BİRİNCİ BÖLÜM

204 16 16
                                    


           İrem, benim için herkesti... Yıllar sonra gülümsememe neden olmuştu. Bir zamanlar sen de böyle gülümsememe neden olmuştun. Sahi aklıma gelmişken sormak istedim, gülümsemesine neden olduğun kişinin, üzülmesine nasıl gülebildin ki sen?

         Kimseye kendimi hoş göstermemeye çalıştığım zamanlarda İrem karşıma gelip, "Senden hoşlanıyorum!" demişti.

         Hep böyle değil midir zaten? "Yok, kimse olmayacak, Hayatımda kimseyi istemiyorum." dediğin zamanlarda çıkmaz mı karşına böyleleri? Sen iki adımlık yolu yürüyemeyeceğini düşünürken; "Ömür boyu birlikte yürüyelim." demezler mi bir de. Ya hadi her şeyi geçtim, bunları 'dost' dediklerin yapınca o arada kalmalar yok mu, var işte. En zoru da bu..

           İrem'in bendeki yeri çok farklıydı. Çıkmakta zorlandığım merdivenlerde; elimden tutan tek insandı adeta. O merdivenlerden düştüğümde ise benim için üzülen tek kişiydi. Ve benim için hiçbir zaman 'birisi' olarak kalmadı. Ne kadar uzağına gidersem gideyim hiç ihmal etmedim. Bu size, İrem'e âşık olduğumu hissettirmesin. Sadece iyi bir dosttuk biz. Yani ben öyle sanıyordum.

           İrem çok güzel bir kızdı. Neredeyse şuana kadar gördüğüm en güzel kızlardan birisiydi diyebilirim... Tanışalı henüz 2 ay olmuştu. Ayakkabı almak için sık sık girdiğim bir mağazanın kasiyeriydi. Defalarca ziyaret ettiğim için ara sıra sohbet etme imkânı buluyorduk. Yaka kartı sayesinde ismini de öğrenmiştim. İrem; ayakkabı seçmem konusunda bana yardımcı oluyordu. Zevkine çok güvenmeye başladığımdan dolayı artık her gidişimde ayakkabı seçimini ona bırakıyordum.

         Ben de okuldan arda kalan zamanlarımda geçimimi sağlamak amacıyla çalışıyordum. Günde 3-4 saatten fazla uyuyamadığımdan dolayı bu dönem benim için çok zor geçiyordu. İşlerimin yoğunlaşması sebebiyle bir süre İrem'in yanına gidememiştim. Son gidişimden 3 ay geçtikten sonra nihayet yeniden ayakkabı almak için İrem'in çalıştığı mağazaya girdim. Ayakkabılara bakarak oyalanırken gözüm bir taraftan İrem'i arıyordu. Yemek molasına çıkmış olabileceğini düşündüm ve oyalanmaya devam ettim.

            Aradan uzun bir süre geçtiği halde İrem gelmemişti. İzinli olabileceği ihtimali geldi aklıma. Bu ihtimalin doğrulundan emin olmak için kasaya gittim.

            "Kolay gelsin, ben İrem'in arkadaşıyım. Onu göremedim de izinli mi acaba bugün?"

            "Sağ olun. İrem geçen ay ayrıldı işten."

            "Aa. Öylemi... Peki, ona nasıl ulaşabilirim?"

            "Bilmiyorum..." dediğinde içimi tuhaf bir umutsuzluk kaplamıştı.

             "Tamam, teşekkür ederim." deyip çıktım oradan.

             İrem'in işten ayrılmış olabileceği ihtimalini hiç düşünmemiştim bile. Hayat her zaman böyledir aslında. Hiçbir zaman ihtimal verdiğiniz şeyler olmazken, hep aklınızdan geçirmediğiniz şeyler ile karşılaşırsınız.

            Ayakkabı almak için gelmiş olmama rağmen, İrem'in ayrıldığını duyunca ayakkabı almadan çıkmıştım oradan. Aslında İrem'den hoşlanma, âşık olma gibi bir durum söz konusu bile değildi. Sadece çok sıcakkanlıydı. Dost eksikliğimi tamamlayacak en güzel insanlardan birisi olabilirdi... Olmadı. Tabii bir de sakladığım bir sır vardı.

          İş yerinde kısa kısa muhabbetler ettiğimizden dolayı telefon numarasını almayı da akıl edememiştim. İrem artık olmayacaktı. Yine aynı hayatıma devam edecek, kendi başımın çaresine bakacaktım. Dertlerime yine kendim ortak olacaktım. Dostum olmasını istediğim İrem, artık ayakkabı almak için gittiğim bir mağazanın eski bir personeliydi sadece benim için...

           Size bu hikâye tanıdık geldi mi? Gelmiştir, gelmiştir. Kazanmadan kaybetmek hepinize tanıdık gelmiştir!

          Can Sağolsun!


1. BÖLÜM SONU 

SANA FEDA ETTİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin