir melezsin!"

____

Gözlerimi hızla açtım. Gördüğüm şeyler de neyin nesiydi? Umursamamaya çalıştım. O sırada çalılıklardan bir hışırtı gelince o tarafa döndüm. Hızla bir şey önümden geçince tüylerim diken diken oldu. Hızla ayağı fırladım. Endişe, bedenimi kaplamıştı. Buradan koşarak uzaklaşmak bana şu anda mantıklı geliyordu. Aslında mantıklı olan şey çoğu zaman koşmak oluyordu...

***

"Ne olduğunu bana da söyler misiniz?"

Yanlışlıkla koşarken yolumu kaybetmiş, ormanın başka bir yanına koşmuştum. Ve şu anda ormanın bir yerinde olan küçük kulübedeki 30-40 yaşlarındaki kadın ve bir oğlu ve kızı ile konuşuyordum.

"Pek önemli bir şey değil. Benim uydurmamdır sanırım!"

Dedim.

"Hayır hayır. Luna söyler misin?"

Onlar benim ismimi öğrenmiş olsa da ben onlarınkini hala bilmiyordum.

"Peki.. Göldeyken yanımdaki çalıdan bir ses geldi. Ardından önümden bir şey son hızla geçti. O kadar hızlıydı ki ne odluğunu göremedim."

Dediğimde kadının kaşları çatıldı.

"Tamam kızım. Sen biraz yat istersen."

"Ama benim eve gitmem-"

Devamını getiremeden bir anda gözlerim kapanmaya başlamıştı...

Melez kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin